OCAK 2005
CEDAW TÜRKİYE RESMİ RAPORU TOPLANTISI TUTANAKLARI
Oturum Başkanı: Meriem Zerdani (Cezayir)
Raporu Sunan: Güldal Akşit, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı
Güldal Akşit: Türkiye'nin Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı olarak Komitenizin değerli üyeleriyle bir arada bulunmaktan dolayı memnuniyet duyuyorum. Türk Hükümetinin 4. ve 5. Dönem Birleştirilmiş Raporu'nu sunmadan önce, size heyetteki üyelerimizi tanıtmak isterim:
Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcimiz ve Büyükelçimiz Baki İlkin, Kadının Statüsü Genel Müdürü Leyla Coşkun Çınar, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'ndan Daire Başkanı Sevinç Atabay, Çalışma Bakanlığı'ndan Ayşegül Yeşildağlar, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nden Daire Başkanı Şengül Altan Arslan, Sağlık Bakanlığı'ndan Daire Başkanı Arzu Köseli, Adalet Bakanlığı'ndan Mehlika Aytaç, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Uzmanı Serap Ercan, İçişleri Bakanlığı'ndan Ahmet Sait Kurnaz, Dışişleri Bakanlığı'ndan Murat Ateş, Birleşmiş Milletler Türkiye Daimi Temsilciliği Başkatibi Serhat Aksen ve hukukçu Meltem Aksen.
Komite'nin eski başkanı Prof. Dr. Feride Acar'a şükranlarımızı iletmek isterim. Sayın Acar'ın hem Komite'nin önceki döneminin başkanı olarak hem de Komite üyesi olarak kadın haklarına sağladığı katkıya çok teşekkür ederiz. BM'nin kurucu üyelerinden biri olan ve Kadının Statüsü Komisyonu'nun kurulmasından beri bu komisyonun kurucusu olan Türkiye'nin, kadının ilerlemesi ile ilgili ve kadın hakları konusunda ülkemizde var olan gelişmeleri gösteren 4 ve 5 dönem birleştirilmiş raporun ele alınması önemlidir.
CEDAW ülkemiz açısından rehber olmuştur. 1926 tarihli eski Türk Medeni Kanunu'na ters düştüğü için bir önceki rapor sunumunda dile getirdiğimiz çekinceleri kaldırdığımızı, sevinerek belirtmek isterim. Türkiye, CEDAW Sözleşmesi bağlamında kadına karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması konusunda İhtiyari Protokol'e taraf olan ilk 20 ülke arasında yer almıştır. "Kadının İnsan Hakları Sözleşmesi" olarak bilinen CEDAW sözleşmesinin uygulanmasına 2001 yılından itibaren başlanmıştır. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, şimdi sunmakta olduğumuz 4. ve 5. Dönem Raporunu da ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, akademisyenlerin, ilgili bakanlık çalışanlarının ve ulaşabildiğimiz tüm sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla hazırlamış ve iyi bir yönetişim örneği sergilemiştir.
Raporumuzda da belirtilen ve önemli olan bir nokta şudur ki; ülkelerin gelişmişlik noktası ne olursa olsun kadınlar sağlık, eğitim gibi konularda eşitsizdir. 2001'den bu yana bu konuda yasal düzenlemeler yapılmıştır. Türkiye, kadınlar için yasal düzende gelişmeler kaydeden düzenlemeler yaşamaktadır. 1923-1936 arasında kabul edilen yasalar yeniden düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu (TCK), bu dönemde yasalaşmıştır ülkemizde. TCK, 1926'dan bu yana geçerlidir. Türkiye, özellikle kadın hakları konusunda reform niteliğindeki anayasal düzenlemeleri yapmıştır. 17.05.2004'de devlet cinsiyete dayalı ayırım yapılmaması ötesinde, devlet kadın ve erkeklerin her alanda eşitliğini sağlamakla yükümlü tutulmuştur.
17.05.2004'te Anayasanın 90. maddesinde yapılan bir değişiklikle CEDAW başta olmak üzere uluslararası sözleşmeler üstün konuma gelmiştir. Anayasa ve CEDAW kombinasyonu ile kadın-erkek eşitliği yönünde olumlu hükümler olmuştur. Anayasadaki değişimlerde, kadınlar adına değişimlerde sivil toplum kuruluşlarının rolü önemli olmuştur. Türk Medeni Kanunu'nun kabul edildiği 1926'dan bu yana yasanın yetersiz kaldığı özellikle kadın sivil toplum kuruluşları tarafından dile getirildi. Kapsamlı bir değişiklik ancak 2001'de gerçekleştirilmiştir. Yasal mal rejimi değiştirilerek evlilik yaşı kadın ve erkek için eşit hale getirilmiş ve evlilikte temsil yetkisi her iki bireye verilmiştir. Eşlerin velayeti birlikte kullanacağı ve anlaşmazlık halinde hakiminin karar vereceği hüküm altına alınan diğer bazı konulardır. Medeni Kanun ile Aile Mahkemelerinin kurulması aile içi şiddetle ilgili önemli bir gelişmedir.
Aile içi şiddetin vuku bulduğu durumlarda kadının şikayetiyle polis gibi yetkililerin araya girmesi söz konusu olmuştur. Bu yönde hakim ve savcılara yönelik eğitimler uygulanmıştır. Medeni Kanun 26.09.2004'de kabul edilmiştir ve Nisan 2005'te yürürlüğe girecek yasada "kadın-kız" ayrımını ortadan kaldırılmıştır. TCK ile bu anlayış terk edilmiş bireyin hak ve özgürlüklerin korunması benimsenmiştir. Evlilik içi tecavüz gibi konulara ılk kez yasalarda yer verilmiştir.
Yeni TCK ile devletimizin töre cinayetlerinin önlenmesine ilişkin kararlılığıyla yasal düzenlemelere gidilmiş, töre cinayetlerine en ağır ceza öngörülmüştür. Geleneksel değer yargılarının sürmesi nedeniyle Türkiye'dekı en önemli hedef, "zihinsel dönüşüm projeleri" oluşturmaktır. Zihniyet değişimlerine yönelik uzun soluklu çalışmalar sürdürülmektedir. Son dönemlerde Bakanlık olarak yaptığımız çalışmaları kadına karşı şiddet üzerinde yoğunlaştırdık. Bu çerçevede bakanlığıma bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü bünyesinde Şiddeti Önleme Platformu oluşturulmuştur. Bu platform, özellikle kadına ve çocuğa karşı şiddet konusunda eğitilmiştir. Bunlar uzun vadeli bir eylem planı çerçevesinde düşünülmüştür, bu bağlamda kadına karşı şiddet kampanyasına start verilmiştir. Kadına karşı şiddet olgusu yıllardır Türkiye'nin gündemini meşgul etmektedir. Devletimizin bu konuda verdiği hizmetler azdır. Bu noktadan hareketle çeşitli çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar sonunda belediyeler kanunuyla belediyeler şiddete uğrayan kadına hizmet vermek üzere yetkili kılınmıştır. Belediyelere, 50 binin üzerinde olan yerlerde kadın sığınma evi açma hakkı verilmiştir. Türkiye, toplumsal duyarlılığın artmasıyla namus cinayetleri konusunda çalışmalarını yoğunlaştırmıştır ve bu çerçevede BM'nin 59. oturumunda sunulan "Kadınlara Karşı Suçların Önlenmesi" raporunun ana sunucularından biri olmuştur. BM sürecinde böylesine hassas ve önemli bir kararın ana sunucusu olmak çok önemlidir. Bu çerçevede kadına yönelik her türlü şiddetin yok edilmesi için ülkemizde yürütülen çalışmalar, ülkelerin ortak sorumluluklarından biridir ve özellikle mağdurları kadın ve çocuklar olan kadın ticareti konusu çok önemlidir. Türkiye, bu konuda çok yönlü çalışmalar yürütmektedir. Yeni Türk Ceza Kanununda konuya ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Ülkemizde STK'lar ile İçişleri Bakanlığı arasında yapılan anlaşmayla kadın ticaretinden mağdur kadınlar için sığınma evi açılmıştır. KSGM yasası çıkmıştır ve bu yasa kapsamında yapılan yeni düzenlemeyle kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları arasında oluşturulacak Danışma Kurulu öngörülmüştür.
Türkiye'de kız ve erkek çocuklar yasalar önünde eşit konuma sahiptir ve 8 yıllık temel eğitim zorunludur ama kızlar için eğitimde henüz istenilen seviyeye ulaşılamamıştır. Orta ve yüksek öğrenimde kadınların oranı çok düşüktür ve eğitim konusunda geleneksel değerler kadınlar için kısıtlayıcı nedenlerdendir. 1997'de kabul edilen ve temel eğitimi 8 yıla çıkaran yasa kızların okullaşmasında çok önemlidir. Bu yasayla kız öğrencilerin sayısı yüzde 21 oranında artmıştır. Bu yönden 8 yıllık zorunlu öğrenime geçiş kız çocuklarının eğitimi için önemli bir gelişme olmuştur.
Eğitim kampanyası ilk olarak 10 ilde başlamıştır ve bu kampanya çerçevesinde çocuklarını okula gönderemeyen ailelere ekonomik yardım uygulanmıştır ve kız çocuklarına yapılan yardım daha çok olmuştur. Kız öğrencilere yüzde 40 oranında daha fazla yardım yapılmaktadır. Yaygın eğitimin artmasına yönelik çalışmalar sürmektedir. Kadın okur- yazarlık oranının artması için okuma yazma kursları açılmaktadır ve yaygın eğitim programları gözden geçirilmekte ve yeniden düzenlenmektedir. 1995 yılındaki kız öğrenci sayısı ile 2004 yılı karşılaştırıldığında kızlar yüzde 95, erkekler yüzde 66 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca eğitim materyallerinde cinsiyet ayrımcılığını içeren ifadeler kaldırılmıştır ve Türkiye'nin ayrımcılığı önleyici tüm hukuki düzenlemeleri yaptığı gözlenmektedir. Çalışma alanında önemli düzenlemeler yapılmıştır. Cinsiyet dahil hiçbir nedenle ayrım yapılamayacağı çalışma kanunda vardır, konmuştur. Cinsiyet nedeniyle düşük ücret verilemeyeceği, hamilelik veya doğumun işten atma nedeni olarak uygulanamayacağı hükümlerde yer almaktadır. Kadın çalışanlara verilen izin arttırılmıştır.
Kadınların işgücüne katılımı konusunda herhangi bir ayrım yoktur. Bu konuda bir de Başbakanlık tarafından genelge yayınlanmıştır. Ülkemizde istihdama katılımda kadınların erkeklerin gerisinde olduğu görülmektedir. Bunun nedeni kadınların tarım sektöründen kopmalarıdır. Kadınlarımız, sanayi ve hizmet sektörüne yönelmektedir. Bu durum kadınların ücretli işçi konumuna geçtiğini gösterir. Devletimiz kadınların işgücüne katılımını arttırmak üzere çeşitli önlemler almaktadır. Türkiye, Pekin Eylem Platformu, CEDAW ve Avrupa Birliği adaylık sürecinde Avrupa Birliği'nin istihdam politikalarını hayata geçirmektedir ayrıca AB'ye katılım sürecinin kadın istihdamını arttırması öngörülmektedir. Türkiye'de geçmişte ve bugün birçok kadın politikacı görev yapmıştır, halen parlamentodaki kadın oranı yüzde 4.4'tür ve kabinede tek kadın bakan vardır. Kadınlar 3000'in üzerindeki belediye başkanlığının 18'ini almışlardır. Araştırmalar, Türk toplumunun kadınların siyasette yer almasını istediğini göstermektedir. Bugün ülkemizde üniversitelerdeki kadın oranı yüzde 25'e ulaşmıştır. Doktorların yüzde 30'u, avukatların yüzde 26'sı kadındır. Kadınların bürokraside yer alması oransal olarak düşüktür. Bütün dünyada erkeklerin egemen olduğu görevlerde kadınların yer alması kadınlar açısından çok zor olmaktadır.
Türk Dışişlerinde 12 kadın büyükelçi görev yapmaktadır. CEDAW Komite üyesi olan ve bir dönem komite başkanlığını yürüten Prof. Dr. Feride Acar ve Yakın Ertürk başta olmak üzere çeşitli uluslararası mekanizmalarda kadınlar yer almaktadır. TÜBİTAK Başkanı, bir kadındır. Kadın sağlığı ile ilgili göstergelere bakıldığında ortalama yaşam sürecinin arttığı, doğurganlık hızının azaldığı, doğum öncesi ve sonrası sağlık hizmetlerinin arttığı görülmektedir. Eğitim alanında olduğu gibi sağlık alanında da hizmet verilirken bölgeler esas alınmaktadır. Önceki yıllarla karşılaştırıldığında bebek ve çocuk ölümlerindeki göstergelerde iyi gelişmeler kaydedilmiştir.
Toplumsallaşmanın en önemli yanı medyadır. Bu çerçevede medyada cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak için yasal düzenlemelere gidilmektedir. Bu konuda yerel medyaya yönelik olarak da projeler planlanmaktadır. Türkiye sorunlarını çözmektedir ve bu anlamda çok akılcı bir yolda ilerlemektedir.
Toplumsal dönüşümlerin çok zor bir süreç olduğunu bilmekle birlikte biz, ülke olarak umutluyuz. Türkiye'de kadın erkek eşitliğini sağlama yolundaki çalışmalar Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri devam etmektedir. Bu çalışmalarımızda bize destek olan güçlü bir akademi ve sivil toplum kuruluşları vardır. CEDAW başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarla işbirliği güçlüdür.
CEDAW Komite üyeleriyle bir arada olmaktan ötürü mutluluğumu bir kez daha dile getirmek isterim. Ben ve heyetteki arkadaşlarım Komitenin sorularını yanıtlayacağız.
Meriem Zerdani (Cezayir): 1-6, 6-10,10-14,15-16 olmak üzere CEDAW maddeleri üzerinde görüşmeler dört ayrı bölüme ayrılmıştır. Türk heyetine soru sormak üzere ilk bölümde 17 uzman, ikinci bölümde 4, üçüncü bölümde 13 ve son bölümde 3 olmak üzere söz almak isteyen toplam 38 uzman listesi var ve kişi başı 3 dakika. Uzmanlara toplam olarak soruları için 2 saat veriliyor. Komitenin ilk bölüme ilişkin sorularına başlayalım. İlk sözü Bayan Da Silva'ya veriyorum.
Maria Regina Neves Xavier Anorim Tavares da Silva (Portekiz): Töre cinayetleri ile ilgili konuşacağım. Komite'nin 27 numaralı sorusuna verilen cevapta "töre cinayetlerine ciddi bir ceza var" deniyor. Yeni ceza yasası uluslararası srtandartlardaki hayati değerlere saldırıyı suç olarak görüyor mu? Türkiye'nin Pekin Platformundaki söylemlerinin değişmediğini umuyorum.
Mal rejimi diğer bir sorum. Bunun zaten evli olan kadınları kapsamadığını biliyoruz; bu bir ayrımcılık değil mi? Bir diğer sorum ise şu olacak: Türban yasağı olması kamu hizmetinde baskı oluşturmuyor mu?
Glenda P. Simms (Jamaika): Türkiye hükümetine yaptıkları değişiklikler için teşekkür ederim fakat yeni Ceza Kanununuzla ilgili bir sorum var. 18 yaşındaki küçük çocukların cinsel ilişkiye girmesi neden cezalandırılmıştır? İkinci sorum bekaret testiyle ilgili, acaba bu tip testlerin sadece kadınların izni olursa yapılacağı konusunda bir madde var mı?
Hanna Beate Schopp-Schilling (Almanya): Burada 2. maddenin 1. paragrafına değinmek istiyorum. Türk delegasyonu bu komitenin 25. toplantısında "geçici özel önlemler" konusunda bir şeyler söylemişlerdi. CEDAW'ın 4. maddesinin 1. paragrafı konusunda açıklama getirmelerini istiyorum. Özellikle Anayasanın 10. ve 90. maddelerinde yapılan değişiklikle derhal ve acil geçici özel önlemler alınmalıdır. Eğitim konusunda CEDAW'ın 10. maddesi bağlamında yer alan "geçici özel önlem" kabul edilmemiştir. Bu konuda bir açıklama rica ediyorum. Burada geçici özel önlem maddesi biraz açılabilir mi?
İkinci sorum belediyelerin sığınak sağlaması ile ilgili olacak. Bu konuda merak ettiğim, bu kanunun yürürlüğe girmesi ve bu konunun gündeme gelmesiyle beraber birtakım sorular belirdi. Var olan sığınmaevlerinin hem kalitelerini hem de işleyişlerini kontrol eden bir kanun varken akademisyenlerle ve sivil toplum kuruluşlarıyla bu konuda, belediye kanunu konusunda çalışmalar yapıldı mı? Yine akademisyenler ve STK'lar tarafından kadınlara karşı şiddetle ilgili bir çalışma yapılıyor mu? Kadınların sponsorluklarının arttırılması konusunda ne tür çalışmalar yapılıyor, kadınların sorunlarıyla ilgilenmeleri konusunda onlara başta maddi olmak üzere fırsatlar sağlanıyor mu?
Anamah Tan (Singapur): Sorum namus cinayetleri ve bekaret testleri ile ilgili olacak. Bu yeni TCK ile ilgili Sayın Bakanın yaptığı sunuştan memnuniyet duydum. Ceza Kanunu yeni kabul edilmesine rağmen, mahkemelerin bunu uygulaması ile ilgili yapılan tüm yasal alandaki değişikliklere rağmen gelenekler, töreler devam ediyor; bu da demek ki bu cinayetler devam edebilir. Yeni TCK'nın 85. maddesine bakıldığında, namus cinayetlerinin bu maddeye eklenmesini sağlayabilir, bununla da bunu yapan insanların cezayla karşı karşıya kalmasını sağlayabilirsiniz. Bu bağlamda da yerel yargıçlara neler yapılacağını öğretebilirsiniz. Bekaret konusunda da, bu insanların onurunu küçük düşürücü bir şey, burada yeni ve daha uygun bir ceza kanununuz olduğu için hükümetinize 9 numaralı maddeyi kaldırmasını öneriyorum veya en azından maddeyi "hastanın bilgisi ya da izni olmadan bunun yapılmaması" olarak çevirebilir miyiz? Bu kadını testten geçirecek tüm hastane çalışanlarının şayet böyle bir şeyi izinsiz yaparlarsa çok ciddi bir cezaya çarptırılacaklarını söyleyebilir misiniz?
Zou Xiaoqiao (Çin): Burada sivil toplum kuruluşlarından, kadın sivil toplum örgütlerinden insanların olduğunu görmek çok güzel. 4320 no'lu kanunla ilgili bir sorum var. Bu kanun, aile üyelerinin insan haklarinin korunmasıyla ilgili olmalı, aile içinde bulunan herkesin haklarının korunması gerekiyor, burada, bu tip bir yenilikten bahsettiniz. Aile haklarının korunması konusunda bu kanun değişikliğinde bu maddeler yer alacak mı? Şayet şu anda kanun değişikliği safhasındaysanız; ensest ilişkiyle,aile bireyleriyle korunmasıyla veya üyelerden gelen namus cinayetleriyle ilgili değişiklik önerilerini bu kanuna ekleyecek misiniz? Diğer yandan Türkiye'de yeteri kadar sığınak bulunmadığını siz de belirttiniz. Bu konu bağlamında son kararınız çok önemli, bu konuda sorumluluğu belediyelere bırakıyorsunuz. Nüfusu 50 binin üzerinde olan her belediyeye sığınak açma yetkisi veriyorsunuz fakat bunun kontrolünü nasıl yapacaksınız, belediyelerin bu işle ilgilenmelerini nasıl sağlayacaksınız, kontrolünüz yani hükümetin kontrolü nasıl olacak? Kadınların, aile içi şiddet konusunda gittikleri ilk yer polis, polisin eğitimiyle ilgili sistematik olarak neler yapmak istiyorsunuz?
Heisoo Shin (Kore): Sayın Bakan konuşmasında bir danışma kurulundan söz etti. Bu danışma kurulunun ne konuda yükümlülükleri olacağı konusunda neler yapılıyor, bu kurul ne iş yapacak, bu konuda ne söyleyebilirsiniz? Hükümetinizin 14 odak noktası olduğundan söz ettiniz. Tüm ülkenizde kaç tane bölge var, kaç bölgeniz var ki 24 tane odak noktanız var. Bu bölgelerdekı kadının durumu veya yöresel, geleneksel değerler ne kadar geçerli, bu odak noktalar içinde en zorlu bölgeler var mı? Etnik azınlıklar konusunda verilen cevap beni şaşırttı. Burada "etnik kökene bağlı veri toplanmaz deniyor" fakat sizde bir ulusal sayım sistemi olması gerektiğini düşünüyorum. Sizden isteğim, etnik azınlıkla ilgili bilgilerin toplanması ve özellikle etnik azınlıkla ilgili durumlarında bu komıtede gözden geçirilmesidir.
Dubravka Simonovic (Hırvatistan): STK'lardan bazılarına başvurulmadığı haberini aldık. Bu rapor nereye gönderildi? Böyle bir raporun onayı için bir parlamenter komiteniz var mı? Cinsiyet eşitliğiyle ilgili bir komite böyle bir raporu kontrol etti mi? Hukuki alanda kadınların etkinliği konusunda bilgi istiyoruz. Anayasanızda veya başka kanunlarda kadınlara karşı ayrımcılıkla ilgili bir açıklama var mı ve her alanda kadınlara karşı ayrımcılıkla ilgili veya bu tip bir tanımın olması ve doğrudan veya doğrudan olmayan ayrımcılığa karşı kullanılması çok önemlidir.
Silvica Pimentel (Brezilya): Hükümetiniz belediyeleri sığınak açmak konusunda yetkili tutuyor. Bu konuda çok değişik belediyelerin değişik ekonomik kapasiteleri göz önüne alınmalıdır. Bu mekanizmaların kontrolü nasıl yapılacaktır? 4. madde ile ilgili, parlamentoda kadınların temsili 4.4; bu oran az demenizden dolayı sizi tebrik ediyorum. Hükümet bu konuyu geliştirmek için ve kadınların her seviyedeki katılımını sağlamak, kotayı sağlamak ve ihtiyari önlemleri etkinleştirmek için neler yapıyor? Burada sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili bir şey söyleyeceğim: Onlara ilgi gösteriyoruz. Türk Anayasasında Kürtlerin etnik olarak veya Türk toplumda bir azınlık olarak kabul edilmediğini görüyoruz. Bu yüzden de Kürt kadınlara yük biniyor, ayrıca bir ayrımcılığa uğruyorlar. Bu konuda sizin burada konuşmanızı duymak istiyoruz.
Pramila Patten (Maurıtus): Ben de Türkiye hükümetini tebrik ediyorum ama aynı anda bir şeyler söylemek istiyorum. Bu yasaların konulması sizin hükümetiniz tarafından AB'ye katılmak için vitrin olarak görülüyor. Siz, Sayın Bakan, bu kanunların uygulanması için neler yapacaksınız, bu vitirne karşı neler yapılacak? Bu kanunların uygulanması, kırsal bölgelerde yaşayan kadınların adalete ulaşmasıyla ilgili neler yapılacak, yeni yasanızda aile bireylerinin korunması çok önemli. Aile Mahkemeleri kurulması iyi ama hakimlerin eğitilip eğitilmediklerini bilmek istiyorum. 10. maddenin cinsiyet eşitliği konusunu daha da besleyen bir madde olduğu söylendi, fakat geçici özel önlem konusunun 25 numaralı önlemde, sözleşmenin aldığı 10 numaralı özel önlem konusuna uygun olup olmadığına değinmenizi istiyorum. Üniversitelerde türban takılıp takılmaması konusunda alınan önlemlere değinmek istiyorum. Türban yasağının, kadınların eşit eğitime ulaşamamalarına neden olabileceği, kadınların düşük eğitim seviyesine sahip olmalarının sağlayacağı düşünülebilir. Bu türban yasağından dolayı üniversiteye gidemeyen kızların sayısına ilişkin bilgi istiyorum. Belediyeler tarafından sığınaklar konusunun özellikle ekonomık sebeplerden dolayı uygulanıp uygulanmayacağını bilmek istiyorum.
Leyla Coşkun Çınar (Kadının Statüsü Genel Müdürü): TCK ile getirilen düzenleme, töre ve namus cinayetleri konusunda getirilen düzenleme en ağır cezai yaptırımı öngörmektedır. TCK'da ağırlaştırılmış müebbetten daha ağır bır ceza yaptırımı yoktur ve bu suçun cezası budur ve bu toplum olarak bu konuya hassasiyetimizi gösteren bir husustur. Yeni gelen TCK ile "ağırlaştırılmış müebbet ceza" kavramı gelmiştir. Bunu Türk Hükümeti olarak ifade etmek istiyorum. Türkiye hükümetinin bu konudaki kararlılığını bir kez daha burada ifade etmek istiyorum. Türkiye, Birleşmiş Milletler'in 59. oturumunda "Kadınlara Karşı Suçların Önlenmesi" başlıklı sunuşta ana sunuculardan biri olmuştur. Yeni Türk Ceza Kanunu, 2005'in Nisan ayında yürürlüğe girecektir ama daha hüküm yürürlüğe girmeden bu konuda 2 tane cezalandırma olmuştur. 2002 yılında yürürlüğe giren TCK mal rejımınin geçmişi içermemesi konusunda açıklama yapmak istiyorum. TCK, 2002'de yürürlüğe girdikten sonra tüm evli çiftlere bir yıl süre tanındı ve bu sürede evli çiftler, evliliklerinin başlangıçlarından itibaren notere gidip bu kanunla haklarını arayabildiler.Türkiye'de tüm kadınlar, tüm evlı kadınlar Medenı Kanundan yararlanma hakkına sahiptir, ülkede bu yönde bir ayrımcılık yoktur. Bu yasanın geriye doğru uygulanmaması konusunda sivil toplum kuruluşlarının tepkisine bir açıklama yapmak istiyorum. Kadınların bir evlilik yapması, yasal olarak bu evlilik akdiyle birlikte, bu evliliği yaptıkları tarihteki yasal mal rejimini kabul etmesı anlamına gelir. Türk yasaları buna izin vermiş ve bir sene boyunca tüm evli çiftlere bu kanundan yararlanma hakkı tanımıştır.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik bir hukuk devletidir ve Türkiye'nin bütün yasaları buna göre düzenlenmiştir, buna bağlı olarak bir kılık kıyafet yönetmeliği vardır ve okullarda öğrenciler buna uymak durumundadırlar.
Güldal Akşit: Türkiye'de türban yasağının kaldırılması konusunda 2 kere yargıya başvurulmuştur; gerek anayasa mahkemesi kararıyla gerekse türban anayasanın laiklik ilkesine aykırı olduğu ıçın reddedilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bunu laiklik ve eşitlik ilkesine ters düştüğü gerekçesiyle reddetmiştir. Üniversitelerimizde bu bir sorun olmaya devam etmektedir. Üniversitelerimizde kız çocukları, inançlarından ötürü eğitim almakta güçlük çekmektedirler, Türkiye'de hâlâ böyle bir sorun mevcuttur. Bu sorun, üniversitelerin alacağı bir kararla çözülebilecek bir sorundur.
Leyla Coşkun Çınar: TCK'da 15-18 yaş arası gençler arasındaki cinsel ilişkinin cezalandırılmasıyla ilgili getirilen düzenleme gençleri korumaya yöneliktir. TCK'daki bu madde genç annelik, erken gebelik gibi olayları önlemek amacıyla yapılmıştır. Kanunun işleyişine bakılacaktır ve ihtiyaç olursa yeni bir düzenleme yapılacaktır.
Anayasanın 10. maddesiyle getirilen düzenleme çok önemlidir çünkü devlet kadına karşı pozitif ayrımcılık yapmakla yetinmeyecek, kadın erkek eşitliğini hayata geçirmekle yükümlü olacaktır. Anayasanın 90. maddesinin düzenlemeleri önemlidir. CEDAW gibi temel hak ve özgürlükleri belırten açıklamaları, CEDAW'ın 4.maddesiyle getirilen olumlu ayrımcılığa ilişkin düzenlemeler, CEDAW'ın uygulamaları yapılan yeni düzenlemeyle kanunlarımızın üzerine geçmiştir.
Güldal Akşit: Anayasanın 10. ve 90. maddesiyle ilgili bir açıklama yapmak istiyorum. 90. maddedeki "Devlet, kadın-erkek eşitliğini hayata geçirmekle yükümlüdür" ifadesi, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması konusunda devlete açıkça sorumluluk vermektedir. Kadın erkek eşitliği anayasal çerçevede garanti altına alınmıştır. Bu anayasa maddesinde "pozitif ayrımcılık" ifadesinin kullanılmaması ayrımcılık içeriyor gibi gösterilmektedir. 10. maddede kadın ve erkek eşit haklara sahiptir demekle kalınmamaktadır, bu maddede "kadın- erkek eşitliğini devlet sağlamalıdır" hükmü vardır. Birçok ülkenin anayasasında böyle bir ifade yoktur. Bu maddeyi kuvvetlendirilen bir başka madde 90. maddedir. Bu maddeyle yasalardaki temel hak ve özgürlüklerde ulusal yasalardan çok uluslararası sözleşmelerin etkin olacağı belirtilmiştir. Bu madde, CEDAW sözleşmesiyle yapılan bir yasanın çelişmesi halinde CEDAW hükümlerinin çok daha önde geleceği anlamını taşımaktadır. Aslında 10.ve 90. maddede pozitif ayrımcılık tabiri kullanılmamakla birlikte kadın erkek eşitliğine yönelik maddeler yer almıştır.
Leyla Coşkun Çınar: Türkiye'de devletin açtığı sığınakların az olduğu vurgulanmıştı. Belediyelere bu görev verilmiştir ama öte yandan bu uygulamada merkezi otoritenin gücü ortadan kalkmamaktadır. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'nun burada düzenleyici bir görevi olacaktır. Mali açıdan belediyeler bunu yapacak mı gibi herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek kadar devlet standartlarını koyacaktır. Bu sığınakların işleyişinde belirli standartların olup olmayacağı yasal düzenlemelerle belirtilecektir.Yasal düzenlemelerle kadınların ihtiyaçları karşılanacaktır. Belediyelere ek bir külfet getirilmiştir.
Ahmet Sait Kurnaz (İçişleri Bakanlığı): Yeni Belediyeler Kanununun destekleyici düzenlemeleri vardır. Merkezî hükümetlerin verdiği yetki gereği, belediyeler, ihtiyaç duydukları durumda sosyal hizmetler kadın ve çocuklara yönelik konularda ihtiyaç duydukları personeleri istihdam edebiliyorlar. İhtiyaç duydukları personel başka bir kurumdaysa o kişiyi o kurumdan destek alarak istihdam edebiliyorlar. Bu yeni yasayla belediyeler, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapabilecekler yani belediyeler, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte proje yapabilir ve kaynak sağlanabilir.
Belediyeler Kanunu'nun bir diğer maddesiyle kent konseyleri kurulmuştur ve bu konseylerde orada yaşayan sivil toplum kuruluşlarının görüşleri önemli olacak ve bu kuruluşların görüşleri bir sonraki belediye meclisinde ele alınacaktır. Belediye gelirleri kanununun düzenlenmesinde sosyal hizmetlerin belirli kanunları rol oynayacaktır. Yeni büyükşehir kanunları çıktıktan sonra özellikle sosyal hizmetlerle ilgili belediyelerimizin nasıl hizmet götürecekleri konusunda bir genelge yayınlanmıştır ve bu genelgede belediyelerin misyonlarının ne olacağı vurgulanmıştır. Bu genelgede "çocuklar ve kadınlar" özellikle belirtilmiştir. Sığınmaevleri açma yetkisi SHÇEK'e bağlıdır ve bu devam etmektedir. Yeni bir kanunla, nüfusu 50 binin üzerinde olan belediyelere sığınmaevi açma zorunluluğu getirilmiştir. Bu ek yetkiyle, sorumluluğun yerel yönetimlere yaygınlaştırılması söz konusu olmaktadır. Belediyelerin sorumluluklarını eksik yerine getirmeleri halinde gerekli müdahalede bulunulacaktır.
Leyla Coşkun Çınar: Yetkili hakim ve savcı kararı olmaksınız bir kişiye bekaret testi yapılırsa, bunun 3 aydan 1 yıla kadar ceza vardır. Bu, hem kadınlar hem de erkekler için söz konusudur. Burada bir savcı veya hakimin yetkisi dahilinde olursa bu muayene söz konusudur, keyfî olarak hiç kimse bir kadını veya kızı böyle bir muayeneye sevk edemeyecektir. Hiçbir şekilde bu konuda keyfî uygulama yapılmayacaktır, buna yönelik cezai uygulama getirilmiştir. Kadınların sorunlarının çözülmesi özellikle kadınlara fırsat yaratılması konusunda bir soru vardı. Ülkemizde kadınların sorunlarının çözülmesinde devlet, bu sorunları çözümlerken, kadınlara yönelik çalışmalar yaparken özel sektörün, akademinin, sivil toplum kuruluşlarının desteğini almaktadır, bütün çalışmalarımızda buna dikkat ediyoruz. Bir başka soruya cevap vermek istiyorum. 82. maddenin düzenlenmesiyle getirilen "töre cinayeti" kavramı "namus cinayeti" kavramını kapsamaktadır. Bu konuda TCK aynı düzenlemeyi getirmektedir. İster töre cinayeti ister namus cinayeti olsun, bütün bunların devlet tarafından konulmuş cezai yaptırımı vardır.
Güldal Akşit: Töre cinayetlerinin de, namus cinayetlerinin de sebebi namustur. Namus cinayetlerinin sebebi törelerdir, geleneklerdir. Devlet, töre cinayetlerine, "kasten adam öldürme" konusunda en ağır cezayı uygulama kararı almaştır. Bu da Türkiye Cumhuriyeti'nde töre cinayetlerinin, namus cinayetlerinin önlenmesi konusunda devletin kararlılığını göstermektedir. Cezalar, suçların işlenmesine engel teşkil ederler. Namus cinayetleri, cezaların caydırıcılığının artmasıyla ortadan kalkacaktır. Ben öyle inanıyorum ki belirli süre içerisinde bu tür suçların işlenmesi ortadan kalkacaktır.
Leyla Coşkun Çınar: Bekaret kontrolü konusunda, ancak ve ancak kamuyu tehdit eden bulaşıcı hastalık varsa hakim veya savcı kararı olmadan herhangi bir genital muayene söz konusu değildir ve bununla ilgili düzenleme de yeni TCK'da yapılmıştır.
Güldal Akşit: Ben olaya hükümet tarafından bakıyorum. Bekaret kontrolünde keyfilik ortadan kaldırılmıştır. Bir kız çocuğunu anne veya baba sırf canı istediği için bekaret kontrolü yaptıramaz. Burada öngörülen bekaret kontrolü, bir fiil meydana geldiğinde bu suçun tespiti bekaret kontrolüyle tespit edilecekce,bu da ancak savcının istemiyle yapılabilecektir. Bekaret kontrolünün keyfi olmadığını vurgulamak istiyorum. Erkekler için uygulama var mı bilmiyorum, biz de sadece bekaret kontrolü olarak geçiyor uygulama.
Leyla Coşkun Çınar: Yeni TCK'nın 2005'in Nisan ayında yürürlüğe girecek olması nedeniyle 4 Aralık 2004'te yürürlüğe giren Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nu yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyulmuştur. Sadece aile içinde eşin diğer eşe değil diğer aile bireylerinin uygulayacağı şiddet de bu kapsamda uygulanacaktır. Burada sözü edilen suçlar; örneğin ensest veya diğer insan haklarına aykırı davranışlar, diğer kanunlar gözden geçirilerek en kısa zamanda Başbakanlığa gönderilecektir. Aile içi şiddet konusunda bizim devlet olarak üzerinde durduğumuz önemli noktalar vardır ve birtakım tedbirleri önemsiyoruz. Bu konuda alan araştırmalarını tekrarlayacağız. Gerek yükümler ve gerekse bizim hassasiyetimiz çerçevesinde polise eğitim yapılmaktadır. 4320 sayılı kanunun tanımı konusunda eğitim vardır.
Güldal Akşit: Hazırlanan Birleştirilmiş 4. ve 5. Dönem Raporla ilgili olarak katılım var mıydı ya da hükümet onayı söz konusu mudur? Soruları yöneltildi. Bu raporun hazırlanmasında tüm sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, ilgili kamu kurum ve kuruluşları yer almıştır ve bu rapor düzenlenmiş şekliyle sunuma açılmıştır. Sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki katılımları önemlidir. Bu rapor konusunda alınan görüşler tekrar değerlendirilmek suretiyle, bu rapor bakanlığımızın onayından geçmiştir ve rapora resmi görüşler dahil edilmiştir. Bu rapor, toplumdaki akademisyenlerin, kamu kurum ve kuruluşlarının desteğiyle hazırlanmış bir rapordur. Bir diğer soru kürtlerin azınlık olarak kabul edilip edilmediği sorusuydu. Kürtler azınlık olarak kabul edilmemektedirler ve türk vatandaşıdırlar, eşit imkanlara sahiptirler, eşit haklara sahiptirler. Ülkenin her yerinde eğitimle ilgili sıkıntılar yaşanmaktadır. Karadeniz bölgesinde okuma yazma bilmeyen kadınların oranı çoktur. Biz bu noksanımızı farkındayız. Bizim hedefimiz etnik kökenleri ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının okuma yazma oranını yüzde 100'e taşımaktır.
Ahmet Sait Kurnaz: Polis okullarımızda, polis akademilerinde temel insan hakları konusunda eğitimler verilmektedir. Eğitimlerde, şiddet mağdurlarına nasıl yaklaşılacağı konusunda eğitim verilmektedir. Hizmet içi eğitimlerde de aile içi şiddete yönelik eğitimler verilmektedir. Avrupa Konseyi ile işbirliği çerçevesinde şiddete karşı nasıl davranılacağı yönünde projeler geliştirilmektedir. Bakanlığımız güvenlik kuvvetlerinin tereddütlerini gidermek için genelgeler yayınlamıştır. Aile içi şidddete maruz kalanların şikayetleriyle ilgili, mağdurların kaldıkları sığınmaevlerinin adreslerinin verilmemesi gerektiği, mahkemelerce verilen koruma tedbirlerinin uygulanmasında doğrudan reysen hareket etmeleri gerektiği ve mahkemece verilen koruma tedbirlerinin uygulanmadığını görmeleri halinde cumhuriyet savcılıklarına rapor etmeleri gerektiği, bunun dışında kendi görev alanlarına girmemesine rağmen kendilerine aile içi şiddetle ilgili bir şikayet geldiğinde ilgili kurumlara bunu yönlendirmeleri gerektiği vurgulanarak belirtilmiştir.
Mehlika Aytaç (Adalet Bakanlığı): Kanun, ayrıca cumhuriyet savcısı tarafından alınan kararların uygulanmasını sağlıyor, sadece polis kuvvetleri değil adalet bakanlığı mensupları bu konuda eğitimden geçiyorlar. Adalet Bakanlığı hakimlere yönrlik eğitim seminerleri düzenliyor. Burada kanunların uygulanmasıyla ilgili seminerler var. Seminerlerin bir ayağı kadınlara karşı şiddet
Güldal Akşit: KSGM bünyesinde kurulan Danışma Kurulu, yeni bir oluşum. Kadına ilişkin stratejilerin oluşturulmasında belirleyici olacak bir kurum. Bu kurumda akademisyenler ve ilgili birimlerin temsilcileri yer almaktalar. Kadınlara ilişkin projeler tespit edilirken, bu kurul, isminde de yer aldığı gibi kadınlar açısından sağlıklı projelerın oluşturulması, stratejilerin belirlenmesinde görev alacaktır. Kadınlar açısından faydalı bir kurul olacak. KSGM nezdinde illerde oluşturulan kadının statüsü birimleri ve bunların yasal dayanağı yoktur. Bunlar illerdeki valilerin inisiyatifiyle oluşturulan birimlerdir, bu konuda valilikler yetkilidir. İllerde yasal statüde kadının statüsü yoktur. KSGM'nin taşra teşkilatı yoktur, uygulama birimleri yoktur, mevcut olan 14 adet kadının statüsünün dayanağı budur ancak yasada böyle bir düzenleme yoktur. Bir cinsiyet eşitliği komitesi yoktur, gayri resmi faaliyet gösteren bir komisyon vardır.
İleride kadın erkek eşitliği dahilinde mecliste bir komisyon oluşturulacaktır. Bu talepler doğrultusunda böyle bir komisyon oluşturulacaktır. Parlamentoda 4.4 yetersiz bir orandır, bunu vurgulamak istiyorum. 550 milletvekili içinde 24 kadın milletvekili yeterli değildir, hedefimiz daha fazla kadının siyasette yer almasıdır. Siyasete girmenin kadınlar için tek yolu parlamento değildir. Siyasi partilerin pek çok biriminde yer alabilirsiniz. Bu işi siyasi partilerde yer almak gibi, parlamentoda yer almak gibi en tepe noktadan ele almak, bu işi basite indirgemektir.
Siyasi partilerin kadınların siyasete katılımı konusunda ciddiyeti görülmektedir. Partimizin MYK ve Merkez Karar Yürütme Kurulu üyeliklerinde belirli bir sayıda kadın üye olması konusunda genel başkanımızın kararlılığı vurgulanmıştır. Bu uygulama, parlamentoya çok yansımamıştır. Partideki kararlılık gibi parlamentonun da kararlılığını ortaya koyması suretiyle kadınların siyasette yer almalarının sağlanacağını ümit ediyorum. Yapılan yasal düzenlemeler AB vitrini yapıldı mı? diye bir soru geldi. Türkiye Cumhuriyeti yaptığı hiçbir düzenlemeyi Avrupa Birliğine şirin görünmek amacıyla yapmamaktadır. T.C., sadece bu amaçla yasal düzenlemeleri yapacak bir ülke olarak görülmemelidir. Gerek Türk Ceza Kanununda gerek Türk Medeni Kanununda kadının istihdamını arttırmaya yönelik düzenlemeler göz önüne alındığında bunların reform niteliği taşıyan hükümler olduğu açıkça görülecektir. Bu kanunlar yapılırken sadece vitrin olmak düşünülseydi bu kadar ayrıntılı çalışma yapılmazdı diye düşünüyorum. Gerçek bir reform yapmak niyetiyle bu düzenlemelerin oluşturulduğunu söylemek istiyorum.
Krisztina Morvai (Macaristan): Etnik azınlığın hakları ile ilgili soru vardı. Bu konu çok önemli. Etnik bazda veri toplamak ayrımcılığa sebep verir ve bu bağlamda "azınlık" terimini kabul edemeyiz demişsiniz. Bu ne demek bizim ülkemizde böyle şeyler yok, bu komitede ve kadınlara karşı ayrımcılığın konuşulduğu her yerlerde sakatlıktan, ırksal ayrımcılıktan dolayı sorunlar var. Burada bir ırk ayrımcılığı şansı var. Ne demek ayrım olamaz. Kürtler son 10 senede hasar gördüler. Kürt azınlığa yapılan şiddetin bitmesine çok sevindim. Kürt kadınlara karşı yapılan cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili neler yapıldığını merak ediyorum. Bu kadınlar psikolojik araştırmadan geçtiler mi, hükümetin bu insanlara desteği var mı? Baş örtüsü ile ilgili erkeklerin de kadınların bazı şartlarda hakların kısıtlanması konusunda aynı noktada olmamalısınız. İsteğe bağlı olarak insanların haklarını sınırlama gücünüz varsa bunu yaparsınız, baş örtüsünün yasal olmadığını söylemekle, eğitim kurumlarında kadınların baş örtüsü kullanmamasının mantığı en? Türkiye'de bunun kanun olarak yapılması gerekmiyor mu?
Tiziano Maiolo (İtalya): Medyada kadın erkek ayrımcılığa gidilmemesi konusunda ne gibi çalışmalar yapılıyor ve kadınlara ait stereotypelerin medyada yer almaması yönünde ne gibi çalışmalar yapılıyor? İkinci sorum, azınlıklarla ilgili; Türkiye'de kırsal bölümlerde kürt kadınlar türkçe bilmiyor ve bu nedenle,bu kadınların sosyal hayata katılımları zor olacaktır, bu konuda ne yapılıyor?
Dorcas Ama Ferma Coker- Appiah (Ghana): Kürt kadınlarla ilgili, özel durumlarının tanınmasıyla, lisanla ilgili sorunlarının çözülmesiyle, eğitimle ilgili, sağlıkla ilgili sorunları var, burada adımlar atıldığını görmek isteriz. Hükümetinizi yeni yasalardan dolayı tebrik etmek istiyorum. Bu yasalar, cinsiyet eşitliğine yönelik yasalar fakat sadece yasalarla olmaz, kültürel olarak bunun uygulanmasını sağlamak lazım. Sizin gibi geleneksel kültürlere sahip ülkelerde geleneksel rollerin ağırlıklı olduğunu ve değişmesi gerektiğini görüyoruz. Hükümet olarak kültürel uygulanmaların ayrımcılığa etkisiyle ilgili ne gibi adımlar atıyorsunuz?
Cornelis Flinterman (Hollanda): 10. numaralı Türkiye anayasası, cinsiyet eşitliğinin uygulanması açısından neler yapılacak? Bakanın söylediği 10 numaralı anayasa maddesi 90 numaralı maddeyle destekleniyor. Geçici özel önlemler uygulanacak mı? Yeni TCK'da "töre cinayetleri" terimi mi kullanılıyor? Töre cinayeti, namus cinayetlerine göre daha dar bir tanım. Töre cinayetleri namus cinayetlerini de içerecek mi? Yeni TCK'ya göre namus cinayetini işleyen insan cezasını azaltmak için belirli bir indirime başvurabilir mi, böyle bir fırsat varsa ortaya kalkmalı.
Naela Gabr (Mısır): Sözünü ettiğiniz ulusal mekanizmanın uygulanması için 10 senedir yasalar geliştirmek zorunda kaldınız, neden beklendiniz? Burada genel müdürlüğün önündeki engellerden söz ettiniz, bu genel müdürlüğün bölgesel ve yerel bağlamda eşit organı olmadığını söylediniz, bunun önüne nasıl geçmeyi düşünüyorsunuz?
Burada sizin sivil toplum kuruluşlarınız var ve hükümetinizle stk'ların iyi çalıştığı söylendi, burada yerel ve bölgesel ulaşımda stk'lara ne tür yardımlar yapmayı düşünüyorsunuz? Azınlık yok dediniz, bu sizin politik görüşünüz olabilir, siz bunun yerine gelişmemiş bölgelerden söz ettiniz, bu bölgeler nerelerdir? Bu bölgelerde değişik gelenekler varsa bu sorunları nasıl çözüyorsunuz? Türkiye'deki tüm kadınların haklarını saygı duymak adına neler yapıyorsunuz?
Huguette Bokpe Gnancadja (Benin): Bekaret testi konusuna dönüyorum. Buradaki cevaplar yeteri kadar inandırıcı değildi. Bu sorunun çözülmediğine inanıyorum. Kadınların vücutları üzerinde yapılacak testlere verilecek cezaların hükümet tarafından verildiği fikri var ama pratikte kadınlara bu tip bir uygulama yapılması cezai kanun içinde ceza gereği değilse, kadınların vajinal veya anal testlerinin yapılması suç değilse, hem erkeği hem de kadını aynı şekilde göz önüne almıyorsa bu nasıl oluyor,burada "vajinal test" değilse bir tek bayanların göz önüne alındığı görülüyor, bu tip testlerden kadınlar zarar görüyor. Yargıcın veya savcının emri olsa bile kadının korunması lazım. Cinsel taciz yaşanabileceğinin unutulmaması lazım 15-20 yaş arasında yaşanan cinsel ilişkinin sonuçları cezalandırıldı mı? Hükümetinize sormak istediğim, yeni TCK, Nisanda kabul edileceği için bu konuyla ilgili ilerleme oldu mu, hükümetin isteği devam ediyor mu? Namus cinayetleri ile ilgili verilen ceza ne? "Namus cinayetleri"nin bu töre cinayetleri içinde kaybolmaması lazım.
Salma Khan (Bangladeş): Töre cinayetleriyle namus cinayetlerinin aynı şekilde tanımlanıp tanımlanmadığı konusunda düzgün bir cevap istiyorum. 287 no'lu TCK maddesi "bekaret testi" yerine, "genital test" diyor. Burada bilmek istediğim şey, genital test ve bekaret testi aynı anlamamı geliyor. Türkiye'ye 3 ay önce gittim, kırsal bölgelerde dolaştım, birçok genç kızın baş örtüsü taktığını gördüm, bunların okula gitmelerini nasıl sağlayacaksınız? Bir yerde hastaneye giden kadınların, başörtülü kadınların başörtüsüz kimlik vermesi gerekiyormuş: Anayasanızda laiklikle ilgili olarak 40 numaralı maddede neden baş örtüsünün bir dinî sembol olarak görüldüğünü bilmek istiyorum. Çünkü bu kadınlar başörtüsü takmaya devam ettirmek zorunda bunları nasıl Türk toplumuna katacaksınız?
Güldal Akşit: Yasal düzenlemeler konusundaki tebriklerinden ötürü teşekkür ederim. Azınlıklarla ilgili bir soru vardı, bunu yanıtlaması için Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcimiz sayın Baki İlkin'e söz vermek istiyorum.
Baki İlkin: Türkiye'de Kürtlerle ilgili sorulara değinildi. Buradaki gerçek durumdan söz etmek istiyorum. Burada elma ile armudu karıştırmayalım. Güneydoğu'da yaşayan Kürt geçmişli Türk insanlarını da bulursunuz, Türk geçmişli Türk insanlarını da bulursunuz. Türkiye'de hiçbir zaman ırksal geçmişe göre insanlara bakmadık. Sadece dünyanın hiçbir ülkesinde ırksal ayrımcılığa göre insanlara bakılmaz. Fakat Türk toplam nüfusuna baktığınızda burada 30 tane farklı ırktan insan var. Değişik birçok etnik grup insan bulmak mümkündür, böyle bir ortamda kim azınlık kim çoğunluk görmek çok zor. Bir "azınlık" kelimesi kullanıldığında azınlık ne demek diye bir tanım yok, herkese göre azınlık farklı olabilir. Güneydoğu, daha kalkınmaya ihtiyaç duyan bir bölge, hava durumu koşulları zor, sulama sorunları vardı, bunları barajlarla aşmaya çalıştık, ırksal geçmişleri ne olursa olsun ister Kürt olsun ister Arap, Türkiye'nin batı yakasında yaşayanlara göre eşit haklara sahip değiller. Ekonomi ve endüstri batıda gelişmiş durumda. Güneydoğu'da kalkınma sorunu var, güneydoğu da Türkler de var, Kürtler de var. Güneydoğu'daki sorunlar da güneydoğuda yaşayan herkesin sorunu. Güneydoğu'da yaşayan ve Türk olan Kürt olmayan insanları bulmak mümkün. Dil probleminden söz edildi, güneydoğuda yaşayan vatandaşlarından bazılarının okuma yazma konusunda sıkıntıları olduğu biliniyor ve hükümet her gün kullanılan lisanın kullanılması için kolaylık getirdi. Başka lisanlar için kurslar açıldı. Türkiye'yi tek bir ulus olarak görürseniz Türkiye'nin ırksal çoğunluğu kötülük değil değerdir. Burada birçok ülkenin ırksal çoğunluğa sahip olduğunu söyleyebilirim. 1999'un ne konuyla ilgili söylendiğini bilmiyorum. Bu sene PKK'nın Kürt terörist organizasyonunun son bulduğu seneydi, bunların liderleri yakalandı, bu organizasyona dışarından gelen yardım bitti ve terörizm son buldu. Terörist organizasyonların olduğu ülkelerde ayrı bir çözümü isterler.
Güldal Akşit: Başörtüsü konusunu tekrar vurgulamak istiyorum. Baş örtüsünün yasal olmadığını ifade etmedim. Tam tersine Türkiye'de inançtan ötürü baş örtüsünün yaygın olarak kullanıldığını ifade ettim. Üniversitelerimizde baş örtüsü sorununu yaşandığını, bu alanda eğitim alamama alanında sorunları olduğunu ifade ettim. Orta öğretimde ve kamu kurum ve kuruluşlarında kılık kıyafet yönetmeliği vardır ve orada "çalışanların başlarının açık olması" diye bir ibare vardır ancak yüksek öğretimde üniversitelerin özerkliği nedeniyle bu konuda yetki üniversitelere aittir.
Leyla Coşkun Çınar: Medyada yapılan kadın-erkek imajıyla ilgili yasal düzenleme çalışmalarımız var, medyaya toplumsal cinsiyet duyarlılığı eğitimi başladı. 1000'e yakın yerle gazeteci eğitimine başladılar. Cinsiyet eşitliğine yönelik STK'larla birlikte medya okur yazarlığı programları başlatacağız. Medyada stereotipiler sadece açık bir biçimde değil kapalı bir biçimde de ele alınıyor.
Güldal Akşit: Kürt azınlıklarla ilgili bir tanımlamam olduğu söylendi. Kürtlerin azınlık olmadığı açık olarak söylendi, bunlara yönelik özel bir politikamızın olması söz konusu değil,onlarda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ve her hakka sahiptirler. Gelenek ve göreneklerin değişmesi için nasıl bir şey düşünüyoruz sorusu geldi. Bu eğitim zaman içinde oluşturularak gerek kadınların gerek erkeklerin bu konudaki görüşlerini değiştirecek eğitimlerin medya, kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla insanların bakış açılarının değişeceğine inanıyorum. Özellikle eğitimle töre ve namus cinayetlerinin olmayacağına inanıyorum. Eğitim seviyesi yükseldikçe, kapalı toplum olmaktan çıktıkça bu sorunlar azalacaktır.
Türkiye'de töre cinayeti veya namus cinayeti diye vurguluyorum. Töre cinayeti deyince namus cinayetleridir. Namus cinayetleri dediğinizde de arkasında töre yer almaktadır, aile içi değerler yer almaktadır henüz TCK yürürlüğe girmemesine rağmen hakimlerce yapılan uygulamalarda bu yasa yeni şekliyle değerlendirilmektedir. Biraz bekleyip süreci görmekte fayda vardır. Anayasanın 10. maddesindeki uygulamayla ilgili olarak, 10. madde geçici özel önlemleri kapsıyor mu diye bir soru vardı. 10. maddede "kadın ve erkek eşit haklara sahiptir ve devlet bu eşitliği sağlamak yükümlüdür" deniyor. Kalıcı olarak değil ama eşitliği sağlamak konusunda devlet gerekli önlemleri almak durumundadır, anayasa tarafından kendisine bu sorumluluk açıkça verilmiştir. Diğer bir soru ulusal mekanizma geliştirilmesi için neden beklendiğiydi. Bu soru siyasi bir soru, ben şu anda bu teşkilat yasasında çıkarılmasıyla sorumlu biri olarak bu yasanın çıkmasını sağlamaktan dolayı çok mutlu olduğumu söylemek zorundayım. Geçmiş durumlarda yaşanan siyasi sebeplerden bu yasa çıkamamıştır ama önemli olan KSGM'nin yasal statüye kavuşmuş olmasıdır, bir de danışma kurulu eklemek suretiyle KSGM'nin toplumun geneline hizmet vereceği bir çalışmanın habercisi olması vesilesiyle gecikmenin iyi olduğunu düşündürüyorum. Diğer yandan yeni TCK kabul edildi ama Nisan 2005'de yürürlüğe girecek. Bekaret kontrolüyle ilgili söylediklerimi yinelemek istiyorum. TCK'nın 287. maddesi açıktır, mahkeme kararı olmadan bu muayeneyi yapanlara 3 adan 1 yıla ceza vardır yani maddeyi okursak yetkili hakim ve savcı kararı olmaksızın kişiyi genital muayeneye gönderen fail hakkında hapis cezasına hükmolur denmektedir. Türbanlı kadınların kamu hizmetlerinden yararlanamaması konusunda hiçbir kısıtlama getirilmemiştir, sağlık hizmetleri konusunda da aynı şekilde hiçbir kısıtlama veya sözü geçen uygulamalar yoktur.
Murat Ateş: (Dışişleri Bakanlığı): Bekaret konusuyla ilgili açıklama yapılmalı. Bekaret testi değil genital testen bahsediliyor ve erkekle kadın arasında bir ayrım yapılıyor.
ÖĞLEDEN SONRAKİ OTURUM
Francoise Gaspard (Fransa): Yapılan ilerlemeler buraya gelindiğinden beri çok iyi. Kadınların kaliteli bir hayata sahip olması geriye dayanıyor. Fransız kadın hakları temsilcileri 1930'da Türkiye'yi örnek göstererek savunuculuklarını yaptılar.
Türkiye'de kadın temsilcilerin sayısı azdır. Kadınların politikada daha az olmaları kadınların politikaya ilgi duymadıkları anlamına gelmiyor. Fransa'da da Türkiye'de de politikaya girmek isteyen kadınlar var. Yüzde 30'luk bir kota bayağı bir düşük, eğer kurallar politikaya kadınlara katılma hakkı verirse Türkiye de bunu yükseltebilir. Sayın Bakan bize açıkladığınıza göre, Anayasanın 10. ve 90. maddesinin arasındaki bağ ile şu anda 10. maddeye göre bunun yapılabileceğini söylüyorsunuz ve siz dönünce seçim sırasında kotayı uygulayacağınızı söylüyorsunuz, bunu gerçekleştirecek misiniz?
Zou Xiaoqiao (Çin): Türkiye'yi yaptıklarından dolayı tebrik ediyorum. Anladığım kadarıyla Türkiye, kadın haklarına bağlı bir ülke. Benim sorum fazla değil ama bir noktaya değinmek istiyorum. Kadınların politik hayata katılımı kadın diplomatlarla ölçülmemeli ama kadınların diğer alanlarındaki yüzdelerinden söz edemeyiz. Kadınların politik hayata katılımıyla ilgili en büyük engel ne? Bu bilinmiyorsa bu konuda anket yapılsın. Kota sorusu vardı, kota konusunda kadınların politik hayata katılımıyla ilgili özel önlemler almak ve kadınların politik hayata katılımlarını özendirmek gerekir. Kadınların hayatta daha etkin olmaları için ve kadınların politik hayata girmelerini sağlamak için özel bir plan ya da özel bir yaptırım var mı?
Dubravka Simonoviç (Hırvatistan): Hükümetin kadınlara karşı ayrımcılığı engellemek için her türlü görevi yapmaları gerekiyor. Ülkenizde bu alanda gözle görülür bir artışa ihtiyaç duyuluyor. Kadınlara karşı ayrımın güçlendirilmesi için planınız nedir, ne yapıyorsunuz? Kaç tane erkek ve kaç kadın büyükelçi var? 12 kadın yüzde olarak kaça tekabül ediyor?
Güldal Akşit: Türkiye, eşitlik ve siyasi katılım konusunda dünyadaki pek çok ülkeden daha önce bu hakları elde etti.Daha sonrasında bu konuda gerileme yaşandı. Bugün gelinen noktada kadınların siyasetteki oranı yüzde 4.4 dür, bu oranın yetersiz olduğunu vurguluyorum, sadece parlamentodaki kadın sayısıyla politik katılımı değerlendirmemek gerekir. Siyasi partileri kadınların politikaya girmeleri yönündeki desteklerini kendi yapılarındaki düzenlemelerle açık iradeleriyle ortaya koymaktadırlar. Bunu yasal anlamda da düzenlemelidirler deniyor tabi ki yasal düzenleme ile şu kadar kota var diyerek bunu yapmak çok önemli değil, şu anda gelinen noktayı küçümsememek gerekir. Siyaset erkeklerin alanıdır ve erkeklerin etkin olduğu alanda kadınların olması çok zordur. Önümüzdeki süreçte ben tüm organlarıyla, stk'ların desteğiyle bunu aşacağımıza inanıyorum. Anayasanın 10. ve 90. madde arasındaki bağ kotayı getirecek mi? diye soruldu. Anayasanın 10. maddesindeki hüküm devlete eşitliği sağlamak konusunda yükümlülük veriyor ve bu yükümlülüğü yerine getirmek için ne gibi tedbirler alınacağı konusunda sorumluluk veriyor. Bu sorun, parlamentonun bu konuda irade göstermesiyle aşılacak bir sorundur. Kültürel değerlere, kadınların isteklerine bakılmasının ve eşit fırsatlar verilmesinin sağlanması lazım. Kadınlara eşit fırsatlar verildiğinde kadınların başaramayacağı bir şey yok. Devlete bu konuda sorumluluk verilmiştir. Büyükelçi sayısı ile ilgili soruyu yanıtlamak üzere sözü Dışişleri Bakanlığı temsilcimiz Murat Ateş'e söz vermek istiyorum.
Murat Ateş: Kadın büyükelçilerin sayısı yüzde 10'a geliyor fakat bir durumun sebebi şu; büyükelçi olmak için belirli bir süre görev yapmak gerekiyor. Son 10 sene içinde buradaki yüzdelerin iyi olduğunu görüyoruz. Dışişleri Bakanlığına son bir senede yüzde 30 oranında giren kadınlar var. Eminim ki yakın gelecekte bu rakam çok daha yüksek olacaktır. Ayrıca kadın departman başkanları yüzde 33 olduğunu görüyoruz.
Güldal Akşit: Kadınlara karşı ayrımcılıkla ilgili özel önlemlerle ilgili olarak sözü Çalışma Bakanlığından Ayşegül Yeşildağlar'a veriyorum.
Ayşegül Yeşildağlar (Çalışma Bakanlığı): Burada soru geçici özel önlemlerle ilgiliydi. Burada bazı uygulama alanlarından söz etmek istiyorum. Pratikte kadınlarla ilgili olarak bazı ihtiyari protokollerden söz etmek istiyorum. İŞKUR'dan alınan 50 milyon euroluk bir projeden söz ediyoruz, kadınların işe alınması için birçok proje üzerinde duruldu ve kadınlar, gençler ve sakatlar özel gruplardı. Diyanet İşleri Genel Müdürlüğü'ndeki çalışmalar için bilgi vermek istiyorum. Yardımcı müftü alanları için kadınlara özellikle Türkiye'nin ilçelerinde 15 tane boş alan verildi ve kadınların bunlara başvurmaları teşvik edildi. Dolaylı olarak 1999'da ulusal kriterler çerçevesinde hükümet çalışanları için departmanlarda çalışmak için sınavdan geçmek gerekiyordu, bu sınavdan geçerseniz hükümet dairelerinde düzgün yerlere gelirsiniz. Öte yandan yapılan araştırmalarda işe alma konusunda erkeklerin çok daha fazla tercih edildiğini gördük. 2004'te Başbakanlıktan bu konuda genelge dağıtıldı, bu işgücüne girmekle ilgili bir genelgeydi. Kadınlara pozitif ayrımcılıkla ilgili genelgeler ve çalışmalar var.
Güldal Akşit: Kadın istihdamının artması için Diyanet İşleri Başkanlığı'nca genelge yayınlandı ve kadınların bu alanda etkin olması genelge ile yayınlanmıştır. Eşit iş için ayrımcılık yapılmaması konsunda yine bir genelge yayınlanmıştır. Başbakanlık tarafından yayınlanan genelgeyle bir işe erkek kadın ayrım yapılmaksızın tüm müracaatların kabul edilmesi konusunda bir genelge yayınlanmıştır. Şimdi hukuki konularda ekleme yapmak üzere sözü Gazi Üniversitesi'nden hocamız sayın Prof. Dr. Zehra Odyakmaz'a vermek istiyorum.
Zehra Odyakmaz (Gazi Üniversitesi): Anayasamızın 10. maddesiyle ilgili Mayıs 2004'te protokole eklenen hükümetin bu eşitliği sağlamasıdır. Hükümetin işi kadınlara karşı pozitif ayrımcılığı sağlamak yönündedir. Anayasa mahkemesi "eşitlik" kelimesini tam manasıyla almaz. Bir anayasa mahkemesine dava geldiğinde buradaki cinsiyet eşitliği kavramına aykırı olan anayasa mahkemesi burada hakkkını diyelim ki seçim kanunuyla ilgili bir kanun değişikliği oldu, şayet bu kanun değişikliğinde pozitif olarak ayrımcılık varsa burada mahkeme kanunu yorumladığı zaman pozitif ayrımcılığa göre yorumlayacaktır.
Naela Gabr (Mısır): Sayın Bakan, bize kadın ve kızların eğitimi konusunda yararlı olacak reformlardan söz etti, kadınların katılımının erkeklerden yüzde 10 daha az olduğundan bunun da geleneksel ve ekonomik yapıdan dolayı olduğundan söz etti. Bununla ne demek istediniz? Eğitim temel bir insan hakkıdır, kadınların eğitime erişimi insan haklarını kullanması manasına gelir. Zorunlu temel eğitimin 8 yıla geçmesi muhteşem bundan kızlar nasıl yararlanıyor ve bu toplumun diğer kısımlarına nasıl yansıyor ve türk vatandaşı olmak bunun için yeterli oluyor mu? Baş örtüsünün yasaklanması sadece ilk öğretimde mi üniversitede mi geçerli? Uzaktan öğrenme konusundan söz edildi ve bu konuyla ilgili bilgi almak istiyorum, bu metodu kullanıyor musunuz, özel okullara göre bunu kullanıyor musunuz? Kızların baş örtüsüyle eğitim aldıkları özel okullar var mı?
Victoria Popescu Sandru (Romanya): Türkiye'de kızların okullaşma oranı çok az, kırsalda nasıl? Zorunlu temel eğitime kızların katılamaması ile ilgili cezai önlem var mı? Mesleki eğitimle ilgili kızlara özel programlar var mı ve onların bu olanaklara ulaşımları nasıl? Kızlar lisan eğitimi alıyor daha çok, teknik eğitim almıyorlar. Kızların teknik ve mesleki eğitime yönlendirilmesi için neler yapılacak?
Cornelis Flinterman (Hollanda): Haksız tahrik maddesine ceza indirimi yapılıyor mu, net bir biçimde açıklanırsa iyi olacak. Bir de yeni ceza kanununda namus cineyetlerinin ve töre cinayetlerinin cezalandırıldığına dair net hükümler yer almakta mıdır?
Francoise Gaspard (Fransa): Türkiye'de her 5 kadından 1'i okuma-yazma bilmiyor. Bu oran kırsal alandaki kadınları etkiliyor. Özellikle kırsal alandaki kızlar dolaylı yoldan ayrımcılığa uğruyor. Biliyoruz ki eğitim seviyesi ne kadar yüksek olursa özellikle siyasi kademelerde o kadar az kadın görüyoruz Kadınların ve kızların okullara kayıtlarıyla ilgili ne gibi önlemlere başvurulacak? Kadınların okullarına devam etmeleri için, ve içinde çok kadın olmayan alanlarda kadın olması için neler yapılması düşünülüyor? Türkiye'de diğer ülkelerde olduğu gibi azınlık var ve sabah azınlık olmadığı söylendi. Kürtler, ana lisanı Türkçe olmayan kesimler var. Özellikle bunların okullara gitmesi için neler yapılıyor, bazı giyim kuşam sorunları hassas noktalar, burada sırf kadınlar değil erkeklerde giyimlerine dikkat etmek zorundalar. Erkeklere uygulanan kuralların etkisi kadınlarınki kadar ciddi mi? Aileleri tarafından başörtüsü giymeye zorlanan kızların sorunların çözülmesi için neler yapılıyor, bu yönde çalışmalar var mı, nasıl etki ediyor?
Heisoo Shin (Kore): Bir sonraki raporunuzda bölgelere göre istatistiklerin verilmesini istiyorum. 23. sayfadaki tablo beni çok şaşırttı. Çocukların okula gitmemeleri nedeninin içinde okula ilgi göstermemeleri gibi bir neden var. Ailenin izni yok gibi bir neden var, ebeveyn izni yok gibi ifadeler var ve ben inanamadım. İstihdam hakkında aile içi ekonomi, ebeveynlerden izin alamama nedeniyle eğitime katılamama istihdamda etkili oluyor mu? Göç var, kırsal alandan şehre, kadınların şehirde iş bulamaması gibi bir durum var. Bu kadınların neden iş bulamadıklarını araştırdınız mı? Bunlarla ilgli çocuklara ne kadar bakımevi var, bunlar hakkında bilgi vermenizi isteyeceğim, çocuklara yönelik sağlık hizmetleri nelerdir?
Magalys Arocha Dominguez (Küba): Kırsal alandaki kadınların durumundan 2. ve 3. birleştirilmiş raporda bahsedildi fakat aile işyerlerinde kadınların yaptıkları işlere bakılmadığını gördük. Tarım bakanlığı, güneydoğuda kadınların yaptığı işlerle ilgili bir araştırma yapmış. 1999- 2004 arası kadınların kırsal alandaki istihdam gücüne katkısı ile ilgili burada pozitif noktalar da var ama burada ne rakamsal olarak ne de sözle kadınların ülkedeki ekonomik hayattaki katılımlara katılmadığını görüyoruz. Ülkenin kırsal alanlarından kadınlar işgücü olarak daha güçlü görünüyor. Kadınların işlerini yapmalarıyla ilgili olarak herhangi bir çalışma var mı, ne durumda olduklarını, gelirlerini ve aile iş yerlerinde çalışan kadınların gelirlerinin ne seviyede olduğunu bilmek istiyorum. Çünkü sosyal hizmetten yararlanmak için geliriniz olmalı, hiç geliriniz yoksa nasıl sosyal hizmetlerden yararlanabilirsiniz? Başörtüsü ve eğitim oranı arasında başörtülü kadınların okula devam etme oranı ne, sayısı ne?
Güldal Akşit: Türkiye'de kız ve erkek çocuklar Cumhuriyetin ilk yıllarından beri yasalar önünde eşit konuma sahiptirler ve 8 yıllık temel eğitim kız ve erkeklere zorunludur. Kız çocuklarının eğitim süreci erkeklere göre daha azdır. Bunlara sebep olarak ekonomik imkansızlar, kültürel değerlerin kısıtlayıcı rol oynadığı belirtildi. Ekonomik durumu kötü olan yerlerde tercih edilenler erkek oluyor. Bunu özendirmek adına kız çocuklarını okula göndermeleri halinde ailelere daha yüksek maddi yardım yapılmaktadır. Erkek çocuklarının eğitimde daha çok tercih edilmesi, onların eğitim konusunda daha önceliğe sahip olmasındandır ve verilen maddi destekler de bunu yıkmaya yöneliktir ve verilen destekler kız çocuklarının okullaşmasına olumlu etki yapmıştır. Orta öğretimde kız çocuklarının oranı yüzde 134 oranına ulaşmıştır. Hedefimiz 2010 yılına kadar %100 oranına ulaşmaktır. UNICEF destekli Haydi Kızlar Okula kampanyasıyla, 10 ilde bu kampanya başlamıştır. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da kızların okullaşması daha az dendiğinde bu yanlış bilgilenmedir. Okullaşma oranının çok düşük olduğu bölgeler vardır. Bu konuda bir eksikliğim varsa tamamlamak için Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Sevinç Atabay'a söz vermek istiyorum.
Sevinç Atabay: İlave bilgiler vermek istiyorum. 2002-2003 akademik senesinde, özellikle kız çocuklarını ekonomik sorunlarını halletmek için hükümet karşılıksız olarak bedava kitaplar dağıttı. Kırsal kesimlerde, bölgesel özel okullar açıldı. Parası olmayan ailelerin çocuklarını okula göndermeleri için yatılı ilköğretim okulları açıldı. 230 tane okul kırsal alanda açılmıştır. Bölgesel yatılı ilkokulları desteklenmesiyle ilgili burada oran vermek istiyorum, kızların yüzde 41'i bu okuldadır. Başka bir projede kızların okula gitmesiyle ilgiliydi, özellikle son eğitim yılı içinde birçok kadın öğrenci okula devam etti ve ayrıca kız öğrencilere bir anket yaptık ve bu öğrencilerin orta okula gitmek istediklerini gördük. Yetişkin kadınlarda okuma yazma kursları konusunda bilgi vermek istiyorum. 2175 kurs vardı, bu kurslara katılımda erkeklerin oranı %39, kadınlarınki %45'di. Milli Eğitim Bakanlığı'nın açık ilköğretim ve açık orta öğretim projesine de son bir yılda 582 kadın katıldı. Bu kurslara 2003-2004 akademik yılında %43 kadın oranında kadın katıldı.
Ayşegül Yeşildağlar: Şu anda k