Türkiye'deki LGBT örgütlerinin ve İGLHRC'nin (Uluslararası Gey ve Lezbiyen İnsan Hakları Komisyonu) birlikte hazırladığı "Türkiye'deki LGBT Toplumunun İnsan Hakları İhlalleri Gölge Raporu" Cenevre'de BM İnsan Hakları Komitesi 106. Oturum'da Türkiye hükümetinin değerlendirmesinde gündeme taşındı. Türkiye Delegasyonu karşında Türkiye LGBT örgütleri adına Şevval Kılıç değerlendirme toplantısına katıldı.
Toplantıda Türkiye Delegasyonun'da Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yetkililer yer aldı.
Şevval Kılıç LGBT örgütleri adına yaptığı konuşmada Türkiye'de son bir yılda 14 trans cinayeti işlendiğinin ve Türkiye'nin nefret cinayetlerinde dünyada ikinci sırada olduğunun altını çizdi. Türkiye hükümetinin bu ihlallere gözlerini kapattığını söyleyen Kılıç, çeşitli siyasi partiler ve sivil toplumun taleplerine rağmen yeni anayasaya "cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" ifadelerinin eklenmesine karşı çıktığından söz etti. Ayrıca LGBT bireylerin ifade özgürlüklerinin engellendiğini ve eşcinsellikle ilgili yayınların yasaklandığını anlattı. Türkiye'nin uluslararası anlaşmalara saygılı olması ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğinden söz eden Kılıç, LGBT bireylerin tüm yurttaşlarla eşit haklara sahip olmak istediğini belirtti. Kılıç sözünü "LGBT örgütler olarak herkes için daha demokratik bir ülke istiyoruz ve bunun için hükümetle işbirliği yapmaya hazırız" diyerek bitirdi.
Büyükelçi Erdoğan İşcan "Türkiye'de tüm azınlıkların insan hakları güvence altına alınmıştır; yaşlılar, çocuklar, dini azınlıklar ve kadınlar" diye konuştu.
BM İnsan Hakları Komitesi Başkan Yardımcısı Michael O'Flaherty; Türkiye hükümetinin neden nefret cinayetlerinden bahsetmediğini, 2008 -2010 arası öldürülen trans kadın cinayetleri ile ilgili hükümete yapılan başvurular olduğunu ve hükümetin bu endişe verici gelişmeye yönelik neler yaptığını sordu ve eşcinsel erkeklerin askeri hizmetlerde zorluk yaşadıklarını, kanıtlar, fotoğraflar istendiğini belirtti.
Türkiye Delegasyonu sorulara şu yanıtı verdi:
"LGBT'lere karşı açıkça ayrımcılık sergileyen herhangi yasal veya idari bir önlem söz konusu değil / yok. Bu, gelişmekte olan bir mesele; bu meseleyi ayrıca uluslararası forumlardan da biliyoruz. Bu arada bazı genel önlemler LGBT'lerin aleyhine yorumlanmış olabilir ve bizler de bu sorunla da ilgilenmeye devam ediyoruz. Belirli bir grubun üyesi olmak ya da LGBT olsun doktor olsun diplomat olsun tanımlanmış bir kişi olmak kişinin kanun kurallarından muaf tutulması anlamına gelmez ve bu nedenle de savcının meseleyi araştırması ve mahkemeye taşıması onun görevi ve sorumluluğudur.
"Yalnız mevcut bir vaka ve cevaplanması güç bir soru var benim de komiteyle paylaşmak istediğim bir bilgi var. Mesele Pembe Hayat'ın 3 üyesiyle ilgili. Onlara yöneltilmiş ithamlar vardı ve sorgulanan kişiler kendilerine karşı uygulanan cezai işlem sonucunda hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadılar. Sorgulanan üç kişi polis merkezine gitmek istemediler, tutuklanmaya karşı koydular, polise hakaret ettiler, bir polis memuru yaralandı... Bu nedenle de polis memuruna hakaret ve kamu malına zarardan cezai işlemler başlatıldı. Bu işlemler hala devam ediyor."
BM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Cornelius Flinterman bu yanıt karşısında "Anayasada açık olarak LGBT tanımı altında bu bireylere koruma sağlayamıyorsanız insan haklarından bahsedemezsiniz" dedi.
Büyükelçi İşcan ise "Açıkça ve dürüstçe, (anayasa taslağı yazmak için) süreç zaten başladı, henüz başındayız, yasama süreci toplumsal uzlaşma müzakere gerektirir, müzakereler ve Türk halkını gelişen insan hakları tanımı konusunda eğitmek zaman gerektirir. Dahası, Türkiye AB veya BM kaynaklı insan hakları kontrol mekanizmalarına açık, bir hak ihlali varsa, bir hak ihlal ettiğimize kanaat getirirlerse durumu düzeltmek için gereken adımları atarız" diye konuştu. (ÇT)