Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği'nin (FES) Türkiye için hazırladığı Medya Barometresi’ni açıkladı. Türkiye’deki medya ortamının yerelden bir analizini yapan rapora göre Türkiye’nin medya barometresi toplamda 5 üzerinden 2.1.
Rapor bugün Cezayir Toplantı Salonu’nda kamuoyunun bilgisine sunuldu. Proje hakkında bilgi veren FES Yardımcı Temsilcisi Alexander Geiger 2004’te başladıkları barometre çalışmasını 30’dan fazla ülkede gerçekleştirdiklerini aktardı.
Yerel gazeteci ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin katılımıyla yerelden değerlendirilen bir çalışma olduğunu dile getiren Geiger sonuçların uluslararası bir sıralamayı değil, yerel bir barometreyi ifade ettiğini belirtti.
Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş’un moderasyonunu yaptığı medya barometresinin raportörlüğünü Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Eylem Yanardağoğlu, danışmanlığını Hendrik Bussiek, FES Proje Koordinatörlüğünü İlke Gökdemir, FES Organizasyonu’nu Banu Güven yaptı.
Rapora avukat Nihan Güneli, insan hakları aktivisti Banu Güveren, bianet Genel Yayın Yönetmeni Haluk Kalafat, TGS Genel Sekreteri Mustafa Kuleli, gazeteci N. N., akademisyen Zeynep Özarslan, gazeteci Çağrı Sarı, kadın hakları aktivisti Ömür Şahin Keyif, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Aslı Tunç ve gazeteci Recep Yaşar katkı sundu.
4 bölümde medya barometresi
Raporda dört bölüm halinde
* “Basın özgürlüğü de dahil olmak üzere ifade özgürlüğü güvence altına alınır ve teşvik edilir.”
* “Medya dünyası çeşitlilik, bağımsızlık ve sürdürülebilirlik kavramlarıyla nitelendirilir.”
* “Yayın yönetmenliği şeffaf ve bağımsızdır, devlet yayın kuruluşları gerçek birer kamu hizmeti kuruluşu haline dönüşmüştür.”
* Basın ileri düzeyde meslek ilkelerini uygular.”
başlıkları 1’den 5’e kadar puanlanıyor. Dört bölümün alt başlıklarla inceleniyor.
Raporda ne var?
Yrd. Doç. Yanardağoğlu raporu şöyle özetledi:
* Türkiye’de basın özgürlüğü de dahil olmak üzere ifade özgürlüğü 5 üzerinden 2.5 oranında güvence altına alınıyor ve teşvik ediliyor. Bu durum endişe verici.
* İfade ve basın özgürlüğü Anayasa’da garanti altına alınmıştır ama bu yasa ve tüzükler yoruma açıki müphem ve iyi tanımlanmamış sınırlamalar içeriyor.
* Bireyler ve gazeteciler otosansür uygulayabiliyor. Rapor iletişim özgürlüğünün bizzat yurttaşlar tarafından kısıtlandığını, toplumda yaşanan ve medya tarafından yeniden üretilen toplumsal ve siyasal kutuplaşmanın sonucu olarak bizzat yurttaşların birer kontrol mercii haline geldiğini vurgulayarak bunun daha da tehlikeli olduğunun altını çiziyor.
* Gazetelerin baş sayfalarında kadınların temsil oranı yüzde 21, yani beş haberden birinde kadına yer veriliyor. Kadınlar ayrıca erkeklere oranla sayıca az ve nitel olarak daha az kadrolarda istihdam ediliyor. Haberciler farkında oldukları halde cinsiyetçi ve ayrımcı dil kullanmaya devam ediyor.
* Ana akım medyada gazetecileri meslek için eğitime kapalı.
* Gezi direnişiyle birlikte meslek örgütlerine üyelikte artış yaşandı.
Havuz medyası
* Geçmişte medya sahipleri hükümetle olan iş ilişkilerinde ekonomik avantaj sağlama amacı güderdi. Ama “Havuz medyası” ile sadece hükümetin avukatlığını yapan bir medya oluştu. Rapor bu durumu “piyasa baskılarına bağlı bildik medya yoğunlaşmasından bile daha tehlikeli” değerlendiriyor.
* Havuz medyası ile editörler gazetecilik reflekslerini kullanamaz hale geldi.
Yeni sınırlama alanı internet
* İnternet yasasının içerik ve erişime yönelik kısıtlamaları tehlike oluşturuyor.
* İnternete erişimin sosyal sınıflar, eğitim seviyeleri ve nesiller arasında dağılımı eşitliksiz. Türkiye’de internet genç nüfus tarafından birçok ülkeden daha pahalıya kullanılıyor. Ancak halkın hala başlıca haber alma aracı ana akım medya.
RTÜK ve TRT
* RTÜK’te sivil toplum örgütleri, sendikalar ve diğer kurumlar temsil edilmiyor.
* Radyo TV ruhsatlarıyla ilgili kanun muğlak.
* Radyo TV mevzuatı topluluk medyasına izin vermiyor.
* TRT kamu yayıncılığı görevini yerine getirmiyor. Alternatif ve muhalifler sesler, etnik, dini ve kültürel gruplar TRT’de yeterince temsil edilmiyor.
* TRT hükümetin yaydığı türden muhafazakarlığı yerleştirmek için kullanılıyor.
Evin: Öz denetimimiz yok
Sunumun ardından raporu değerlendiren Milliyet gazetesinden Mehveş Evin raporun öneriler kısmında yer alan bağımsız ombudsmanlık vurgusuna değindi:
“Değiştirebileceğimiz bazı şeyler var. Hep kötü çalışma koşullarından, kötü yasalardan, baskıdan, otosansürden bahsediyoruz. Ama gazetecilerin kendi öz denetimini yapmaması da bir sorun. Gerçek anlamda bir çuvallama içindeyiz. Çok az ombudsman var. Onlar da maaşlı gazeteciler. Pekçok gazeteninse yayın ilkesi yok.”
Bağımsız ombudmanlık öneriliyor
Raporda ombudsmanlıkla ilgili değerlendirmenin yer aldığı dördüncü bölümde Türkiye’de medyanın ileri düzeyde meslek ilkelerini uygulama düzeyi 5 üzerinden 1.8 olarak değerlendiriliyor.
Rapor bu alanda,
* Bağımsız ve yaygınlaştırılmış bir ombudsmanlık kurumunun olması gerektiğini,
* Ombudsmanların çalıştıkları kurumdan bağımsız olmaları gerektiğini,
* Medya izleme/gözlem merkezlerinin kurulması ve bağımsız olarak fonlanması gerektiğini öneriyor.
Raporun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. (EA)