İnsan Hakları için Uluslararası Federasyon’un (FIDH) 38. Kongresi ve “İnsan Hakları ve Demokratik Geçiş Süreçleri: Deneyimler ve Tehditler” forumu için Türkiye’de bulunan insan hakları savunucuları İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde Türkiye’deki sivil toplum örgütleriyle bir araya geldi.
Toplantıda Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başkanı Sang – Hyun Song, FIDH Başkanı Souhayr Belhassen ve UCM Koalisyonu Sözcüsü William Pace konuşmacı olarak katıldı. UCM’nin önemi ve işlevinin tartışıldığı toplantıda Pace mahkemenin uluslararası adaletin sağlanması konusunda hukuken en ileri kurum olduğuna dikkat çekti.
Song’un UCM’nin temel ilkelerini aktardığı konuşmasının ardından Belhassen Türkiye’nin Roma Statüsü’nü tanımasının önemli olduğunu ancak daha da önemlisinin insanlığa karşı işlenmiş suçlarla mücadelenin daha uluslararası hale getirilmesi olduğunu söyledi.
Pace: UCM’yi tanımayanların çoğu diktatörlük
“İstanbul’un ve Türkiye’nin tarihine baktığımızda Türkiye’nin UCM’nin yetkisini kabul etmesinin önemini ortaya koyuyor. Bu coğrafyadaki insanlar sürekli şiddete, savaş suçlarına, soykırım ve insanlığa karşı işlenmiş suçlara maruz kaldılar. Bu bölgenin insanları bugün hala bu suçların tehditi altında.
“Roma Statüsü uluslararası hukukun en önemli ilerlemesi, en önemli insan hakları sözleşmesi ve uluslararası düzeyde adil yargılamanın başarılabileceğinin bir göstergesidir. 14 yıl içinde dünya devletlerinin üçte ikisi bu Roma Statüsünü kabul etti. Kabul eden devletlerin de üçte ikisi düzenlemelerle iç hukuklarını UCM ile uyumlu hale getirdi.
“Roma Statüsü’nü imzalamayan yaklaşık 60 devletin 50’si diktatörlükler tarafından yönetilmektedir. Bu yüzden Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan burada hangi tarafta kalacağına karar vermelidir: Demokrasinin tarafı mı, diktatörlüklerin tarafı mı?”
Song: UCM geçmişteki suçları yargılayamaz
“UCM iki temel ilkeye göre hareket eder. İlki geriye dönük yargılama yapılmaması ilkesidir. UCM, Roma Statüsü’nü tanıyan bir ülkenin statüyü tanımasından önceki suçlarına ilişkin yargılama yapamaz. Roma Statüsü aslında geleceğe bakar, geçmişe değil.
“UCM’nin ikinci ilkesiyse tamamlayıcı olmasıdır. Roma Statüsü kapsamındaki soykırım, savaş ve insanlığa karşı işlenen bir suç statüye taraf bir devletçe ya da o devletin bir vatandaşı tarafından gerçekleştirildiyse yargılama öncelikle o devletin hukuk sistemi içinde gerçekleşir. Ancak ulusal adalet bu suçlara karşı işlemiyorsa o zaman UCM devreye girer. Aksi halde ulusal adalet mekanizmasını gözetmeden herhangi bir durumda yapılan UCM müdahalesi ulusal egemenliğe müdahale olacaktır.”
Belhassen: Suçlarla mücadele evrenselleşmeli
"FIDH olarak UCM ile çok entegre bir şekilde çalışıyoruz. Bizim önceliklerimiz insan haklarının her anlamda savunulması, ve daha da önemlisi hak ihlaline uğramış kişilerin bu davalarda temsil edilmesidir.
"FIDH olarak ayrıca soykırım, insanlığa karşı işlenmiş suçlar ile savaş suçlarına karşı mücadeleyi daha uluslararası hale getirmeyi amaçlıyoruz. Biz misal savcıların Kolombiya’dan da soruşturma başlatabilmesini istiyoruz. Bugün Suriye’de yaşananların unutulmamasını, Beşar Esad’ın UCM’de yargılanmasını istiyoruz. Türkiye’nin de Roma Statüsü’nü tanımasını istiyoruz."
İnsan Hakları ve Demokratik Geçiş Süreçleri: Deneyimler ve Tehditler Forumu yarın Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda başlayacak. İki günlük panel ve çalışma gruplarının ardından iki gün boyunca İnsan Hakları için Uluslararası Federasyon’ın 38. kongresi basına kapalı olarak gerçekleşecek. (EA)