Uluslararası Çocuk Merkezi'nden (ICC) Adem Arkadaş, Türkiye'nin 1995'te yürürlüğe soktuğu Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni (ÇHS) hâlâ tam olarak hayata geçirmemiş olduğunu söylüyor.
20'den fazla örgütün sözleşmenin Türkiye'deki uygulamasına ilişkin hazırladığı raporda*, çocukların korunmasından eğitime, sağlığa, beslenmeye, mülteci çocuklardan çocuk emeğinin sömürülmesine kadar birçok alanda Türkiye'ye öneriler yer alıyor. bianet'in konuştuğu Arkadaş, Türkiye'nin atması gerektiğini düşündüğü en acil üç adımı saydı ve açıkladı.
1. Sözleşme ilgili bütün yasalarda yer almalı
Politika düzeyinde, sözleşmenin yasalara tamamıyla geçirilmesi gerekiyor. Anayasa'nın 90. maddesi Uluslararası sözleşmelerin üstün olduğunu söylüyor ama, uygulama böyle gerçekleşmiyor.
Bu nedenle, çocuk haklarıyla ilgili bir çerçeve kanun yapılabilir.
Çocuklar yasayla ihtilafa düşünce, çocuk hakları şimdiki yasaların bir parçası olmadığı için, çocuklar daha fazla acı çekiyor. Burada akla hemen "terörle mücadele" kapsamında yargılanan çocuklar geliyor. Ama sadece bu yok. Çocuk Koruma Yasası, "kurban çocuk yasası" niteliğinde. Çocuğu önceden korumuyor, başına bir şey geldiğinde ne yapılacağını söylüyor. Oysa ÇHS içselleşmiş olsa, tüm çocuklara dair koruma önlemlerini içerebilirdi.
Bunun yanında, eğitimde, sağlıkta, sosyal haklar kapsamında da ÇHS yasalarda içselleştirilmiş değil. Örneğin eğitim yasasının parçası olmadığı için, eğitimin amaçları hâlâ farklı. ÇHS Madde 29 eğitimin amaçlarını barış, insan hakları, birbirine saygı üzerinden açıklar. Oysa Türkiye'de hâlâ "milli eğitimin amaçları" geçerli.
2. Çocuklar için şikayet ve başvuru mekanizması
Çocukların başlarına bir şey geldiğinde başvurabilecekleri bağımsız bir çocuk hakları organı yok. Çocukların doğrudan hak arama hakları hayata geçemiyor. Ombuds -halk temsilcisi- gibi bir çocuk hakları kurumuna ihtiyaç var. Bu mekanizma çocuğa yardım süreçlerini de içermeli.
Bir yetişkin başka bir yetişkinden şiddet gördüğünde yasal koruması, başvuru mekanizmaları var; ama çocuk şiddete uğradığında aynı durum yok. Bu, çocuğun hakkının yasal yükümlülük değil, sosyal bir sorumluluk gibi algılanması demek. Tam korumayı engelliyor.
3. Çocuğa şiddetin her türlüsü açıkça yasaklanmalı
Çocuğa karşı şiddet, çocuğun onurlu şekilde büyümesini, çocuğun yetişkin olduğunda topluma vereceği katkıyı da engelliyor. Oysa bu toplum sağlığı için çok önemli. Evde, eğitimde, her alanda çocuğa yönelik her türlü şiddet, çok açık bir şekilde tanımlanmalı ve yasaklanmalı. "Bir şaplak attım, önemi yok" gibi bir savunmanın olanağını bırakmamak gerek. Bu düzenleme psikolojik şiddeti de içermeli. Bağırma, aşağılama da şiddettir. (TK)
_________________________________________________
* "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin Uygulamasının İzlenmesi Raporu"nun hazırlanmasına katkıda bulunan örgütler: Ankara Çocuk Hakları Platformu, Ankara Barosu Çocuk Hakları Kurulu, Çocuk İhmali ve İstismarını Önleme Derneği, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği, Gündem: Çocuk! Derneği, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bölümü, Halk Sağlığı Uzmanlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Ortak Platformu, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER), İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder), Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği (Özge-Der), Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği, Birleşmiş Miletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Sosyal Pediatri Derneği, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Türkiye Aile Planlaması Derneği, Toplumsal Duyarlılık ve Engelliler Entegrasyon Gönüllüleri Derneği, Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye, Uluslararası Çocuk Merkezi.