Haberin İngilizcesi için tıklayın
Mimarlar Odası Ankara Şubesi, “Pandemi, Kriz, Gelecek’’ başlıklı online söyleşi gerçekleştirdi. Toplantıda Dünya’da ve Türkiye’de pandeminin ekonomiye etkileri masaya yatırıldı.
Moderatörlüğünü Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan ve Sekreter Üye Nihal Evirgen'in yaptığı etkinliğe konuşmacı olarak Mustafa Sönmez, Selin Sayek Böke, Oğuz Oyan ve Aziz Konukman katıldı.
Tezcan Karakuş Candan, “Pandemi süreciyle birlikte iktidarlar bunu hem dünyada hem Türkiye’de fırsata çevirdi. Ekonomik krizle birlikte ABD’de başlayan, İtalya’daki turuncu yelekliler derken, neoliberalizmin krizi olan bu krizin ekonomik yansımalarıyla birlikte isyanlarda oluşmaya başladı. Dolayısıyla pandeminin ikinci dalgası sosyal dalga olacak gibi görünüyor’’ dedi.
Oyan: Pandemiye alt sınıflar daha çok maruz kaldı
İktisatçı, akademisyen ve yazar Prof. Dr. Oğuz Oyan, şunları söyledi:
‘’Dünyada sağlık sorunlarına bağlı olarak salgının yaşandığı bütün ülkelerde bunu sınıfsal karakteri de olduğu ortaya çıktı. Amerika’da bütün alt sınıflar renkli halk denilen kesimler hastalığa en fazla maruz kalanlar oldu.
“Gelir dağılımından çok az pay alan, vasıfsız işlerde çalışan ve bu salgın sırasında çalışmak zorunda kalan kesimler çok fazla enfekte oldular. Türkiye’de 65 yaş düşük olduğu için, yüzde 10’nun altında, 65 yaş üstü de erkenden tecrit edildiği için Türkiye’de 65 yaş üstü kırılma çok fazla olmadı.
“Ölüm oranları enfekte olanlara göre yüzde 3 civarında tutulabildiyse kayıt dışı kalanlarla yüzde 5 diyelim. Bunun bir nedeni 65 yaş üstünün erkenden karantinaya almaktan geçti. Türkiye’de ölümlere tersten bakalım. Ölümlerin büyük oranda 25-65 yaş arasında olduğu görüldü. Çünkü bunlar çalışan kesim. Kapatılan işyeri nedeniyle evinde olanlar bir yana, sanayi işçisi ve diğer üretim işçileri mecburen işe gittiler. Tatil günlerinde, hafta sonlarında, bayramlarda bile çalıştırıldılar.
"Ekonominin bütün gelirleri kötüye gidiyor"
"1 Haziran konusunda kopma ikinci bir salgının gündemde olduğu döneme giriyoruz. Çünkü ekonomi bağırıyor. Sıfır gelir düzeyine düşmüş kesimler feryat ediyor. Çok ciddi bir kesim var. Ekonominin bütün gelirleri de kötüye gidiyor. Ekonomiyi hızla açma önlemlerde de hızla vazgeçme anlamına geliyor.
“Gelişmiş ülkelerde talep yönlü krizde çok ciddi destekler aldılar. Türkiye’de adı bile yok. İktidar nezninde telaffuzu bile yok. 260 milyarlık bir ekonomik paket açıkladılar. 260 milyarın büyük bölümü sermayeye yönlü destek oldu.
“Gelir kaybına uğrayan geniş halk kitleleri ne verildi diye baktığımızda, kısa çalışma ödeneği işsizlik ödeneği ile 4,5 milyon çalışana 6 milyarlık destek verildi. Bu destekler bütçeden değil var olan sigorta sisteminden ödendi. 5,5 milyarlık yoksula verilen desteği eklediğimizde hepsi toplamda 11.5 milyar eder. 260 milyara oranladığımızda yüzde 4,4 eder. Yani tamamen iktidar sırtını halka dönmüş kendi kaderiyle baş başa bırakmıştır. “
Böke: Doğanın talanı pandemiyi hızlandırdı
CHP İzmir Milletvekili ve ekonomist Selin Sayek Böke ise, şöyle konuştu:
“Türkiye’de pandemiden önce de ağır bir toplumsal bunalımın içindeydi Pandemiden önce de 7 milyonun işsiz olduğu çok net ortaya çıkmıştı. Pandemiyle birlikte üretim zincirleri koptu.
"Türkiye gibi dışarıdan ithal girdiye çok bağımlı üretim yapıları açısından, Çin odaklı krizin üretime etkisi çok net hissedildi. İkincisi, tüketim yavaşlatıcı bir etkenle karşı karşıya kaldık. üretim ve tüketim tarafındaki sert etki, ağır işsizlikle kendini gösterecek.
"Bugün görülen tablodan çok daha ağır bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz aşikar. Türkiye’de yurttaş olmaktan çıkarıp tüketici konumuna sıkıştırmış olan ağır bir borçluluk hali vardı."
Umutlu olmakla birlikte, gerçekçi de olmalıyız. Bu düzen kendi haline bırakılırsa daha baskıcı ve daha otoriter bir düzen olacaktır.
Türkiye'de çok keskin ama bütün dünyada gözlemlenebilecek. Bir başka siyaseti var edersek ekonomi de düzelebilir.Ekonomideki sorunların yanıtı artık ekonomik reçetelerin üstünde bir siyasette yatıyor''
Konukman: Siyasal iktidarların değil toplumun bütçesi olur
İktisatçı, yazar Prof. Dr. Aziz Konukman da şu değerlendirmeyi yaptı:
"Salgın dönemlerinde siyasal iktidarların değil toplumun bütçesi olur. Cumhurbaşkanının 2020 bütçesinde değişikliği yapılmasına ilişkin teklif hazırlaması lazım.5018 sayılı yasanın 19. Maddesinin son bendi bunu emrediyor.
“Olağanüstü durumlar varsa ek bütçeye gideceksin. Emekçiler toplumun geniş kesimlerini ihtiyaçlarını öne alan bir bütçe olmalı.
Bunun finansmanı servet vergisi olabilir. Sınıf dengeleri buna izin vermezse o zaman kısa vadeli avans.
"Merkez Bankası hazineye kısa vadeli avans açacak. Bir yıl sonunda ödenecek, salgın sürdürdüğü müddetçe ödenmeyebilir.
"Genel bütçenin yüzde 15’i kadar. Ek bütçe gelince genel bütçede büyüyecek. Bu parayla aile başına ödeme yapılabilir.’’
Sönmez: Bu sağlık sorunu ekonomik krize dönüştü
İktisatçı, Yazar Mustafa Sönmez ise şunları kaydetti:
“Koronanın hikmeti çözülemedi. Başka türlü ne tür sürprizler barındırdığı, ikinci dalgalarla tekrar nelere yol açacağı bilinmiyor. Koronanın ilk dalgasının ortaya çıkarmış olduğu ekonomik dağılma hemen toparlanacak bir sorun değil. İnsanlar pandemi sürecinde edindikleri tüketim kalıplarını değiştirmiyorlar yeni tüketim kalıpları deniyorlar.
Bu süreçte iki bilinmezlik var. Pandeminin ikinci üçüncü dalgalar tehdidi ortadan kalmış değil. Sert çöküşler dalgalanmalar giderilmiş değil. Talep dönüşleri henüz yok bundan dolayı da dünyada dağılmaya uğramış küresel zincir tekrar toparlanabilmiş değil.
Bunların üstüne bütün ülkelerde devasa bir kamu maliyesi enkazı var. Pandemiyle ilgili yapılmış müdahaleler devasa kamu boç yükünün artırması gibi bir sorunu da ortaya çıkardı. İkinci bir dalga gelirse aynı barut var mı ellerinde emin değilim.
İnsanlar çok gelir kaybına uğradıkları eski tüketimi devam ettirmeyecekler ve seçici davranacaklar. Turizm sivil havacılık gibi bazı sektörler belini doğrultamayacak. Devletler üstesinden gelemezlerse ne olacak devlet üstü kurumların düzenlemeler yapacağını düşünüyorum.
“Türkiye’yi, bugünü aratacak zorluklar bekliyor. Belki de o tünele girmeden zaman ve enerji kazanayım derdi içinde. Bunun taşlarını döşüyor. Muhalefeti dağıtmak birbirine düşürmek bir erken seçimde fenersiz yakalamak derdinde olabilir.
“Tüm dünyada alt sınıflar bundan mağdur oldular. Pandemi sınıfsal bir duruma düşündü. Buna itiraz çeşitli yüzlere bürünerek ortaya dökülecek. Türkiye’nin acil sorunu ekonomik önlemler değil, acil sorun siyasi değişimdir. Bu beyni sulanmış rejimden, güçlü ve katılımcı bir parlamentoya, bağımsız-tarafsız yargıya, özgür medya ortamına en geniş ittifakla geçmemiz gerek.’’ (RT)