Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nda “Kadınlar Hep Vardı: Türkiye Solundan Kadın Portreleri” isimli panel düzenlendi.
Sosyolog ve yazar Feryal Saygılıgil’in moderatörlüğünde gerçekleşen panelde Türkiye solunun öncü isimlerinden Sevim Belli de katılımcılar arasında yer aldı.
Dün gerçekleşen panelde Feryal Saygılıgil’in editörlüğünde hazırlanan “Kadınlar Hep Vardı: Türkiye Solundan Kadın Portreleri” isimli kitap tanıtıldı.
Tıklayın- Feryal Saygılıgil “Umudumuzu Çoğaltan Kadınları” Anlatıyor
Konuşmacılar, kitap kapsamında yazdıkları Türkiye solunda rol oynamış kadınların biyografilerini tanıttı.
“Sevim Belli ‘Mihri Belli’nin eşi’ olarak anılmak istemedi”
İlk oturumda kitapta Sevim Belli’yi anlatan Esen Özdemir Sevim Belli’nin varlıklı bir aileden gelerek sosyalist harekete katıldığını dile getirdi.
Tıklayın- Sevim Belli'yle Kadın, Devrim ve Aşk Üzerine
Sevim Belli’nin “Mihri Belli’nin eşi” olarak anılmak istemediğini anektotlarla altını çizen Özdemir, Belli’nin birçok marksist klasikleri Türkçe’ye kazandırdığını kaydetti.
“Kosova, erkek egemen sendikal ortamı yerle bir etti”
Evrensel gazetesi yazarı ve Ekmek ve Gül dergisi yayın koordinatörü Sevda Karaca, Zehra Kosova’yı anlattı.
Zehra Kosova’nın Türkiye’nin ilk kadın sendikacısı olduğunun altını çizen Karaca, Kosova’yı “erkek egemen sendikal ortamı yerle bir eden işçi kadın” olarak nitelendirdi.
Tıklayın- Kosova'nın Sınıfı, Partisi ve Kızları
Karaca, Zehra Kosova’nın Türkiye’deki işçi hareketi tarihindeki konumunu şu sözlerle değerlendirdi:
“Bir işçi kadın olarak tütün işçilerinin başına geçen Kosova işçi olarak doğmuş, yaşamış ve ölmüş bir kadındı. Bu anlamda işçi kadınların birikimini de yansıtmaktadır. Komünist Partili bir yaşamı ve örgüt disiplinini işçi disiplini olarak benimseyerek kişilik özelliği haline getirmiştir.”
“Yalçı, ahlak kurallarına aykırı yaşadı”
Fatma Nudiye Yalçı’nın biyografisini tanıtan Canan Özcan, Yalçı’nın Nizamettin Nazif ve Hikmet Kıvılcımlı ile evlenip boşandığını kaydetti.
Yalçı’yı “dönemin ahlak ve görenek kurallarına aykırı yaşamış biri” olarak nitelendiren Özcan, Yalçı’nın bu anlamda “çağının ilerisinde bir varoluşu” olduğunun altını çizdi.
“Nezihe okuma yazmayı kendi kendine söktü”
Şair ve işçi bir kadın olan Yaşar Nezihe’nin biyografisini tanıtan Hazal Halavut, Yaşar Nezihe’nin okula gönderilmediğini; fakat kendi kendine okuma ve yazmayı söktüğünü aktardı.
Yaşar Nezihe’nin 14 yaşında kadın dergilerine şiir göndermeye başladığının altını çizen Halavut, Yaşar Nezihe’nin “açlık, sefalet ve yoksulluktan dolayı hayatının acılarla ve mücadelelerle geçtiğini” kaydetti.
Yaşar Nezihe’nin şiirlerini aruz ölçüsü ile yazdığını kaydeden Halavut, Yaşar Nezihe’yi “büyük bir edebi deha” olarak nitelendirdi. Daha sonra Yaşar Nezihe’nin sosyalist hareketteki konumunu ele alan Halavut, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yaşayan Yaşar Nezihe’nin Amele Cemiyeti’ne üye olduğunu kaydetti.
Kısa film gösterimi
İlk oturumun sonunda “Mari Beyleryan’dan Sevim Belli’ye... Kadınlar Hep Vardı” adlı kısa film gösterimi yapıldı.
“Derviş, cinsiyetsiz olduğu için Suat ismini seçti”
Bir sonraki oturumda Feryal Saygılıgil, Suat Derviş’i tanıttı. Suat Derviş’i “muharrir” sıfatıyla nitelendirmenin öneminin altını çizen Saygılıgil, Derviş’in “ilginç röportajları ile ünlendiğini” kaydetti. Saygılıgil, Suat Derviş’in yaptığı röportajların tarihsel önemini ise şu sözlerle değerlendirdi:
“İkinci Dünya Savaşı öncesinde Türkiye sosyalist hareketinde barışın neden önemli olduğuna dair tartışmalar yürütülüyordu. Bu tartışmalar ışığında Suat Derviş’in yaptığı röportajlar, devlet feminizminin, yani kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasının sonrasında önemli bir yerde durmaktadır.”
Suat Derviş ile yazar Sevgi Soysal arasında önemli bir bağ olduğunun altını çizen Saygılıgil, bu iki ismin “sokağı bilen, sokakta yaşamanın ne olduğunu anlamaya çalışan kadınlar” olduğunu vurguladı.
Suat Derviş’in sınıfsal olarak aristokrat bir aileden geldiğinin altını çizen Saygılıgil, Derviş’in küçük yaşlarda yaşadığı konak hayatını da yazdığını kaydetti. Derviş’in “sosyalist bir gazeteci” kimliğine sahip olduğunu vurgulayan Saygılıgil, Suat Derviş’in aynı zamanda İlerici Kadınlar Derneği’nin kurucularından olduğunu kaydetti. Aynı zamanda Derviş’in Saadet adıyla doğduğunu ortaya koyan Saygılıgil, Derviş’in Suat ismini cinsiyetsiz bir isim olduğu için tercih ettiğinin altını çizdi. Saygılıgil, Suat Derviş’i “her daim kendini yenileyen ve kabına sığamayan bir kadın” olarak nitelendirerek konuşmasını sonladırdı.
“Gianniou feminizmi iki cinsiyet arasında mücadele olarak tanımladı”
Athina Gaitanou-Gianniou’nun biyografisini tanıtan Nacide Berber, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Rum sosyalist hareketinin dil sorununu tartıştığına değinerek, Gaitanou-Gianniou’nun buradan politikleştiğini ve sosyalist harekete katıldığını kaydetti. Ayrıca Berber, Gaitanou-Gianniou’nun burjuva feminizmini “sınıfı dikkate almadığı için” eleştirdiğini vurgulayarak Gaitanou-Gianniou’nun feminizmi “iki cinsiyet arasındaki mücadele” olarak tanımladığının altını çizdi. Gaitanou-Gianniou’nun feminizme bakış açısını ve özel hayatını yorumlayan Berber şunları vurguladı:
“Gaitanou-Gianniou, özel hayatında İkinci Dalga Feminizm’e daha yakınken kamusal alanda Birinci Dalga Feminizmi’ni savunuyordu. Kamusal alanda eşitlikçi söylemlerde bulunan Gaitanou-Gianniou, eğitim ile özgürlük mücadelesi arasında bir bağ kurmuştu. Bu nedenle karma eğitimi savunuyordu.”
“Beyleryan Hınçak Partisi’nde önemli görevler aldı”
Mari Beyleryan’ın biyografisini tanıtan Kayuş Çalıkman Gavrilof, dönemin Batı Ermenistan’ında çok kötü şartların olduğunun altını çizdi.
Sosyal Demokrat Hınçak Partisi'nin (SDHP) Osmanlı’da sosyalizmi yerleştirme amacıyla örgütlendiğini vurgulayan Gavrilof, Beyleryan’ın bu partide önemli sorumluluklar aldığını kaydetti.
Ayrıca Gavrilof, tarihte mücadele etmiş kadınların biyografilerini tanıtma konusunda “Feminizm ya da sosyalizm, hangi ideoloji ve düşünce olursa olsun bu bir varlık sorunudur” dedi.
“Erbil’in Nermin karakteri sosyalizmi yansıtmak açısından önemli”
Panelin son konuşmacısı Beyhan Uygun Aytemiz ise Leyla Erbil’i tanıttı.
Erbil’in “Tuhaf Bir Kadın” romanındaki ana karakter Nermin’in öneminden bahseden Aytemiz, “İdeolojiyi, dünya görüşünü erkekler sahipleniyor. Sosyalist dünya görüşünü yansıtmak anlamında Nermin karakteri önemli bir yerde duruyor” dedi. (EC/EKN)