TGC Başkanı Orhan Erinç'in kolaylaştırıcısı olduğu panelde düşüncelerini açıklayan Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Nilgün Cerrahoğlu, Hürriyet gazetesi yazarı Ferai Tınç, Vatan gazetesi yazarı ve Avrupa Birliği (AB) Genişleme Uzmanı Cengiz Aktar ile Cumhuriyet gazetesi karikatüristi Tan Oral AB üyelik sürecinde hükümetin ve medyanın etkisizliğini ortaya koydu.
Cerrahoğlu : AB uzmanımız az; sanal zafer yaratıyoruz
Türkiye'nin Avrupa ile yakınlaşma süreçlerinin başladığı 1963'den AB üyeliği yolunda müzakerelerin başlatılması kararına kadar medyanın usta kalemlerinin dahi "Tamam, oldu bu iş" şeklinde haberler yaydığını ifade eden gazeteci Cerrahoğlu, AB-Türkiye ilişkilerinde asıl Türkiye'nin kendi kendini oyaladığını söyledi.
Türkiye'nin AB hedefinde dürbünü odaklayamadığını söyleyen gazeteci, 3-4 ayda Kopenhag Kriterleri'ni yerine getiririz diyen Ecevit Hükümeti'nin bunu 3-4 yılda dahi gerçekleştiremediğini belirterek, "Ecevit elini çabuk tutsaydı, Kıbrıs AB'ye üye olmadan üyelik yolunda ciddi bir aşamaya daha önce gelirdik" dedi.
Farklı dönemlerde ve müzakere sürecinde Türkiye gazetelerinin attığı "gaza getiren" başlıkları okuyan Cerrahoğlu, buna karşılık Financial Times, Guardian veya Corriera dela Sera gibi gazetelerin, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın AB'nin hazmetme kapasitesine dair sözlerini yansıttığını, Türkiye ile kültür farklarının dikkate alınmasını istediğini ve "Türkiye AB'ye ait midir, değil midir?" türünden sorular sorduğunu açıkladı.
Türkiye medyasının yaydığı iyimser ve toz pembe havayı, zirveden zirveye gündeme getirdiğini savunan gazeteci, bunun nedeni olarak medya-iktidar ilişkilerini gösterdi.
Türkiye'deki gazetecilerin formasyonlarının az olduğunu, bir tek Avrupa Komisyonu raporu okumamış habercilerin AB uzmanı kesildiğini söyleyen Cerrahoğlu, iktidarın sanal zaferlerle tüm bir kamuoyunu oyalayabildiği dikkate alınmadığını bildirdi.
"Medya hata ve eksikliklerini görmeli"
Avrupa'da olup bitenlerin tüm bu nedenlerle kavranmadığını, kamuoyu oluşturulamadığını ve gerçek-sanat bir kafa karışıklığıyla yaşandığını ifade eden Cerrahoğlu, sonuçta insanların da, "Zaten bizi almayacaklar" deyip işin içinden çıktıklarını belirtti.
İspanya'nın AB ile gerçekleştirdiği müzakere sürecini bu ülkeden izleyen gazeteci, İspanya'nın hiçbir zaman hedefini şaşırmadığını belirterek, buna karşılık Türkiye'nin sürekli olayların ardından sürüklenerek ilerlediğini açıkladı.
Gazeteci, Türkiye medyasının hatalarını ve eksikliklerini görmesi gerektiğini, Brüksel'deki gazeteciliğin geliştirilmesi gerektiğini ve AB'nin sadece Ankara'dan izlenmemesi gerektiğini söyledi.
Tınç: AB'nin ortak medya politikası yok
Cerrahoğlu'dan sonra söz alarak AB'nin medya politikası üzerinde duran gazeteci Ferai Tınç, AB'nin ortak bir medya politikası bulunmadığını, basın ve ifade özgürlüğüne yasaları arasında önemli yer ayırırken, haber kaynaklarına serbestçe ulaşma sıkıntısı yaşandığını ve devlet sırrı kavramının ciddi bir engel olduğunu ifade etti.
AB'de sadece anti-trust ve Sınır aşırı TV Sözleşmesi bulunduğunu hatırlatan Tınç, Birliğin ABD'deki TV gücüne karşı büyük bir medya gücü oluşturmaya çalıştığını ama bunu başaramadığını açıkladı.
Genişleme sonrasında Doğu Avrupa'daki aday ülkelerinde kurulu devlet televizyonlarının özelleştirilerek AB'deki büyük medya gruplarının eline geçtiğini belirten Tınç, bunun tek olumlu tarafının bu ülkelere medya yatırımları yapılarak altyapının geliştirilmiş olması olduğunu söyledi; yaşanan olumsuzları da şöyle sıraladı:
Yeni üyeler medyasını AB'ye kaptırdı
"Polonya'da Axel Springer'in elinde 16 dergisi var. Bu durum, Polonya'nın en önemli gazetesini olumsuz etkiledi. Romanya'da ilk üç gazeteyi Alman sermayesi satın aldı. Bu satın alınan medyanın, seçimlerde AB yandaşını desteklemesine tepki gösteren medya çalışanları işinden oldular."
AB içinde bir Bilgi Toplumu ve Medya Komisyonu'nun kurulduğunu, komisyonun yeni kararların medyadaki etkilerini ölçmek, insanların medyaya dair şikayetlerinin izlemek olduğunu söyleyen Tınç, burada esas olarak medya lobilerinin hakim olduğunu söyledi.
Dijital çağa ayak uydurmanın medyanın önemli bir hedefi olduğunu belirten Tınç, medyanın diğer bir hedefinin de kendi taleplerini Brüksel'de daha yüksek sesle dile getirmek olduğunu kaydetti.
Aktar : AB ile işler aslında iyi gitmiyor
Türkiye'ye müzakere tarihi verilmesinin üzerinde beş ay gibi bir süre geçtiğini açıklayan Vatan gazetesi yazarı Cengiz Aktar ise, AB konusunda Türkiye'de bol bilgi bulunmasına rağmen, bundan medyada hiç bahsedilmediğini belirtti:
"Kıbrıs'la ilgili asabiyet çok hoşumuza gidiyor. Bir de pembe haberleri seviyoruz. Şizofren halde yaşayıp gidiyoruz."
Medya tarama iyi gitti" şeklinde mesajlar veren medyayı eleştiren Aktar, "Tarama dediğiniz zaten iyi gider, onda bir şey yok. İşler aslında iyi gitmiyor. Türkiye ile birlikte yol çıkan Hırvatistan, Türkiye'nin çoktan önüne geçti" dedi. Aktar, AB üyeliğinin asıl olarak toplum tarafından sahiplenmesi gerektiğini ifade etti.
Oral : Karikatür krizi, etkinlik kaybından
Panelde son konuşmacı olarak söz alan çizer Tan Oral, Türkiye'de içe kapanık yaşayan ve çıkar sahibi insanların AB'den korktuğunu, buna karşılık dünya ile bütünleşme isteyenlerin bugünkü yaşama daha uygun olduğunu söyledi.
Çizer Oral, kendisini daima Doğulu gibi hissettiğini ancak gözler ve Viyana çıkarmasında olduğu gibi gelişmelerin daima batıya doğru gidildiğini gösterdiğini açıkladı.
"Batı, hala eski kolonyal ve emperyalist genişlemesinin etkisinde" diyen Oral, şu önreği verdi : "Geçmişte Avrupa'da bir grup çizerle tanıştırıldım. Takdim edildiğimde benimle alay edildiğini farkettim. Bir İspanyol çizer de onlara dönerek, 'O sizin hepinizi tanıyor. Peki, siz Türkiye'den kaç karikatürist tanıyorsunuz?' diye çıkıştı onlara."
Batı'da bir ürküntü yaşandığını düşünen Oral, bunu Ortadoğu ve dünyanın başka bölgelerinde etkinlik kaybetmesinden kaynaklandığını açıklayarak ekledi: "Son karikatür krizinin altındaki nedenin bu ürküntü olduğunu düşünüyorum. Durup dururken bu resimlere niye ihtiyaç duysunlar." (EÖ/KÖ)