Toplantıda, şarbon hastalığı taşıdığından şüphelenen vatandaşların, İstanbul'da Şişli Etfal, Haseki, Haydarpaşa Numune, Kartal Eğitim ve Araştırma Hastaneleri'nin Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Klinikleri'ne başvurmaları istendi.
Toplantıda konuşan Prof. Dr. Sadi Yaman , insanlarda görülen şarbon vakalarında son 20 yıla önemli bir azalma görüldüğünü söyledi.
Sadi Yaman, konuşmasında şu noktalara dikkat çekti:
* Avrupa'da 1971- 1980 yılları arasında toplam 10 bin 793 şarbon vakası görüldü.
* Bunun yüzde 52'si Türkiye'den olmak üzere yüzde 91'i Türkiye, İspanya, Yunanistan, İtalya, Bulgaristan ve Yugoslavya'yı içeren 6 Akdeniz ülkesinde görüldü.
* Amerika'da görülen 10 şarbon vakasından sadece 4'ü ölümle sonuçlandı. Bu, şarbon tedavisinde önemli gelişme sağlandığına işaret ediyor.
* Şarbon mikrobu, kolay üretiliyor ve ucuza maloluyor. Bakteri, çevre koşullarına ve taşınmaya karşı dayanıklı. Bu nedenle, biyoterörizm de deneniyor.
Şarbon bakterisinin bulaşması veya sporlarla temas hali dışında antibiyotik kullanımının gerekli olmadığını belirten Prof. Dr. Mehmet Doğanay ise, Türkiye'de sadece laboratuar çalışanlarının risk altında olduğunu söyledi. Doğanay şöyle konuştu:
* Amerika'daki biyolojik saldırıların ardından 51 şarbon başvurusu yapıldı. Bunların hiçbirinde hastalık bulgusuna rastlanmadı.
* Şarbon aşısının, "hormonal dengeyi bozmak" gibi bir yan etkisi var. Bu nedenle Amerika'da sadece risk grubu olarak adlandırılan askerler ve labaratuar çalışanları üzerinde uygulanıyor. Ülkemizde henüz labaratuar çalışanları dışında bir risk grubu yok. (BB/NA)