Yrd. Doç Dr. Koray Çalışkan, Türkiye'nin öncülük ettiği "Irak'a Komşu Ülkeler Toplantısı"nı ironik buluyor:
"Türkiye bu toplantılarla Irak'ın geleceğinde söz sahibi olmaya çabalıyor. Ama Irak siyasetinde önemi su götürmez olan Kürt politikacıların politikacılığını, Irak siyasetinin en önemli unsurunu tanımıyor."
Yarınki (3 Kasım) toplantıya ABD, Almanya, Bahreyn, Fransa, İngiltere, Irak, İran, İtalya, Japonya, Kanada, Kuveyt, Mısır, Rusya Federasyonu, Suudi Arabistan, AB Komisyonu, Arap Birliği, Birleşmiş Milletler (BM) ve İslam Konferansı Teşkilatı'ndan (İKT) temsilciler katılacak. Bu toplantılar Türkiye'nin girişimiyle 2003'te başlamıştı.
Çalışkan'ın saptamaları şöyle.
Irak ve Türkiye: Türkiye Irak'ın geleceğinin şekillenmesinde rol oynamak istiyor. Irak'ın üniter birliğini bir arada tutmak amacında. Ama artık Irak'ın üniter birliğinden söz etmek çok zor. Kuzey Irak'ta artık eskisi gibi Arapça değil, yalnızca Kürtçe konuşan bir gençlik var.
Kürt siyasetçilerin Irak'taki önemi: Irak'taki siyasi bölünmelerin arabuluculuğunu yapan Kürtler. Birçok kesim kendi aralarındaki sorunu Kürt siyasetçilerin üzerinden çözme eğiliminde.
Kürt siyaseti diye kurumsallaşmış bir şey oluştu. Ancak Türkiye hâlâ bunu aşiret ilişkileri içinde görmeye eğilimli. Barzani, Talabani 10 yıl içinde güçlerini kaybedecek ve ortaya yeni bir Kürt siyasi eliti çıkacak. Türkiye bunu reddederek politika inşa ettiği için söz sahibi olamıyor.
ABD Irak'tan kaçacak delik arıyor: ABD'nin Irak politikasının emperyal amaçlar taşıdığı, para kazanmak, güç tesis etmek olduğu aşikar. Petrolün 98 dolar olması, aslında Teksas ve Alaska petrolünün ucuza çıkması demek. "Irak'ı yeniden yapılandırma" derken belli bir zümrenin cebini doldurdular. Bütün bunlar için belli ölçüde kontrol edilebilen bir alana ihtiyacı var ABD'nin. Bu ABD'nin içinde bulunduğu Yeşil Hat değil. Tek uygun alan Kürt bölgesi. ABD kaçacak deliği ararken, Kürtleri kurumsal olarak destekleyerek çözümsüzlük çözümünü yeniden üretecek mekanizmayı kurma peşinde.
PKK'ye karşı Kürdistan Bölge Yönetimi desteklenmeli: Türkiye de kendine küçük emperyal roller biçiyor. Ama adaletin, rızanın olmadığı coğrafyalarda "milli güvenlik devletleri" kuruluyor. Türkiye böyle bir durumda Kürdistan Bölge Yönetimi'ni destekleyip PKK'nin anlamsızlığını göstermeli.
Politikada ceza var, ödül yok: Dış politika ödül-ceza mekanizmalarıyla işler. Türkiye ceza mekanizmalarını hızla harekete geçirebiliyor. Barzani'ye "PKK'yi Kandil'den at, biz de seni bombalamayalım" diyor; ama böyle olmaz. Oysa "PKK'yi Kandil'den at" dedikten sonra "Biz sizi belki tanır, otonominizi konuşmaya başlarız" denebilir. Cezanın yokluğu ödül değildir.
Bu İsrail'in yanlış Filistin politikasına benziyor. İsrail Arafat'ın devlet kurmasını engelleyip, şiddeti ortadan kaldıracak bir devlet olmadığı için de Arafat'ı şiddete destekle suçladı. Şimdi Türkiye benzerini Barzani'ye yapıyor. (TK)