* Fotoğraf: Anadolu Ajansı (AA) - Arşiv
Türkiye'nin 19 Kasım'da kuzey Suriye ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) topraklarına yönelik hava saldırıları sonrası kuzey Suriye'ye kara harekatı olasılığı dillendirilmeye devam ediyor.
Son olarak, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, dün (2 Aralık) yaptığı bir açıklamada, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin harekatında herhangi bir tahdit yok. TSK bugüne kadar olduğu gibi ne gerekiyorsa yeri ve zamanı geldiğinde gereğini yaptı, bundan sonra da yapmaya devam edecek" dedi.
Türkiye'nin olası kara harekatı, Türkiye'deki siyasetçilerin, kamuoyunun ve basının gündemini meşgul ettiği kadar uluslararası kamuoyu ve basının da gündeminde önemli bir yer edinmeye devam ediyor.
Türkiye'nin Irak ve Suriye'de "ne istediğini" sorgulayan Avrupa basını, Türkiye'nin "adım adım topraklarını genişletme" niyetinde olduğundan bahsederken "yeni Osmanlıcılık" değerlendirmesinde de bulunuyor.
Son bir hafta içinde Avrupa basınından öne çıkan yorum ve değerlendirmeleri euro|topics'in derlemesiyle aktarıyoruz...
"Neden aynı şey Yunanistan sınırında yapılmasın?"
Tarihçi Pierros Tzanetakos, Yunanistan'ın Protagon haber portalı için kaleme aldığı makalede özetle şu yorumda bulunuyor:
"Ankara'nın planlarına göre, Türkiye'nin işgal ettiği toprakların, sınırın en az 30 kilometre derinliğine uzanması hedefleniyor. Plan başarılı olursa, Erdoğan'ın kutlama yapması için birçok nedeni olacak. Bu bölge her şeyden önce fiilen Türk toprağı sayılacak.
"Sonra da seçimler ve Ekim 2023 [Cumhuriyet'in ilanının 100. yılı] yaklaştıkça, hukuken Türk toprağı olma ihtimali güçlenecek. Erdoğan'ın 'büyük ve güçlü Türkiye' şeklindeki en önemli kampanya söylemi işte böyle gerçeğe dönüşecek.
"Ancak şu anda, büyük güçlerin hiçbiri bu konuyla alakalı Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemiyor.
"Türkler [1923'te modern Türkiye'nin sınırlarını da belirleyen] Lozan Antlaşması'nı Suriye sınırında ihlal edebiliyorsa, aynısını Yunanistan sınırında da yapabileceklerini neden düşünmesinler ki?"
"Türkiye Kürtleri bir kez daha mağdur ediyor"
Yunanistan'ın HuffPost Greece haber portalı ise "NATO'nun genişlemesi meselesinin ABD'nin tepkisini frenlediği" görüşünde:
"ABD, Kürt YPG'yi hedef aldığı ve Kürtler de İslam Devleti'ne karşı mücadelelerinde ABD'nin müttefikleri olduğu için Türklerin işgal girişimlerine genelde karşı çıkardı. Ancak bu kez işler biraz farklı. Türkiye daha yeni NATO'nun kuzeye doğru genişlemesine engel çıkardı.
"Ankara, İstanbul'daki saldırı vesilesiyle Suriye'yi işgal etmek üzere terörizm kartını da mükemmel bir şekilde kullandı. Dolayısıyla Washington, Türkiye'nin eline İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılımına taş koyacağı herhangi bir bahane vermek istemiyor.
"Türkiye, Suriye sorununa müdahil olan devletleri birbirine düşürüyor ve Kürtleri bir kez daha mağdur ediyor."
"Finlandiya'nın dış politika yönetimi müşkül durumda"
Finlandiya'nın Ilta-Sanomat gazetesi, "Finlandiya'nın YPG'ye yönelik saldırıları kınamasının kolay olmadığı" yorumunda bulunuyor:
"Finlandiya ve İsveç'in geçen yaz Türkiye'yle imzaladığı ortak mutabakat, terör örgütü sayılan PKK ile Suriye'deki Kürt bölgelerini savunan Kürt milis gücü YPG arasında hiçbir ayrım gözetmiyor.
"Mutabakat metni, her iki ülkenin de Türkiye'nin bu örgütlere karşı sürdürdüğü mücadeleye destek vermesini ya da en azından anlayış göstermesini şart koşuyor. ... Bu da Finlandiya'nın dış politika yönetimini müşkül duruma sokuyor."
"Pusulası şaşmış bir yeni Osmanlıcılık"
Kıbrıs'ın Cyprus Mail gazetesi ise şöyle diyor:
"Erdoğan, [Cumhurbaşkanı Yardımcısı] Fuat Oktay ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yalnızca en büyük suçluları sayacak olsak bile gözü kör, derinden Yunan karşıtı, Yahudi karşıtı, Avrupa karşıtı ve genel olarak da Batı karşıtı bir Türkiye'yi temsil ediyor. Ve neredeyse tüm kusurlarını inkâr eden mızmız bir bozguncuyu.
"Bir başka 'barışı koruma' misyonu kisvesi altında Suriye'ye yönelik son işgal girişimine ve Libya ile Akdeniz'deki istikrarı bozan rolüne hiç değinmiyoruz bile.
"Erdoğan'ı tarif edecek en iyi ifade, pusulası şaşmış bir yeni Osmanlıcılıkla tüm bölge ülkeleri açısından varoluşsal tehdit oluşturan megaloman bir tiran olduğudur. Diktatör Putin'le son zamanlardaki yakınlaşmaları hepimiz için bir uyarı işareti olmalı." (SD)