* Çizim: 22 yıldır hapishanede olan Mehmet Boğatekin’in bianet için çizdiklerinden.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin yaklaşık 5 yılda bir açıkladığı Evrensel Periyodik İnceleme (Universal Periodic Review/UPR) uyarınca Türkiye’yle ilgili gelecek inceleme, Ocak 2020’de gerçekleştirilecek.
Bu mekanizma, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi tüm ülkelerin insan hakları durumunun, BM İnsan Hakları Konseyi bünyesinde diğer devletler tarafından, sivil toplum kuruluşlarının da iştirakiyle gözden geçirilmesini kapsıyor. İnceleme sonucunda bir rapor hazırlanıyor.
Hatta Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHK), sivil toplum örgütlerinden de rapora katkı sunmalarını istedi.
Ancak bu kurumun kuruluşunu da öngören diğer raporlarda Türkiye’nin durumu neydi, taahhütlerini yerine getirdi mi?
Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) 21. Oturum İçin Türkiye Raporu’nda da Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun kuruluş sürecinin, Paris Prensiplerinin ruhuna aykırı olarak, şeffaflık, tarafların geniş katılımından uzak şekilde gerçekleştiği de dahil birçok taahhüttün gerektiği şekilde yerine getirilmediği ifade ediliyor.
TİHV’in önceki 5 yıllık rapora dair görüş ve önerilerini ve 5 yıldır değişmeyenleri derledik.
İşkence etkili soruşturulmuyor
TİHV’in raporunda da yer aldığı gibi, İşkence Karşıtı Komitenin (CAT) Türkiye hakkındaki 2010 tarihli 3, Periyodik Raporundaki Sonuç Gözlemlerinde, Avrupa Komisyonunun 2011, 2012, 2013 Türkiye İlerleme Raporlarında ifade edildiği üzere, yetkililer işkence iddialarına ilişkin etkili, hızlı ve bağımsız soruşturma yürütmüyor.
Rapordaki diğer “değişmeyen” tespitler şöyle:
“Soruşturmalar çoğunlukla İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi için El Kılavuzu (İstanbul Protokolü) ile uyumsuz olarak yürütülüyor.”
Polisin suçunu, meslektaşı soruşturuyor
“Soruşturmaların bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili derin kaygı duyuluyor. Memurların ve Diğer Kamu görevlilerinin Yargılanma Usullerine dair Kanun, Savcılık makamının izin almaksızın aşırı güç kullanımını soruşturmasını öngörmekle birlikte yüksek düzeyde görev yapanların soruşturulması için izin sistemi öngörüyor.
“Ayrıca ayrı bir adli kolluk sistemi mevcut olmadığından, bu tip soruşturmalar kişilerin kendilerini ya da beraber çalıştıkları meslektaşlarını soruşturmalarıyla sonuçlanıyor.”
TİHV, buna önlem olarak şu tavsiyelerde bulunuyor:
* Devlet, işkence soruşturmalarının İstanbul Protokolü ile uyumlu yürütülmesini sağlamalı.
* Kolluk kuvvetlerinin soruşturulması için öngörülen izin sistemini kaldırmalı.
* İşkence ve kötü muamele iddiaları nedeniyle şüpheli konumda bulunan kolluk kuvvetlerinin soruşturulması için bağımsız yetkili birim oluşturulmalı.
Hiç değişmeyen: Cezasızlık
“Hem CAT Raporunda hem de İlerleme Raporlarında ortaya konduğu üzere, yargı birimleri vakıaları daha ağır ceza gerektiren işkence suçu (TCK md. 94) veya nitelikli işkence suçu (md. 95) üzerinden değil; zor sınırının aşılması suretiyle kuvvet kullanımı (md. 256), kasten yaralama (md. 86) gibi daha az ceza gerektiren suçlar yönünden kovuşturuyor.
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında da ortaya konulduğu üzere failler hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da erteleme hükümleri de cezasızlığa neden oluyor.”
Çözüme yönelik tavsiyeler ise şöyle:
* Devlet, TCK 94 ve 95 yerine TCK 256 ve 86. maddelerinin hangi koşullarda uygulanacağına ilişkin açık bir kılavuz çıkarmalı.
* İşkence suçlarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da cezanın ertelenmesi uygulamasından kaçınılmasını sağlamalı.
* Kamu görevlilerinin, kişileri hukuk yoluna başvurmaktan alıkoyan karşı suçlama tehdidinde bulunmamalarını sağlamalı.
* İşkence soruşturmalarında geçmişe yönelik de zamanaşımının işlemeyeceğini garanti altına alınmalı.
Protesto hakkına işkence
“BM Genel Kurulunun A/RES/68/156 sayılı Kararında da belirtildiği gibi, barışçıl gösteri ve ifade özgürlüğü hakkını kullanan kişilere işkenceye varan nitelikteki müdahaleler var.”
TİHV’in buna karşı tavsiyeleri şöyle:
* Devlet, göstericileri işkence ve kötü muameleye karşı korumalı.
* Göz yaşartıcı gaz ve biber gazı kullanımın yasaklanmalı.
* Güç kullanımı halinde etkili soruşturma yürütülmesi sağlanmalı.
* İşkence uygulamalarını cesaretlendiren siyasal söylemlerden kaçınılmalı.
90’ların hak ihlallerine zamanaşımı uygulanıyor
“Kürt sorunu ile ilgili olarak 1990’larda gerçekleşen zorla kaybetme, toplu mezarlar, yargısız infazları içeren uluslararası insan hakları hukukunun ağır ihlallerinin hukuken giderimine ve mağdurların onarımına yönelik kapsayıcı bir yaklaşım mevcut değil.
“Toplu mezarlar halen yeterli düzeyde soruşturulmadı, soruşturmalar Minnesota Protokolüyle uyumlu yürütülmedi.
“Bu ağır ihlallerle ilgili halen zamanaşımı uygulanıyor.”
Tavsiyeler şöyle:
* Devlet, insan haklarının ağır ihlalleriyle ilgili soruşturmalarda zamanaşımı uygulamasını kaldırmalı.
* Yargısız infaz soruşturmaları Minnesota Protokolüne uygun yürütülmeli.
* Ağır insan hakları ihlaline maruz kalan kişilerle ilgili özel onarım programları geliştirilmeli.
Hasta mahpuslar sağlığa erişemiyor
24 Ocak 2013 tarihinde Ceza İnfaz Kanunun 16. maddesinde yapılan değişiklikle sağlık koşulları nedeniyle yapılacak ceza infazının ertelenmesi “toplum güvenliğini tehdit etmemek” şartına bağlanmıştı. Adli Tıp Kurumunun, hastanın cezasının infazının ertelenmesine karar verdiği bir durumda bu gerekçeye dayanarak salıverilmesi reddediliyor.
AİHM’in “ağır hastalığı olan tutuklu ve hükümlülerin alıkonulmaya devam edilmesine ilişkin yeterli, uygun bir mevzuat olmamasının AİHS’in 3. maddesini ihlal edeceğine” ilişkin kararına rağmen salıverilme de dahil olmak üzere hasta tutuklu ve hükümlülerin sağlık hakkına erişimi açısından halen engeller var.
Adalet Bakanlığının otoritesi altında hizmet veren Adli Tıp Kurumunun tıbbi bağımsızlık ve tarafsızlığı da tartışmalı.
TİHV’in konuyla ilgili tavsiyeleri şöyle:
* Devlet sadece klinik yaklaşım ve tıbbi değerlendirmeye dayalı olması garanti altına alarak hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılma koşuları önündeki yasal engellemeleri kaldırmalı.
* Hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması için bağımsız, etkili tıbbi değerlendirmenin yeterli olmasını sağlanmalı. Sadece Adli Tıp Kurumu raporuna dayalı karar verilmemeli. (AS)
* Evrensel Periyodik Gözden Geçirme/İnceleme usulü; Birleşmiş Milletler reform hareketleri çerçevesinde 60/251 sayılı BM Genel Kurulu Kararı ile insan haklarına ilişkin denetim usullerine eklenmiş bir mekanizmadır. Bu usul, söz konusu BM Genel Kurul kararı ile İnsan Hakları Komisyonu’nun yerini almak üzere kurulan İnsan Hakları Konseyi tarafından yürütülmektedir.