Arap haber siteleri, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad'ın 2011'den bu yana ilk kez Çarşamba günü Moskova'da Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'yla bir araya geleceği haberleriyle çalkalanıyor.
The Syrian Observer bu gelişmeyi değerlendiren haber analizinde iki ülke arasında değişen ilişkileri Orta Doğu kapsamındaki daha geniş bir yeni güçler mevzilenmesinini yansısı olarak yorumladı. Bu arada, Arap ülkeleri, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a, ilişkileri iyileştirme karşılığında captagon ticaretini durdurma çağrısında bulunurken, onlarca Suriyeli muhalif aydın, Arap ülkelerine yönelik olarak Esad ile ilişkileri normalleştirmenin bölge için siyasi felaket anlamına geleceği uyarısında bulunan ortak bir bildiri yayınladı.
Türkiye'deki 14 Mayıs seçimlerinde iktidar mücadelesi veren iki cephenin de 3,5 milyona varan Suriyeli mülteciler için yabancı düşmanlığı ve kitlesel tehcir dışında bir önerisinin olmayışı, Ankara ve Şam arasındaki ilişkilerin de yeni otoriter güç dizilişi ekseninde şekilleneceği kaygısını besliyor.
Türkiye ve Suriye Dışişleri
Bakanları bugün Moskova'da
Anadolu Ajansı'nın haberine göre Antalya'nın Korkuteli ilçesindeki seçim kampanyası etkinliğinde konuşan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, sürecin Şam'da istikrar ve barış için incelikle yürütülmesi gerektiğine dikkat çekti.
Çavuşoğlu özellikle üç nokta üzerinde durdu:
▶ "[...] Suriye'de kalıcı bir istikrar, barış.
▶ "Suriye'yi bölmek isteyen, oradan da bize tehdit oluşturan YPG- PKK terör örgütüyle mücadelede işbirliği.
▶ "Türkiye'deki Suriyelilerin Suriye'den geldikleri evlerine gönüllü bir şekilde ve tabii güvenli bir şekilde dönmesinin sağlanması."
Dışişleri Bakanı "İnşallah yarınki toplantımız da hayırlara vesile olur." dedi.
Suriye'de de yetkililer, Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad'ın Çarşamba günü Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüşeceğini açıkldılar. Böylece Suriye iç savaşının başladığı 2011'den bu yana iki ülke dışişleri bakanları ilk kez resmen resmen bir araya gelecek.
Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre, Moskova'daki toplantıya Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Başbakanı Hüseyin Emirabdollahyan da katılacak.
Çavuşoğlu Antalya'da "Şimdi buradan Moskova'ya gidiyorum. Türkiye, Rusya, İran ve Suriye dışişleri bakanlarının toplantısını Moskova'da yapacağız," dedi.
Suriye'nin Arap
Birliği'ne dönüşü
Suriye'nin Arap Birliği'ne yeniden kabulü kararı bölgesel ve uluslararası medyada tartışılmaya devam ediyor. Times of Israel, Suriye'nin Arap Birliği'ne girmesinin bölgesel yeniden güç dizilişini simgelediğini vurgulayan uzun bir raporda barışın önündeki zorlukları sıraladı.
Arap Birliği Pazar günü Kahire'de gerçekleştirdiği basına kapalı toplantıda Suriye'nin Birliğe dönüşünü onaylamıştı. Bu Esad'ın 19 Mayıs'ta Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde bir araya gelecek Birlik zirvesine katılabileceği anlamına geliyor. Arap Birliği'nin Suriye'nin üyeliğini 12 yıl askıya aldıktan sonra Şam'ı yeniden kabul kararı, ülke için simgesel bir zafer, ABD'nin bölgedeki küçülen rolünün bir yansısı ve Arap ülkeleri arasında daha geniş çaplı bir yeniden dizilişin bir parçası olarak görülüyor.
Bununla birlikte, Suriye'nin Birliğe dönüşünün ülkeye acilen yeniden yapılanma fonları sağlaması beklenmiyor ve komşularının Suriye'den başlıca talepleri olan mülteci geri dönüş anlaşması ve uyuşturucu kaçakçılığını engellemeye yönelik önlemler türünden değişikliklere yol açması olasılığının bulunmadığı görülüyor.
Suriye'nin yeniden birliğe dahil edilişi Arap hükümetleri arasında bariz bir tutum değişikliğine işaret etse de, Arap Birliği, Başkan Beşar Esad'ı uzun zamandır süre giden ihtilaflar kapsamında herhangi bir siyasi taviz almaksızın ödüllendirdiği için de eleştiriliyor. Arap Birliği'nin Pazar günkü toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, Suriye'nin yeniden entegrasyonunun derinleşmesinin siyasi çözüm yönünde ilerlemeye, uyuşturucu kaçakçılığını kısıtlamaya ve mültecilerin geri dönüşünü kolaylaştırmaya bağlı olacağı öne sürülmüştü.
Ancak, Suriye'nin 12 yıl sonra Arap Birliği'ne yeniden kabul edilmesine karşın, Devlet Başkanı Beşar Esad'ın bir siyasi anlaşmaya yönelik hiçbir taviz vermediği 13 yıldır süre giden iç savaşın ufkunda hala bir çözüm görünmüyor.
Şam kontrolündeki bölgelerde Suriyeliler, ülkeyi felç eden ekonomik krizle başa çıkmak için Arap dünyasıyla ticaretin genişlemesini umsalar da, ABD ve Avrupa yaptırımlarının yakın gelecekte yeniden yapılanmaya yönelik önemli yatırımları engellemesi olasılığı gündemden kalkmıyor.
Arap ülkeleri uyuşturucu
ticaretinin önlenmesini istiyor
Reuters'ın haberine göre Batı yıllarca süren iç savaşın ardından Esad'la mesafesini korumaya devam etse de Arap komşuları Suriye'nin, mülteci kriziyle birlikte büyüyen uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmesini istiyor. Suudi Arabistan uyuşturucu kaçakçılığının durdurulmasına karşılık Şam'a 4 milyar dolar tazminat öneriyor. Ancak, Suriye Dışişleri Bakanı Mikdad, captagon kaçakçılığına yönelik baskıyı artırmayı mültecilerin geri dönüşü ve ABD yaptırımlarının kaldırılmasıyla ilişkilendiriyor.
Şam, yasadışı uyuşturucu hap kaçakçılığında herhangi bir rolü olduğunu kabul etmese de, captagon üretimini azaltma konusundaki ilerlemenin, Suriye'ye yönelik ABD yaptırımlarının hafifletilmesi doğrultusunda Washington'a Arap baskısının artışına bağlı olduğunu vurgulayarak, konuyu bir tür kaldıraç olarak değerlendirme fırsatı kolladığını gösterdi. Bu arada, yıllık hacmi birkaç milyar dolar olarak tahmin edilen uyuşturucu ticaretini sona erdirmesi Esad ile yeniden ilişki kurmak isteyen Arap devletlerinin Şam'dan başlıca beklentisi halini aldı.
Yeni dış politika
The New Arab web sitesinde Suudi Arabistan Krallığı'nın yeni dış politikasını değerlendiren Joseph Daher, Arap Birliği'nin Suriye'yi yeniden üyeliğe kabule yönelik son kararını, otoriterliği pekiştirmeye yönelik bölgesel çabanın bir parçası olarak yorumladı. Bu karar Suudi Arabistan'ın istikrar ve ekonomik refahı amaçlayan yeni dış politikasının bir bileşeni.
Bu tutum, Suudi Arabistan'ın gelişen dış politikasını da yansıtıyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın saldırgan yaklaşımının maliyeti giderek artmış ve ülkenin ekonomide reform, yabancı yatırımcıları çekme ve ülkeyi turistlere açma planlarına yönelik bir tehdide dönüşmüştü.
Siyaset bilimci Joseph Daher'e göre, Riyad'ın Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşüne yol vermesi İran, Katar ve Türkiye dahil, komşularıyla samimi ilişkiler kurmayı ve Şam'ı rehabilite etmeyi içeriyor. Ancak Daher, bu normalleşme sürecinin öncelikle 2011 ayaklanmalarının kaydettiği ilerlemeyi aşındırmak isteyen bölgedeki otoriter liderlerin çıkarına olduğunu savundu.
Suriyeli muhalif aydınlar: "Esad
ile normalleşme 'siyasi bir felaket'"
Onlarca Suriyeli ve Arap politikacı, sanatçı ve entelektüel, Pazartesi günü Arap devletleri ve Suriye rejimi arasındaki normalleşmenin bölge için siyasi felaket anlamına geleceği uyarısında bulundukları ve Suriye rejiminin "varil bombaları ve uyuşturucular dışında" sunacak hiçbir şeyi olmadığını ileri sürdükleri bir ortak bildiriye imza attılar.
Açıklamayı, aralarında eski Tunus Cumhurbaşkanı Monsef Marzuki, Suriyeli siyasi yazar Modar Debis, eski Suriye muhalefet baş müzakerecisi Muhammed Sabra, Suriye Ulusal Konseyi (SUK) eski başkanı Jorj Sabra, Suriyeli politikacı ve akademisyen Abdulbaset Sieda ve Suriyeli sanatçı Abdul Hakim Katifan'ın da bulunduğu yaklaşık 80 önemli şahsiyet imzaladı.
"Bütün Arap halkına" seslenen aydınlar birçok Arap devletinin Beşar Esad rejimiyle ilişkileri yeniden kurma niyetinin, tüm Arapları etkilemesi kaçınılmaz bir yaklaşan siyasi felakete işaret ettiği konusunda uyardılar.
Açıklamada, Esad rejiminin Arap ülkelerince siyaseten rehabilite edilmesinin "rejime sadece Suriyelileri öldürmek için yeni bir fırsat vermekle kalmayacağı, aynı zamanda başka yerlerde de Arap sivillerin öldürülmesi ekseninde bir hoşgörü kültürü başlatacağı" belirtildi.
Açıklamanın devamında "Bu feci eğilim[in], başta Arap Körfezi'ndekiler olmak üzere tüm Arap kalkınma projelerinin güvenilirliğini sorgul[attığı] ve liberalleşme ve büyümeye odaklı projelerin gerisindeki niyetlere olan inancı zayıflat[tığı]" dile getirildi.
Esad rejimiyle normalleşmenin, Arap ülkelerinin savunduklarını iddia ettikleri bölgesel kalkınma ruhunu ihlal ettiğini belirten açıklamada, Şam rejiminin "bölgede suç ortamını teşvik ettiği" ve onunla normalleşmenin "[rejimin] uyuşturucu, terörizm ve öldürme ihracatını sürdürme yeteneğini güçlendireceği" ileri sürüldü.
İmzacılar, Esad'ın "suç çetesi" diye niteledikleri rejimin rehabilitasyonu ve uluslararası politikayla yeniden bütünleştirilmesinin "sıradan, ezilen Suriyelilerin [yeniden] sırtından bıçaklanması" demek olacağı ve "dünyaya Arap halkları ne zaman onurlarına sahip çıkmayı ve kendilerini özgürleştirmeyi düşünseler Arap rejimlerinin, onların karşısına dikilecekleri" mesajını göndereceğini belirttiler.
Açıklamada, Suriye rejiminin "varil bombaları ve uyuşturucudan başka" hiçbir şeye sahip olmadığı, ve rejimle kurulacak köprülerin bunların "şehirleri yıkılacak ve gençleri erkenden ölecek" öteki Arap ülkelerine ihraç edilmesinden başka bir şey ifade etmeyeceği belirtildi.
(AEK)