"Türkiye'nin Kıbrısrumları yönetimindeki bir Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıması, Kıbrıstürklerinin Annan Planı'ndaki hakları unutması demektir. O durumda, Kıbrıstürklerini bekleyen, ancak 1960 Anlaşması'ndaki hakların sulandırılmış halidir" diyor Barış ve Demokrasi Hareketi (BDH) Genel Başkanı Mustafa Akıncı.
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri Ferdi Sabit Soyer, "Bugün Brüksel'de varılan uzlaşma, Kıbrıstürklerine ve Türkiye'ye Papadopulos yönetiminin şantajcı tutumunu aşmak için yeni bir imkan veriyor" diyor.
"Türkiye, AB üyeliği sürecinde Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımak zorunda kalacak ve bu sorun, daima karşısına çıkacak" diyen Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) Genel Başkanı Hüseyin Angolemli ise, Türkiye'nin Kıbrıstürklerini azınlık konumuna itecek adımlardan uzak durması gerektiğini vurguluyor ve hem Türkiye'nin hem de Kıbrıstürklerinin çözüm için inisiyatif kullanmasını istiyor.
Akıncı, Soyer ve Angolemli'nin bugün Brüksel'de yaşanan gelişmelere ilişkin görüşleri şöyle:
Akıncı: 25 üyeli birliğin 24 üyesini tanımak yetmez
* Türkiye'nin müzakere tarihi alacağı, aşağı yukarı belliydi. Şimdi yapılması gereken, 3 Ekim'e kadar Kıbrıs'ta çözümü, birleşik bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasını ve Türkiye'nin böylesi bir birleşik Kıbrıs'ı tanımasını sağlamak.
* Türkiye, 3 Ekim'de masaya oturduğunda 25 üyeli bir birlikle müzakere edecek. Bu birliğin 25 üyesinden 24'ünü tanıyıp 25.'yi tanımamazlık edemez.
* Çözüm ertelenirse, Türkiye'nin, Kıbrısrumlarının yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti'yle geliştirmek zorunda kalacağı ekonomik ilişkiler, zamanla siyasi ilişkilere dönüşecek.
* Çözümsüzlüğün uzun vadede ise Kıbrısrumlarına da zarar vereceğini anlatabilmeliyiz. Kıbrıslılar, Kıbrıstürkü ve Kıbrısrumu olarak, çözüm için harekete geçmeli.
Annan Planı temelinde sınırlı müzakere
* Biz, Annan Planı temelinde sınırlı müzakere öneriyoruz. Annan Planı'nın özünü değiştirmeden; Kıbrısrumlarının hayırını evete dönüştürürken, Kıbrıstürklerinin evetini hayıra dönüştürmeden çözüm sağlanmalı.
* Kıbrıstürk tarafında, seçim tarihi 20 Şubat olarak kesinleşti sayılır. Seçim sonrası, çözüm yanlısı bir yapılanma sağlanmalı.
* Türkiye hükümetinin vereceği mesajlar Kıbrıs için çok önemli, Erdoğan hükümetinin referandum sürecinde olduğu gibi çözüm sürecinde de pozitif bir rol oynaması gerekir.
Soyer: Papadopulos yönetiminin şantajcı tutumunu aşmak için yeni bir fırsat
* Brüksel'de Papadopulos yönetimi, özellikle Lahey ve Kopenhag'da statükocuların engelledikleri çözümün kendisine sağladığı avantajları, Kıbrıstürk halkı ve Türkiye aleyhinde kullanmaya çalıştı.
* Bunu aşabilmek için, Kıbrıstürkleri 24 Nisan referandumunda evet demişti. Bugün Brüksel'de varılan uzlaşma, Kıbrıstürk halkına ve Türkiye'ye Papadopulos yönetiminin şantajcı tutumunu aşmak için yeni bir imkan veriyor.
* Bugünkü başarı, Kıbrısrum halkına Papadopulos'un "hayır siyasetinin" başarısızlığını gösterecek; dünya kamuoyunun çözüm yanlısı Kıbrıstürk halkı yanında yer alması, Kıbrısrum halkının statükocu anlayışı etkisiz kılmasını sağlayacak.
* 3 Ekim'e kadar, Kıbrıstürk halkı ve Türkiye, Kıbrıs'ta çözüm için istek ve iradesini göstermeli, Papadopulos'un AB'deki pozisyonunu aşmalıdır.
* Önemli olan, çözüm sürecini ve izolasyonların kaldırılması mücadelesini hızlandırmak. Kıbrısrumlarının Papadopulos yönetiminin "ben hayır dedim ve bir şey kaybetmedik" siyasetini sorgulamasını sağlayalım.
Angolemli: Kıbrıstürkleri, çözüm için önlemler almalı
* Zirve, Türkiye'nin AB üyeliği çabalarına ivme kazandırırken, Kıbrıs'ta çözüm girişimlerini de tetikleyecektir. Türkiye, çözümsüzlüğün müzakere masasında daima karşısına çıkacağını biliyor.
* Kıbrısrumları çözüme istekli görünmüyor. Güney Kıbrıs'ı da çözüme zorlamak gerek. Kıbrısrumları, çözümsüzlüğün onlara da zarar vereceğini anlamalı. Kıbrıstürk halkı, bunun için birtakım önlemler almalı.
* Örneğin, Annan Planı'nda söylendiği gibi, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurucu kanadı olan Kıbrıstürk Devletini gündeme getirmeliyiz. 1960 Anlaşması'ndan kaynaklanan haklarımızı savunmalıyız.
* 1963-1974 yılları arasında baskılar nedeniyle evlerinden ayrılmak zorunda kalan Kıbrıstürkleri, uğradıkları zararın tazmini için Kıbrıs Cumhuriyeti'ni mahkemeye vermeli. Loizidou davasının bir benzeri, Kıbrıslıtürkler açısından gündeme getirilmeli.
* Annan Planı'nda Avrupa Parlamentosu'na girecek altı Kıbrısmilletvekilinden ikisinin Kıbrıstürkü olacağı söyleniyor. Kıbrıstürkleri, o iki kişiyi seçip AP'ye göndermeli. Kıbrıstürkünün seçilmiş temsilcileri Parlamentoya giremese de her gün kuliste oturup tüm dünyaya mesaj vermeli. Güneyi de çözüme teşvik edecek bir tavır geliştirmeli.
* Diğer taraftan, Kuzey Kıbrıs da şu anda çözüm iradesine sahip görünmüyor. Brüksel'de görüşmeler Kıbrıs sorunu üzerine yoğunlaştığı halde, Kıbrıstürk halkını temsil eden tek bir siyasetçi orada değil. Ne başbakanımız, ne dışişleri bakanımız ne de parti yetkililerimiz Kıbrıs'ta.
* Kuzey Kıbrıs ve Türkiye yarından itibaren Kıbrıs'ta çözüm için inisiyatif almalı, sorunun üzerine gitmeli ve hiç bıkmadan Güney Kıbrıs'tan haklarını talep etmelidir. (BB/EÜ)