“Türkiye’nin bence çok hesaplı olmadığını düşündüğüm müdahalesi, pozisyonunun çaresizliğinin bir ifadesi. Ve hamle sırası Rusya’da.”
Suriye sınırında Rusya uçağının düşürülmesinin önemli sonuçları olacağını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Y. Doğan Çetinkaya, Türkiye’nin “esas derdinin” Bayırbucak Türkmenleri değil, Rusya’nın o bölgedeki hakimiyetine karşılık vermek olduğu görüşünde. Ancak bu hamlenin Türkiye’nin zaten zayıf olan pozisyonunun daha da zayıflattığını söylüyor.
Düşürülen uçak birçok problemi de su yüzüne çıkardı. Katmanlardan biri Suriye’nin etnik ve dini yapısı. Uzmanlar Türkiye “yardımının” sadece Sünni Türkmenlere gittiğini söylerken, Çetinkaya da “Türkmenler, Türkiye söylemine Suriye iç savaşı ve silah taşıma iddiaları sonrası girdi” diyor.
Türkiye’nin “cihatçı gruplara destek verdiğini” açıktan ilan edemeyeceğini söyleyen Çetinkaya, “Türkiye kendi içinde ve güneyinde bir barış politikası tesis etmeyip, bir takım cihatçı gruplar aracılığıyla oyun oynama hevesine devam ederse daha büyük bir çıkmaza girecektir” diye düşünüyor.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Y. Doğan Çetinkaya ile Rusya uçağının düşürülmesiyle yaşananları, Ortadoğu’daki son gelişmeleri ve Suriye’deki Bayırbucak Türkmenlerini konuştuk.
Uçak neden vuruldu?
Rusya uçağının vurulmasıyla bölgede yeni bir gerilim doğdu. Uçağın düşürülmesi gerçekten beklenmedik bir olay mıydı?
Rus uçağının vurulmasının çeşitli sebepleri üzerine bugün birçok tahminde bulunabiliyoruz ve bunu bir şekilde açıklayabiliyoruz. Ancak bir olay olduktan sonra onun açıklanabiliyor olması onun beklenmesi gereken bir olay olduğu anlamına gelmez.
NATO veya ABD’nin bilgisi var mıydı?
Bu olayın nasıl ve ne şekilde gerçekleştiğini muhtemelen çok uzun bir süre sonra öğreneceğiz. Yani NATO veya ABD’nin bilgisi ya da örtük yüreklendirmesi var mıydı?
Doğrudan Cumhurbaşkanı veya hükümetin bir anlık emri oldu mu? Daha önce tanımlanan şartlar çerçevesinde pilot veya Genelkurmay’ın inisiyatifi miydi? Vesaire vesaire.
“Türkiye’nin özerk hamlesi”
Ancak ortaya çıkan sonuç ve tartışmalara bakılırsa buna çok açık beklenmedik bir gelişme diyebiliriz. Hatta doğrudan bunu Türkiye’nin Suriye’deki değişen dengeler karşında yaptığı bir özerk hamle olarak da görebiliriz.
Hem NATO toplantısından hem de ABD’den gelen “Uçak vurulmak zorunda değildi, daha başka tedbirler alınabilirdi” şeklindeki açıklamalar, orada da hafif bir tepkinin olduğuna delalet ediyor.
“Türkmen bölgesi Türkiye için çok önemli”
Böyle bir gerilim öngörülüyor muydu?
Öngörülüyordu elbette. Türkiye’nin politikalarının ve isteklerinin karşılanmadığı ve Türkiye’nin çok net düşman olarak tanımladığı odakların mevzi kazanması ve güçlenmesi karşısında Türkiye’nin telaşa kapıldığından bahsedebiliriz.
Özellikle Türkmen bölgesi denilen bölge Türkiye açısından çok büyük önemi haizdi. Türkiye’nin ne kadar düşünerek ne kadar oradaki cihatçıların düşeceği korkusuyla insiyaki hareket ettiğini Rusya’nın hamleleri geldikten sonra atacağı adımlardan ve bunların sonuçlarından zaten göreceğiz.
“Hava sahası ihlaliyle alakası yok”
Uçağın vurulma sebebi “hava sahası ihlali” olarak açıklandı ancak altında yatan gerçek sebepler nedir?
Bunun “hava sahası ihlali” ile çok alakası yok. Türkiye’nin Suriye ile ilgili pozisyonu, ileride oturulacak masadaki konumunu tahkim etme, güvenli bölge dahil istekleri için burada bir aktör olduğu hatırlatma gibi daha birçok nedeni var.
Zaten hava sahası ihlali iddiası için Recep Tayyip Erdoğan’ın 2012 yılında Türk F4’ünün düşürülmesi sonrasında yaptığı kısa süreli hava sahası ihlallerinin uçak düşürmek için yeterli sebep olmadığına dair açıklamasını hatırlamak yeterli. Zaten Rusya medyası da Erdoğan’ın o dönem yaptığı açıklamaları gündemde tutuyor bugünlerde.
“Bilgi ve enformasyon savaşı”
Aljazeera ise Rusya’nın doğu Suriye’deki faaliyetleri göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin bir uçak düşürmesinin bir sürpriz olmadığını dile getiriyor, olayı normal karşılamak gerektiğini söylüyor.
Yani aslında bir bilgi ve enformasyon savaşı veriliyor. Ancak bunun hava sahası ihlali ile ilgisi olmadığı bence çok açık onun için Türkiye bunun niye yaptı, onu tartışmak gerekecek. Zira bunun önemli sonuçları olacak.
“Rusya’nın Türkmen bölgesinde hakimiyetine yol açacak”
Türkiye-Rusya ilişkileri bir yana, Suriye’deki savaşın gidişatı bu gerilimden etkilenir mi?
Suriye’deki iç savaşın bundan çok büyük orada etkileneceğini söylemek zor. Savaşın gidişatını etkiler mi? Sanmıyorum. Rusya’nın sahne alması ile zaten önemli bir değişim yaşanmıştı. Asıl dönüşüm o zaman yaşandı. Başlangıç dergisinin 5. Sayısında Erhan Keleşoğlu yazdığı ayrıntılı yazısında Rus müdahalesi sonrası Suriye’deki durum ne şekilde dönüştüğünü güzel bir şekilde tahlil ediyor.
Türkiye’nin bence çok hesaplı olmadığını düşündüğüm müdahalesi Türkiye’nin pozisyonunun çaresizliğinin bir ifadesi. Ve bence hamle sırası Rusya’da ve Rusya’nın Türkiye’nin arzularının hilafına, çatışmanın olduğu ve Türkmen bölgesi olarak adlandırılan bölgede hakimiyetine yol açacağını söyleyebiliriz.
Herkes “kendi cihatçısına” yardım ediyor
Bayırbucak Türkmenleri için Rusya ve Türkiye birbirine zıt açıklamalar yapıyor. Türkmenler gerçekten yardıma muhtaç siviller mi, yoksa cihadist gruplarla birlikte mi hareket ediyorlar?
Türkiye dış ilişkileri elbette “bizim orada aslında desteklediğimiz cihatçı gruplar” diyemez.
Bir vekalet savaşı sürdüğü uzun zamandır biliniyor zaten Suriye’de. Türkiye’nin de açıkça desteklediği ve “ılımlı” olarak adlandırdığı gruplar var. Hem ÖSO içinde hem dışında. Türkiye’nin asıl ilgilendiği bu unsurlar.
Türkmenlerin olduğu ve onları korumak için müdahale edildiği yardımda bulunulduğu çok doğru değil. Elbette tamamen temelsiz değil ama temel gerçek o değil.
Savaşta taraf olan herkes gibi Türkiye de kendi destekliği cihatçı gruplara yardım ediyor. Bunu meşrulaştırmak için ya da normalleştirmek için söylemiyorum ama durum herkes açısından bu.
Ancak pozisyonu sürekli zayıflayan hatta iflas eden taraf Türkiye gibi gözüküyor.
Silah taşıma iddiasına Türkmen kartı
Türkiye sınırları dışındaki Türkmenler ile ilgilenen ve onların durumları hakkında derdi olan bir ülke olsa Suriye, Irak ve İran’daki Türkmenlere ilişkin bir politikası olurdu yıllardır.
Öyle bir şey yok. Zira bu ülkelerdeki Türkmenlerin önemli bir kısmı Sünni olmadığı için Türkiye’nin resmi olarak samimi bir yakınlığı yok bu nüfus ile.
Zaten bu kadar açıktan Türkmen kartı Türkiye söyleminde Suriye iç savaşı ve silah taşıma iddiaları sonrası başladı.
“Rusya, Türkiye için büyük lokma”
Rusya’nın bundan sonraki hamleleri ne olabilir? İlişkileri daha da gerip ticari anlaşmaları iptal noktasına gelinir mi?
Petrol fiyatlarının düşmesinden beri ve özellikle dış müdahaleleri Ukrayna krizinden beri artan Rusya için ekonomi iyi gitmiyor. Yani bir süper güç de olsa önemli problemleri var Rusya’nın.
Ancak dış ticarette ilk sıralarda olan Rusya, “orta büyüklükte bir ülke” olarak tanımlanan Türkiye için büyük bir lokma. Türkiye ancak ittifak halinde olduğu daha büyük güçlerin sağladığı güvenceye sarılmak durumunda.
Kısa bir süre önce “Bizi Şangay Beşlisine Alın” diyen Recep Tayyip Erdoğan artık ABD’ye tamamen mecbur. Bu odaklar arasında oynama şansına çok sahip değil. “Yeni Türkiye”nin bürokratları, diplomatik alanda, büyük güçler arenasında ABD’ye daha fazla mecbur.
Petrol ve doğalgazda “lider faktörü”
Bunun yanında doğalgaz ve petrol mevzusunda ne kadar ileri gider Rusya, göreceğiz. İktisadi rasyonalite çok esneklik tanımıyor iki tarafa ama şu anda bireysel özellikleri politikayı çok belirleyen iki liderden bahsediliyor. Burada da bir sürpriz olabilir.
Ama onun dışında Türkiye’nin önemli yatırımları var. Sebze meyve ihracatı, turizm… Bunlar Türkiye’de çok farklı kesimleri zorlar kısa ve orta vadede.
Suriye rejim, IŞİD, Kürtler… “Kim kazanacak”?
Peki Suriye’de son durum ne? Rejim ve IŞİD’le birlikte savaşın diğer tarafları da zafer açıklaması yapıyor ancak durum gerçekten böyle mi? Suriye’nin geleceği hakkındaki tahminleriniz nelerdir?
Suriye’de son durum hangi tarafın kazanacağı üzerinden soruluyor. Böyle bir galebe çalma hiçbir taraf için mümkün değil.
Büyük haritaya bakıldığında ülkenin önemli bir bölümü IŞİD elindeymiş gibi gözüküyor vatandaşa. Ancak oralar çoklukla çöl, boş araziler. IŞİD şimdilik buralardan geriletilmesi çok mümkün gözükmüyor. Ancak Rusya’nın müdahalesi, ABD’nin zımni IŞİD karşıtı bloku serbest bırakması ve bir takım anlaşmalar yapılması Esad’ın bulunduğu yerlerde tahkim olmasını sağlayacak.
Ve elbette sürekli güçlenen ve Ortadoğu’da önemli bir aktör Kürtler. Bu üç parçanın pozisyonlarını uzun süre devam ettireceklerini beklemek gerekiyor.
Esad ve Kürtler’in hakimiyeti Türkiye’nin “kabusu”
Türkiye açısından bakıldığında güneyinde Esat ve Kürtlerin güçlenmesi ve hakim olması şu anda “kabus” olarak görülüyor ve bir barış ve çözüm politikası olmadığı için de uçak krizi gibi olaylara sebebiyet veriliyor.
Türkiye’nin bu tutum ile devam etmesi ancak ülkeye daha fazla zarar vermeye yarayacaktır gibi duruyor.
Türkiye kendi içinde ve güneyinde bir barış politikası tesis etmeyip, bir takım cihatçı gruplar aracılığıyla oyun oynama hevesine devam ederse daha büyük bir çıkmaza girecektir diye düşünüyorum. Ülkenin halklarının çıkarı adına yurtta ve dünyada barış için daha fazla çaba göstermek ve bu talebi yükseltmek gerekiyor. (AS)
Y. Doğan Çetinkaya kimdir? |
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Yardımcı Doçent. Ortadoğu: Direniş, Devrim ve Emperyalizm; Toplumsal Hareketler: Tarih, Teori ve Deneyim;Türkiye İşçi Sınıfı Tarihi 1839-2014 adlı üç adet derlemesi var. The Young Turks and the Boycott Movement: Nationalism, Protest and Social Classes in the Formation of Modern Turkey; 1908 Osmanlı Boykotu: Bir Toplumsal Hareketin Analizi veOsmanlı’yı Müslümanlaştırmak adlı üç kitabı bulunuyor. |