"Anti-terör söyleminin ceza hukukuna taşınmasının sebebi, siyasal suça ilişkin toplumsal ve tarihsel derinlikleri, yekpare bir yapıya ve "şeytani bir organizmaya" dönüştürme hasletidir."
Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, bianet'e yaptığı açıklamada, Ergenekon davasında derin devletin gerçek mağdurlarının "fail" haline getirilmeye çalışıldığını ve onlarla "alay edildiğini" söyledi. Ertekin, özetle şunları söyledi:
* Ergenekon, 1970'lerin hakim derin devlet tarifini oluşturan "Kontrgerilla" üzerinden algılanmamalı. Her dönemin "derin devlet" temsili onu tarif eden güçlerin siyasi algısına bağlı.
* Siyasi güçler, derin devlet dosyasının faillerini ve müştekilerini de belirler. Kontrgerillanın failleri, Seferberlik Tetkik Dairesi, Özel Harp Dairesi gibi karargahların personeli ve onların militer ve paramiliter kadrolarıydı. İşkence, suikast, katliam gibi suçların müştekisi ise devrimci güçlerden başlayarak halkın geniş kesimleriydi.
Davayı saray kliklerinin itişmesine çevirmeyin
* "Ergenekon"un failleri ise çok geniş bir alanda tezahür ediyor, müştekisi ise dar bir siyasi güç. Ergenekon, "siyasal alana" paralel ve birbirinden çok farklı siyasi güç ve aktörlerin karşı karşıya kaldıkları bir "piyasaya" işaret eden derin devlet tarifine dayanıyor.
* Veli Küçük'ten Ahmet Şık'a kadar giden süreç böyle bir piyasa üzerinden örülüyor. Çünkü Ergenekon'un müştekisi öncelikle mevcut Hükümet ve giderek cemaat haline geldi. Bugün Ergenekon üzerinden yapılan derin devlet tarifi, sürreal bir tabloya dönüşüyor.
* Derin devletin müştekileri olan Kürtler, sol hareketler ve gayrimüslimler gibi kesimler, Ergenekon davasında "faile" dönüştürülüyor! Bu kesimleri fail haline getirme fantezisine kapılarak alay etmeyin! Bu dava, saray kliklerinin itişmesi haline getirilmesin.
Hukukçular kanunda "terör" kavramına karşı
* Bu tür davaların hukuksal altyapısını Terörle Mücadele Kanunu (TMK) sağlıyor. Ceza Hukuku'na terör tanımının girişi çok yeni. Almanya'da 1968'de, Kuzey İrlanda'da 1974'te, Türkiye'de de 1991'de "terör" unsuru ceza kanunlarına yerleştirildi.
* 20. yüzyılın başından itibaren neredeyse bütün büyük uluslararası ceza hukuku konferanslarında "terör" meselesi tartışıldı ve hukukçuların güçlü bir reddi ile karşılaştı. Hukukçular, terör ve terörizm kavramlarının "tanımsızlığı" düşüncesinde uzlaştı.
* Bu tanımsızlık, egemen gücün denetimsiz biçimde müdahalesini garantileyen bir siyasal-hukuksal durum yarattığı için bütün temel hak ve özgürlükleri tehlikeye atıyor. Terör ve terörist tanımlarını hukuksal bir yeterliliğe taşımak hiç mümkün olmadı, bunu başaran bir devlet yok.
TMK Anayasa niteliği taşıyor
* TMK, 19. ve 20. yüzyıl hukukçularının bu itirazları gereğince, "Anayasa" niteliği taşıyor. Türkiye'de 1991'den beri beri ikinci bir Anayasa var. Bu kanun, hukuk devletinin korumayı vaat ettiği bütün temel hak ve hürriyetleri çifte bir uygulamalar alanına bölerek tek bir siyasal düzenin içinde iki farklı hukuksal alan yaratıyor.
* Hukuk karşısında bireyler ikiye ayrıldı. Birincisi '82 Anayasası'nın temel hak tanımlarından yararlandırılacak olan "yurttaşlar", ikincisi bu hakları sınırlandırılacak olan "terörist"ler.
* "Teröristler", kendisine suç isnat edilen "yurttaşlara" tanınan haklardan; örneğin bir ceza davasında tüm delilleri görme, lehinde ve aleyhindeki tüm şahitlerle yüzleşme haklarından mahrum bırakıldı.
* Anti-terör söyleminin ceza hukukuna taşınmasının sebebi, siyasal suça ilişkin toplumsal ve tarihsel derinlikleri, yekpare bir yapıya ve "şeytani bir organizmaya" dönüştürme hasleti. Böylece, terör olarak adlandırılan şiddet eylemlerinin tarihsel ve siyasal bağlamı önemsizleşir. Örneğin, ortada "Kuzey İrlanda Sorunu" ya da "Kürt sorunu" kaybolur gider. Siyasal amaçlar ile şiddet eylemleri özdeş hale gelir, ayrı bir devlet talebi veya yeni bir siyasal düzen iddiası da bir terör eylemi olur.
* İstediğiniz kadar yeni ve özgürlükçü anayasa yapın, TMK varken anayasanın tanıdığı haklardan yararlanamazsınız.
Amaç, siyasi itibarın alaşağı edilmesi
* Terör ve terörizm adlandırması, bilindiği üzere, "siyasi suç" deyiminin yerine getirildi. Siyasi polis, Terörle Mücadele Şubesi'ne, siyasi suçlu da teröriste dönüştürüldü.
* Dönüşümün hedefi, belirli suçlardaki siyasi mesajın ve itibarın alaşağı edilmesi ve siyasi suçun içinde barındırdığı tarihsel ve siyasal çeşitliliğin ve derinliğin tek ve soyut bir mahkumiyet alanına taşınmasıydı. Böylece, suçun siyasi zemini yok edildi. (AS/EÖ)