1970'te yürürlüğe giren ve şimdiye dek aralarında 5 nükleer silah üreticisinin de bulunduğu 187 ülkenin imzaladığı anlaşma, nükleer silah üreticisi ülkelerin bu silahları nükleer güç sahibi olmayan ülkelere transfer etmesini ve nükleer güç olmayan ülkelerin de bu silahları edinmesini yasaklıyor.
ABD'nin müttefiki ve NATO'nun üyesi olup da, topraklarında nükleer bomba bulunmasına izin vermeyen ülkeler de var: İspanya, Danimarka, Norveç ve Yunanistan nükleer kulübün dışında duruyorlar. Yunanistan, topraklarında nükleer silah bulundurmama kararını 2001de almıştı.
"Türkiye hayır diyebilir"
Greenpeace Akdeniz sözcüsü Özgür Gürbüz, Türkiye'nin nükleer silaha hayır diyebileceğini söylüyor: "Yunanistan bunu yaptı. Türkiye'nin nükleer silah barındırmak gibi bir zorunluluğu yok. Türkiye hayır demeye bu 90 silahla başlayabilir. Nükleer silahlar varolduğu sürece dünya barışının gerçekleşmeyeceğini anımsatan Gürbüz, silahsızlanmanın buradan başlaması gerektiği görüşünde: "NATO şu anda dünyanın en büyük nükleer gücü. NATO nükleer silahsızlanmaya başlamalı."
Gerekçesiz bombalar
NRDC'nin ABD bilgi edinme yasasından yararlanarak elde ettiği belgelerden, askeri yayınlardan, ticari uydu görüntülerinden derlediği rapora göre, İngiltere'de 110, Almanya'da 150, Türkiye ve İtalya'da 90'ar, Belçika ve Hollanda'da ise 20'şer nükleer bomba bulunuyor.
ABD'ye ait bu bombaların hepsi, serbest düşme ya da "yerçekimi" bombası olarak bilinen türden. Asıl açıklanamayan nokta şu: Soğuk savaşın sona ermesinin üzerinden 10 yıldan fazla bir süre geçmişken bu bombalar neden hâlâ Avrupa topraklarında?
NATO, Avrupa'daki bombaların belirli bir hedefi bulunmadığını söylüyor. ABD de bu konuda inandırıcı bir gerekçe sunabilmiş değil.
İngiliz Amerikan Güvenlik Bilgisi Konseyi (Basic) adlı düşünce kuruluşuna göre, "NATO, Avrupa'daki taktik nükleer silahlarının askeri olmaktan çok, siyasi bir rol oynadığını kabul etmiş durumda." Ancak, nükleer silah sahibi olmayan ülkelerin bu silahları ülkelerinde barındırmayı kabul ederek Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'nı ihlal etmeleri nedeniyle, Rusya da, elindeki taktik nükleer silahların ortadan kaldırılması konusundaki görüşmelere katılmayı reddedebiliyor.
"Nükleer silahsızlanma iflas etti"
Greenpeace Akdeniz 'in basın ve iletişim sorumlusu Ertan Keskinsoy da, uluslar arası durumun iki kutuplu dünya döneminden daha kötüye sürüklendiğini söylüyor:
* On yıllar önce Nükleer Silahsızlanma Anlaşması'nı imzalamış ülkeler, şimdi anlaşmayı kendileri ihlal ediyor.
* ABD yeniden nükleer silah üretmeye başladı. İsrail'in durumu belli.
* Kuzey Kore ve iddialar doğruysa İran, nükleer silah sahibi olmakta sakınca görmüyor.
* Her isteyen anlaşmayı delip nükleer silah sahibi olabiliyor.
* ABD bu kadar saldırgan olunca, diğer ülkeler de bunda bir sakınca görmüyor. Artık her ülkenin aklına bu fikir düşecektir
* Nükleer silahsızlanma iflas etti."
"Konjonktür hiç bu kadar uygun olmamıştı"
Keskinsoy, NATO üyesi bir ülkenin nükleer silaha hayır diyebilmesi için konjonktürün çok önemli olduğunu belirtiyor. İspanya, Danimarka ve Yunanistan örneklerinde olduğu gibi, ülkeler hep dış ilişkilerinin, konjonktürün uygun hale gelmesiyle bu adımları atabiliyorlar.
Keskinsoy, "Şu an, Irak başta olmak üzere, bölgedeki duruma bakıldığında, İncirlik'te nükleer silah bulunmasının açıklaması olamaz. Üstelik Türkiye'nin İran'la ilişkileri, ABD'nin istediğinden çok daha ileri düzeyde. Nükleere hayır demek için, konjonktür hiç bu kadar uygun olmamıştı" diyor.
Greenpeace, bu günlerde dünya çapında bir nükleer silah karşıtı kampanyanın hazırlıklarını yürütüyor. Kısa dönemde hayata geçecek olan kampanya, aynı zamanda 2-27 Mayıs tarihleri arasında New York'ta düzenlenecek olan, Nükleer Silahsızlanma Anlaşmasını Gözden Geçirme Konferansı'nı da hedefliyor.
Nükleer silahlara karşı sivil girişim
"Nükleer silahlara karşı düzenlenecek sivil eylemlerin ve kampanyaların, her şeyden önce, düşünsel olarak çok iyi yapılandırılması gerekiyor" diyor Keskinsoy. "Argümanlarınızı çok iyi, titiz oluşturmalısınız. Sonuçta konu çok hassas." Bu tür sivil girişimlerin birincil hedefi, kamuoyu ve farkındalık yaratmak. "Ancak olayın muhataplarıyla, meclisle,genel kurmayla, bakanlıklarla iletişime geçmek, lobi etkinliğinde bulunmak önemli" diye ekliyor Ertan Keskinsoy.
Örgütlü bir kampanya dışında yapılabilecekler de var. Keskinsoy, yurttaşların devleti açıklama yapmaya zorlamalarını öneriyor: "Bilgi edinme hakkını kullanarak bu bombaların kaç tane olduğu, neden burada oldukları sorulabilir. Meclis de, Genel Kurmay da bu konuda ilgili mercidir" dedikten sonra ekliyor: "Tabii Greenpeace'in kampanyalarına da destek verilebilir."
Greenpeace'in Haziran 2004 sonunda yayımladığı Nükleer Silahlar Araştırması Sonuç Raporu'na göre, hükümetin nükleer silahları geri gönderme çabalarını destekleyeceğini açıklayanları oranı yüzde 60'a yakındı. Türkiye'nin nükleer silahlardan arındırılmış bölge olmasını destekleyenlerse yüzde 50'nin üzerinde. (TK/YS)