Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Kulübü'nün düzenlediği "Küreselleşme Karşıtı Hareketler Panel - Konferans Dizisi"nin ilkinde konuşan Onaran, 31 Ocak 2002- 5 Şubat 2003 tarihleri arasında 50 bine yakın kişinin katıldığı forumda, Türkiyeli muhaliflerin de kendi deneyimlerini sorguladığını aktardı.
Onaran, Çarşamba günü okulun Kemal Oğuzman Salonunda yapılan panelde, küresel ekonomi politikaları mağdurlarının geliştirdiği çözümler, Brezilya'da iktidarda yer alan İşçi Partisi'nin (PT) deneyimleri, IMF programına bağlı ülkelerin borçları ve ekonomi politikalarına değindi.
Onaran'ın konuşmasının ana başlıkları şöyle:
Porto Alegre bir laboratuvar
* Porto Alegre, uluslararası sermayenin neo-liberal ekonomi politikalarından mağdur olan emekçilerin başka bir dünya olabilir diyenlerin başkenti olarak tanımlanıyor.
İşçi Partisi (PT) uzun yıllardır Porto Alegre Belediyesi'ni elinde tutuyor. Bütçelerini belediye meclislerinde değil geniş katılımlı yurttaş forumlarında belirliyorlar. PT'nin şimdi de Brezilya seçimlerini kazanması, başta yoksulluğun koyduğu sınırlar çerçevesinde, katılımcı yönetimle yapabilecekler, geliştirilebilecek stratejiler için bir laboratuvar.
* Dünya Sosyal Forumu'na 50 Yıl Yeter, 3. Dünyanın Borçlarının İptali Komitesi, Yurttaşlarla Dayanışma Amacıyla Finans İşlemlerinin Vergilendirilmesi (ATTAC) gibi birçok örgüt katılıyor. Bu örgütler neo-liberal politikalara karşı verilecek mücadele şekilleri tartışıyor. Küçük mücadele alanlarında çalışan örgütlenmelerin nasıl bir neo-liberal politika karşıtlığına vardığını görebiliyoruz. Parlamenterler ise foruma yalnızca davetli olarak katılabiliyor.
Musul ve Kerkük için sözümüz olmalı
* Alternatif ekonomik planlamalar, Eylül'deki Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) görüşmelerini engellemek için ve neo-liberal küreselleşme karşısında ilerici hükümetler ne yapabilir.
Bu çerçevede "Nasıl bir sosyalizm inşa edileceğinin somut koşulları" konuşuldu. İlaç vergileri ve patentlere, tarımın serbestleşmesine ve savaş karşıtı inisiyatiflere karşı neler yapılabileceği ana konulardı.
* Doğal kaynaklar ve ekolojizmin tartışıldığı panellerde toprağı işleyenlerin kendi yaşam alanlarını savunması tarımın kapitalist sisteme entegre olmasına karşı kolektif denetim önerildi. Bolivya'da petrol kaynaklarının denetimi için çıkarılan iç savaşın son bulması için, bu toprakların Brezilya'daki devlet şirketi Petroblas tarafından kamulaştırılması gündeme getirildi.
Türkiye'deki muhaliflerin Kerkük petrolü üzerine ne diyeceği bu anlamda önem kazanıyor. Savaş istemeyen kesimlerin, Musul ve Kerkük petrolleri deyince suskun kaldığına tanık oluyoruz.
IMF'ye karşı kıtasal dayanışma
* IMF ve Dünya Bankası'nın Latin Amerika'da meşruiyetinin kalmadığı, borçlu ülkeler arasında bir güç birliğine gidilmesi katılımcıların ortaklaştığı noktalardı. Brezilyadaki hükümet borçlar ve iktisat politikaları için alanının genişletilmesi için model teşkil ediyor.
* Neo-liberal küreselleşme politikalarını uygulayan ülkeler karşısında kuşatılmış iktidarların yapabilecekleri, örneğin tek tek ülkelerin dış borçlarını ertelemesi ya da ödememesi, sermayeye ya da finans işlemlerine vergi konulması gibi çözümler başta kıtasal düzeyde olmak üzere, bu ülkelerin dayanışmasıyla gerçekleşebilir.
* "Borçlar ödenmezse ülkeye sermaye gelmez miti" Türkiye'de de var. Ancak sermayenin kısa süreli yüklenme dönemi bir yükselme yaratsa da özellikle 90'lar sonrasındaki sermaye çıkışı ekonominin ortalama risk düzeyini arttırdı.
* Asya ekonomik krizi sonrası kıta ülkeleri bir kaynak yaratmak için Asya fonu oluşturmaya çalıştı ve IMF buna itiraz etti. George Bush Güney Kore Başkanını telefonla arayarak buna karşı çıktı. Sonuçta liberal hükümetler bazı sonuçları göze almak istemiyor. Yani siyasi güç dengeleri öne çıkıyor.
Kıbrıs için ortak proje üretilmeli
* Porto Alegre'de neo liberal politikaların Türkiye'ye etkisi üzerine bir toplantı yaptık ve Türkiye'de, Brezilya ve Arjantin'e benzer ekonomik tahribatlar olmasına rağmen toplumsal patlamaların göreli düşük ve içedönük olmasının nedenlerini tartıştık.
Türkiyeli muhalifler olarak bu konudaki deneyimlerimizi ve yaptıklarımızı sorguladık. Basın foruma çok yer vermese de Türkiyeli muhalif çevrelerin bundan haberi olması, yeni bir dünya inşa edildiğini görmek ve direnme potansiyelini arttırmak açısından önemli.
* Dünya çapında forumlardan sonra kıtasal forumların da önem kazandığına inanıyorum. Kıbrıs sorunu tartışılırken Türkiyeli ve Kıbrıs'ın iki yakasından muhaliflerin bir araya gelip, benzer forumlar örgütlemeleri, birlikte bir şey söylemesi ve birlikte proje üretmesi gerekiyor. (ÖG/NK/BB)