Birleşmiş Milletler (BM) Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW)[1], Sözleşmesi'ne taraf olan Türkiye'nin 7. dönem raporu 13 Temmuz Çarşamba günü CEDAW komitesi tarafından değerlendirildi. 19 Temmuz Salı günü ise Türkiye BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri altındaki ilk gözden geçirmesini yaşadı.
1979'da Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve “kadın haklarının anayasası” kabul edilen CEDAW, Türkiye tarafından 1985 yılında imzalanarak 1986 yılında yürürlüğe girdi. Kadına karşı ayrımcılığı tanımlayan sözleşme; aile yaşamı, eğitim, işgücü piyasası, siyaset ve kamusal yaşam, sağlık, kırsal kalkınma gibi alanlarda kadına karşı var olan ayrımcılığı değişik boyutları ile değerlendirerek devletlerin bu ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yönelik atması gereken somut adımları belirliyor.
Aynı zamanda gözden geçirilen ülkelerin sivil toplum kuruluşlarına da gölge rapor hazırlama ve sunum yapma şansı tanıyan CEDAW Sözleşmesi değerlendirmesi için Türkiye kadın hareketi 1997’den bu yana gölge raporları ile sürece katkı veriyor. Buna istinaden Türkiye'de “CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu” adıyla toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı 12 bağımsız kadın ve LGBT örgütü tarafından, pek çok başka örgütle işbirliği içinde bir gölge rapor hazırlandı ve Türkiye'nin resmi raporunun sunumu öncesinde CEDAW Komitesine sunumu yapıldı. Bu anlamda CEDAW, Türkiye kadın hareketi ve kamuoyu nezdinde bilinen ve kullanılan bir süreç.
Komite bir önceki gözden geçirmede Türkiye’nin kadınlara karşı ayrımcı ve kalıp yargısal yaklaşımları ortadan kaldırması için çabalarını hızlandırması ve sivil toplum kuruluşları, kadın grupları ile işbirliği yapmasını tavsiye etmişti. Komite ayrıca şiddet mağdurlarına sığınma evleri de dahil ek danışmanlık ve diğer destek hizmetler oluşturmasını ve bu bağlamda gerekli tedbirleri uygulaması için yeterli kaynak ayrılmasının garanti altına alınmasını tavsiye etmişti. İşte Türkiye bir öndeki gözden geçirme olan 2010 yılından bu yana kadın erkek eşitliğini sağlamak ve bu tavsiyeleri yerine getirmek için neler yaptığını anlatmak üzere 13 Temmuz tarihinde CEDAW Komitesi’ne sunumunu gerçekleştirdi.
Resmi ve gölge raporların sunumlarından sonra CEDAW komitesi, Türkiye delegasyonuna Türkiye'deki toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili mevcut durum ve kadına yönelik ayrımcılık konusunda son raporlama döneminden bu yana gelinen noktaya ilişkin sorular sordu.
Komite’nin birçok sorusu yanıtsız kaldı!
CEDAW komitesi, çok geniş bir çerçevede Türkiye'de kadının insan haklarına yönelik, uluslararası sözleşmelerde taahhüt ettiği adımları atmak için iyileştirmeler olup olmadığına dair delegasyona sorular yöneltti.
Komite, sözleşmenin yargı kararlarına yansımaması ve kadınların hukuki desteğe erişiminde sorunlarla karşılaşması hakkında eleştirilerde bulundu. Kürtaj ve genital muayene uygulamalarına dair sorular soran komiteye cevaben Türkiye delegasyonunun ya soruları yanıtsız bırakması ya da sözleşme hükümlerinin uygulanmasına ilişkin birçok emsal yargı kararı olduğunu savunmuş olması ise kadın hareketi için bir soru işareti yarattı. Dava takipleri, hukuki desteğe erişim hakkındaki durum, kadınlara yönelik her türlü ayrımcılık konusunda çalışmalar yapan kadının insan hakları savunucuları olarak biz de, CEDAW komitesinin değerlendirme boyunca belirttiği gibi, var olan mevzuatı değil uygulamayı sormaktayız ve bahsedilen emsal kararların da açıklanmasını bekliyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için tüm sosyal, ekonomik ve politik planlama ile uygulama süreçlerinin toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle ele alınması gerekir. Oysa Türkiye, mevzuatları örnek gösterirken bir yandan da uygulamadaki erkek egemen siyasi söylem ve ayrımcı uygulamaların, muhafazakarlık kisvesi altında yaygınlaştırılması konusunda sessiz kaldı…
Komite, sorduğu sorulara net ve açık yanıtlar beklediğini, uygulamalara ilişkin açıklamalar talep ettiğini ısrarla belirtmiş olsa da, Türkiye delegasyonu soruları yanıtsız bırakmayı ya da var olan mevzuatı ve bu mevzuatın ne kadar iyi olduğunu anlatmayı tercih etti. Türkiye'nin, kadın haklarının iyileştirilmesi konusunda somut adımlar atmadığına ve atmaya niyetinin olmadığına da resmi dilden şahit olduk. Bir yandan “muhafazakarlık” kisvesi altında gelenek, örf ve adetler, artan bir şekilde kadınlara karşı ayrımcılığa bahane olarak kullanılırken, örneğin; komitenin eleştirel olarak yönelttiği kadının bir birey olarak değil, sadece ailenin bir parçası olarak görülmesi hakkındaki sorusuna delegasyon somut bir yanıt vermekten kaçındı. Oysa ki biz bu sorunun yanıtını günlük hayatta gözlemliyoruz. Kadını sadece aile içerisinde ve tüm bireysel öznelliğinden muaf tanımlayan siyasi söylemler bizzat ve hızlıca kadınların hayatına etki ediyor. Kadın hakları ya da eşitlik konusunda bir bakanlığımızın kalmamış olması da bunu gösteriyor.
Kadına karşı şiddet – Aslında “Bütçe var”
Kadın cinayetlerine ilişkin yargı kararları hakkındaki sorusuna haksız tahrik ceza indirimlerinin minimuma indiği yanıtını vererek halen haksız tahrik ceza indirimlerinin kadına yönelik şiddet vakalarında uygulanıyor olduğunu kabul ederek olumlu bir adım olduğunu ileri sürdü. Kadına yönelik şiddet konusunda uygulamaya dair net bir cevap vermeyen veya sorulara sessiz kalan delegasyon, bir yandan da bakanlığın kadına karşı şiddet konusunda 48 milyon dolarlık bir bütçesi olduğunu açıkladı.
Uygulamaya yönelik sorulara yasa var derken, sorun çözümüne yönelik soruya da “bütçe var” yanıtının verilmesi hem bu bütçenin nasıl kullanılacağına dair kamuoyuna bir açıklama yapmasını gerektirirken, en önemli konulardan biri olan veri toplama hakkında da hiçbir açıklık sunmuyor. Kadına yönelik şiddet konusunda yeterli veri toplanamaması, toplanan verilerin önemli kriterlere göre ayrıştırılmış olmaması ve paylaşılmaması sebebi ile gerekli bilgilere ulaşılamıyor. Ancak “bütçe var” diyen delegasyonun bu konuda da bir açıklaması olmadı.
Kadınların siyasete katılımı “inşallah artacak”
Kadınların siyasal ve kamusal hayata katılımı hakkındaki soruyu “Kadınların siyasi temsili artmakta. Anlık geçiş dönemlerinde farklılıklar oluşmakta. Şu anda 81 kadın milletvekili ile yüzde 15’lik bir oranla kadın temsili sağlanıyor. Bir sonraki dönemde inşallah bu oranın 20’lere, 25’lere çıkması için planlarımız var. İnşallah onları gerçekleştiriyor olacağız” diyen delegasyonun, bu vesile ile ne olduğu henüz açıklanmayan bir takım planları olduğunu da öğrenmiş olduk.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri sürecinde neler olacak?
“İnsanlığın yarısı tüm insan haklarından ve fırsatlarından geri bırakıldığı sürece insani potansiyelin tümüne ve sürdürülebilir kalkınmaya ulaşılamaz.”
Transforming Our World: The 2030 Agenda for Sustainable Development[2]
25 Eylül 2015’te BM Genel kurulunda önümüzdeki 15 sene içerisinde ülkelerin sosyal, ekonomik ve sosyal alanlarda erişmeleri hedeflenen 17 kapsamlı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SKH) ve 2030 Ajandası kabul edildi. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın ve kız çocuklarının güçlendirilmesi konusu başlı başına tek bir hedefte (Hedef 5) kabul edilirken, kadın ve kız çocuklarının karşılaştığı özel durumlar 10 ayrı hedef altında daha ele alındı.
SKH’lere dair küresel ve ulusal gelişmeler ise, her yıl toplanan, Yüksek Düzey Politik Forum (High Level Political Forum – HLPF) tarafından değerlendiriliyor, ülkeler bu foruma SKH hakkında gerçekleştirdikleri ilerlemeler konusunda gönüllü ulusal raporlar sunabiliyor. Türkiye, hem sivil toplum hem de kamu olarak aktif olarak SKH’in geliştirilmesi sürecinde aktif şekilde yer alan bir ülke olarak, bu sene ilk defa SKH’in gözden geçirilmesi görevi ile düzenlenecek olan HLPF’e gönüllü olarak rapor sunuyor. Bu yılki HLPF’e Türkiye ile beraber 21 ülke daha gönüllü rapor sundu.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin uygulamasına dair ilk HLPF olması sebebi ile sürecin detayları son dakika belli oldu. Gözden geçirilmenin gerçekleşeceği 19 Temmuz’dan yalnızca dört gün önce yayınlanan Türkiye’nin ulusal raporunda Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliğinin Türkiye için BinYıl Kalkınma Hedefleri arasında en geride kalan, en az ilerleme sağlanan konulardan biri olduğu kabul ediliyor.
Sivil toplum örgütleri sordu:
Her ne kadar bu durumun SKH’inde nasıl telafi edileceği Türkiye’nin raporun net olarak yer almasa da, geniş bir çerçeveden sivil toplum örgütleri 19 Temmuz’da Türkiye’nin gözden geçirmesi sırasında Türkiye’ye tam da bu soruyu sordular: “Türkiye SKH’lerde toplumsal cinsiyet eşitliği hedefinin geride kalmaması için ne önlemler almayı planlıyor? Ve bu süreçte kadın ve LGBTİ+ örgütlerinin rolünü nasıl görüyor?” Türkiye adına sunumu gerçekleştiren Türkiye BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Yaşar Halit Çevik bu soruya SKH’nin uygulanması sürecinde katılımcı bir yol izleyeceklerini, ve toplumun tüm kesimlerinin, özellkle de kadın, genç ve yaşlıların, ihtiyaç ve sorunlarını ele alacaklarını belirterek cevap verdi.
İki sürecin bağlantısı
CEDAW Sözleşmesi Türkiye’nin de üye olduğu, kadın haklarına dair en geniş kapsamlı sözleşme. SKH’ler ise önümüzdeki 15 sene boyunca toplumsal, ekonomik ve ekolojik gelişmenin gündemini, yönünü ve kaynaklarını belirleyecek çok önemli bir süreç. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşabilmek için CEDAW ilkelerinin ve CEDAW Komitesi’nin Nihai Görüşleri’nin birebir uygulanması elzem. Tam da bu sebeple CEDAW’ın SKH’lerde toplumsal cinsiyet eşitliğine dair ilerlemeyi de gözden geçiriyor olması çok önemli olacak.
13 Temmuz tarihindeki gözden geçirmede CEDAW Komitesi Türkiye’nin hem CEDAW sürecine, hem de 19 Temmuz’da Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri konusundaki ilerlemelerine dair gözden geçirileceğini hatırlatarak Türkiye’nin ulusal raporunu hazırlama sürecinde kadın örgütleri ile işbirliğine girmiş olmamasını da hatırlatma gereği duymuştu. Bunun üzerine Türkiye komitenin de uyarılarını gözönüne alarak sivil toplumu süreçlere daha fazla dahil edeceklerini belirtti. CEDAW komitesi, Türkiye’nin 7. dönem raporuna dair nihai görüşlerini bugün, 25 Temmuz’da yayınlayacak.
Onyıllardır kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında çalışan bağımsız kadın hakları örgütlerinin her iki sürece de katacağı önemli katkılar olduğunu tekrar vurgulamak, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının insan haklarının ilerlemesinin Türkiye’nin gerçek anlamda demokrasiye ve sürdürülebilir, insan temelli bir kalkınmaya ulaşması için elzem olduğunu paylaşmak isteriz. (PB/ŞKB/YEY/ÇT)
[1] Detaylı türkçe bilgi: http://www.kadinininsanhaklari.org/programlar/savunuculuk/ulusal-duzeyde-savunuculuk/kadina-karsi-her-turlu-ayrimciligin-onlenmesi-sozlesmesi-cedaw/
[2] Tüm dokümana ulaşmak için: http://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=A/RES/70/1&Lang=E