50. yılını kutlayan Uluslararası Af Örgütü yıllık raporunda, 2011'i "Bıçak sırtında tarihi değişim" yılı olarak adlandırdı. İnsan haklarını ve uluslararası sözleşmeleri hiçe sayarak ülkelerini yöneten baskıcı rejimler Af Örgütü tarafından eleştirildi. 432 sayfalık raporda dört sayfa ayrılan Türkiye de nasibini aldı.
Örgüt raporda "Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da gittikçe artan özgürlük ve adalet talepleri ve sosyal medyanın hızla büyümesi insan hakları değişimi için görülmemiş bir fırsattır, ama bu bıçak sırtında bir değişimdir" dedi.
50. yıl nedeniyle bir açıklama yapan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Murat Çekiç ise 2011'de yaşananları şöyle değerlendirdi: "İnsanlar korkuyu reddediyor. Çoğu zaman gençler tarafından yönlendirilen cesaretli insanlar, kurşunların, dayakların, göz yaşartıcı gazların ve tankların karşısında dimdik ayakta duruyorlar ve seslerini yükseltiyorlar. Bu cesaret, ifade özgürlüğü ve barışçıl gösterilere yönelik hükümet baskısını ortaya çıkararak aktivistlere yardım eden yeni teknoloji ile birleşince baskıcı hükümetlere günlerinin sayılı olduğunu işaret ediyor".
Raporda Tunus ve Mısır'da diktatörleri devirmekteki başarıya dikkat çekildi ve Libya, Suriye, Bahreyn ve Yemen'deki mücadelenin yükseldiği, Azerbaycan'dan Zimbabve'ye uzanan coğrafyalarda ise kadar baskıcı yönetimlere karşı huzursuzluğun arttığı belirtildi.
2011 Yıllık Raporu'ne göre en az 89 ülkede ifade özgürlüğünün kısıtlanıyor; en az 48 ülkede insanlar düşünceleri nedeniyle mahkûm ediliyor; en az 98 ülkede işkence ve diğer kötü muameleler yaşanıyor ve en az 54 ülkede adil olmayan yargılamalar sürüyor.
Raporda Türkiye'nin adı, insan hakları savunucularının tehdit edildiği, cezaevine gönderildiği, işkenceye maruz kaldığı ve öldürüldüğü Afganistan, Angola, Brezilya, Çin, Meksika, Rusya, Myanmar, Özbekistan, ve Zimbabve gibi ülkelerle birlikte anıldı.
Türkiye değerlendirmesinde "İfade özgürlüğü hakkını çiğneyen cezai kovuşturmalar devam etti ve önerilen bağımsız insan hakları mekanizmaları kurulmadı. İşkence ve diğer kötü muamele haberleri gelmeye devam etti ve kolluk kuvvetlerine yönelik soruşturma ve kovuşturmalar etkisiz kaldı. Terörle mücadele yasaları kapsamında bir dizi adil olmayan yargılama yapıldı. Bombalı saldırılar sivillerin ölümüne neden oldu. Vicdani retçi, lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transseksüel, mülteci ve sığınmacıların hakları yasalarla güvence altına alınmadı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde ancak asgari düzeyde bir ilerleme görüldü" denildi.
Raporda Türkiye bölümü dört sayfa sürüyor ve "İşkence ve kötü muamele", "Cezaevi koşulları", "Adil olmayan yargılamalar", "İşçi hakları", "Vicdani retçiler", "Mülteciler ve sığınmacılar", "Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel bireylerin hakları" gibi konularda gözlem ve vakalar aktarıldı:
* Nisan ayında, gazeteci Veysi Sarısözen, Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2. Maddesine göre 'terör örgütünün propagandasını yapmak'tan suçlu bulundu ve Gündem gazetesinde yazdığı bir yazı sebebiyle 15 ay hapis cezasına mahkûm edildi. Bu karar, yıl sonunda Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Yargıtay'da bekleyen dört mahkûmiyetten biriydi.
* Taraf gazetesi çalışanları, yayımlanan yazılarından ötürü tehdit ve gözdağı almaya devam etti. Kasım ayında, Adalet Bakanlığı silahlı kuvvetleri eleştirdiği bir dizi yazıda 'Türklüğü aşağıladığı' gerekçesiyle Taraf Gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'ya TCK'nın 301. maddesinden soruşturma açılması için izin verdi. Aynı ay içinde, PKK'nın silahlı kanadı olduğu iddia edilen HPG internet sitesinde Orhan Miroğlu'nu tehdit etti. Miroğlu ayrıca Kürt asıllı Türkiye vatandaşlarının durumuyla ilgili 2009'da yazdığı bir yazıda 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği' gerekçesiyle Ceza Kanunu'nun 216. maddesinden yargılanıyordu.
* Kasım ayında, önde gelen insan hakları savunucuları ve diğer kişilere karşı tehdit ve şiddet eylemlerinden sorumluluk üstlenen gizli bir örgüt olan Türk İntikam Tugayı'na yönelik polis operasyonunda tutuklamalar oldu.
*Eylül ayında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Hrant Dink davasıyla ilgili olarak, gazeteci ve insan hakları savunucusu Hrant Dink'in hayatını korumak için yetkililerce yeterli önlem alınmadığına karar verdi. Yetkililer, Ocak 2007'deki cinayetten önce ellerinde bilgi bulunmasına rağmen önlem almamış, cinayetin ardından da etkili soruşturma yürütmemişlerdi. Mahkeme, özellikle güvenlik görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesini eleştirdi. Mahkeme ayrıca, Türkiye'nin, Ceza Kanunu'nun 301. Maddesi kapsamında hakkında dava açılan Hrant Dink'in ifade özgürlüğü hakkını da ihlal ettiğine karar verdi.
Gözaltında ölümler
* İstanbul'da gasp şüphesiyle Ocak ayında gözaltına alınan Murat Konuş hayatını kaybetti. Kamera görüntülerine göre, polis karakoluna sağlıklı bir şekilde giren Konuş, 3 saat sonra dışarı taşınıyordu. Resmi kurumlarca hazırlanan otopsi raporunda Konuş'un vücudunda yaralanmalara rastlandığı ve beyin kanaması sonucu öldüğü belirtildi. Yedi polis memurunun 'işkence sonucu ölüme neden olmak' suçundan yargılanmasına Mayıs ayında başlandı.
* 2008 yılının Ekim ayında siyasi aktivist Engin Çeber'in İstanbul'da işkence sonucu ölümünde rolü bulunan 19 polis ve infaz koruma memuru, Haziran ayında verilen ve dönüm noktası sayılabilecek bir kararla suçlu bulundu. Devlet memurları tarafından işkence uygulandığı iddiasıyla açılan diğer davalara tamamen aksi yönde yürütülen bu soruşturma sonucu, üç infaz koruma memuru ve bir cezaevi müdürü müebbet hapis cezası aldı.
* Nijeryalı sığınmacı Festus Okey'in 2007'de gözaltında ölümüyle ilgili olarak bir polis memurunun 'kasten adam öldürme' suçuyla yargılanmasında ilerleme kaydedilmedi. Hatalı bir soruşturmanın ardından, kurbanın kimliğiyle ilgili tartışmalar nedeniyle yargılama durma noktasına geldi. Kasım ayında, mahkeme heyeti Göçmen Dayanışma Ağı üyelerinin müdahillik başvurusunu reddetti ve başvuruda bulunan kişiler hakkında mahkeme heyetine iftira ettikleri iddiasıyla soruşturma açılmasına karar verdi.
* 2009 yılının Ekim ayında Şırnak'ta Resul İlçin'in gözaltında ölümünü araştıran savcı, hiçbir görevli hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi. Kararın dayandırıldığı otopsi raporunda Resul İlçin'in ölümüne kalp krizinin neden olduğu belirtilse de, aynı raporda İlçin'in başında ve vücudunun diğer bölgelerinde ciddi yaralanmaların tespit edildiği de yazıyordu. Soruşturmanın kapatılmaması için yapılan temyiz başvurusunu yerel ağır ceza mahkemesi Temmuz ayında reddetti.
Cezaevi koşulları
* Sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması talebi reddedilen lösemi hastası Abdullah Akçay, Temmuz ayında cezaevinde hayatını kaybetti. Abdullah Akçay'ın bu talebi, cezaevinde yeterli tedavi göremeyeceğini belirten sağlık raporlarına dayanıyordu.
* Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın tutulduğu İmralı cezaevine Ocak ayında yaptığı ziyaretle ilgili olarak Temmuz ayında bir rapor yayınladı. Raporda, 5 mahkûmun adadaki cezaevine gönderilmesiyle 10 yıllık tecritin sona erdiği ve cezaevi yönetiminde iyileşme gözlendiği kaydedildi. Komitenin cezaevlerine 2009 yılında yaptığı diğer ziyaretlerle ilgili raporu hükümetin iznini beklediği için henüz yayınlanmadı.
Adil olmayan yargılamalar
* Temmuz ayında yapılan önemli yasal düzenlemeler sayesinde çocukların sırf gösterilere katıldıkları için terörle mücadele kapsamında yargılanmasına son verildi. Fakat değişiklikler yetişkinlerin adil olmayan yasalarla yargılanmalarına izin vermeye devam etti ve terör suçunun yasadaki muğlak ve geniş tanımını ele almakta yetersiz kaldı.
* Erdoğan Akhanlı, terörle mücadele yasaları kapsamında Ağustos ayında tutuklandı. Yargılama, işkence altında verdiği ifadeyi daha sonra geri çeken bir tanığın açıklamalarına dayanıyordu. Savunma avukatlarının Erdoğan Akhanlı'nın tahliyesine ilişkin başvuruları Akhanlı aleyhindeki delillerin fazlalığı gerekçesiyle reddedildi. Akhanlı, tutuksuz yargılanmak üzere Aralık ayında serbest bırakıldı.
Silahlı gruplarca yapılan ihlaller
* Temmuz ayında, petrol boru hattına düzenlenen saldırının ardından olay yerine gitmeye çalışan dört aktivist, araçlarının mayına çarpması sonucu hayatını kaybetti. PKK, mayını kendi üyelerinin döşediğini belirten bir açıklama yaptı.
* Eylül ayında, Hakkâri'nin güneydoğusundaki Geçitli (Peyanis) köyü yakınlarında seyir halindeki sivil bir minibüsün mayına çarpması sonucu dokuz kişi öldü. Saldırıyı hiçbir grup üstlenmedi. Görgü tanıklarının ifadesine göre, olay yerinin yakınlarında iki askeri çanta ve mühimmat bulundu.
İşçi hakları
* İstanbul Taksim Meydanı'nın 1 Mayıs kutlamalarına açılması için sendikaların uzun zamandır devam eden talepleri bu yıl ilk kez kabul edildi ve gösteriler geçmiş yılların aksine barış içinde geçti. Anayasa değişikliği kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı tanısa da memurlara grev hakkı hâlâ tanınmıyor. Sonuç olarak, Türkiye taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerine uymadı.
Çocuk hakları
* Yasal düzenlemelerin ardından gösterilere katıldığı için yargılanan çocukların büyük bir çoğunluğu serbest bırakıldı. Fakat bazı illerde çocuk mahkemelerinin olmayışı gibi çocuk adalet sistemindeki eksiklikler ele alınmadı ve uzun süre tutuklu kalan çocukların rehabilitasyonu ve kötü muamele iddialarının araştırılması için gerekli adımlar atılmadı.
Düşünce mahkûmları ve vicdani retçiler
* Askerlik hizmetine karşı vicdani ret iç hukukta tanınmamaya devam etti. Askerlik yapmayı reddeden vicdani retçiler tekrar tekrar yargılandı ve vicdani retçilere desteğini açıklayanlar kovuşturma ve mahkûmiyetlere maruz kaldılar.
* Haziran ayında, vicdani retçi Enver Aydemir altı aylık tutukluluğun ardından serbest bırakıldı. Askerlik yapmayı reddettiği için hakkında yapılan suçlamalar Askeri Yargıtay'da beklemeye devam etti. Aynı ay, insan hakları savunucusu Halil Savda ve diğer üç aktivist, Enver Aydemir'e destek amacıyla düzenlenen bir gösteriye katıldıkları için "halkı askerlikten soğutma" suçlamasıyla Ceza Kanunu'nun 318. Maddesinden yargılanarak cezaya mahkûm edildiler. Dava, Yargıtay'da beklemeye devam etti. Ayrıca, Enver Aydemir'in askeri gözaltı sırasında kötü muamele görmesiyle ilgili açılan kovuşturma sürüyor.
* Ağustos ayında, vicdani retçi İnan Süver askerlik yapmayı reddettiği için gözaltına alınıp tutuklandı. Aralık ayında serbest bırakıldı ama hakkındaki geçmiş mahkûmiyetleri nedeniyle cezaevinde kaldı. Hakkında açılan 'izin tecavüzü' davası devam ediyor.
Lezbiyen, gey, biseksüel ve trans hakları
* Mart ayında, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı, eşcinselliğin tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu söyledi. Hükümet, bu yorumla arasına mesafe koymadı ve özür dilenmedi.
* Nisan ayında, LGBT dayanışma örgütü Siyah Pembe Üçgen, İzmir Valiliği'nin başvurusu üzerine "genel ahlaka ve Türk aile yapısına aykırı olduğu" iddiasıyla haklarında açılan kapatma davasını kazandı.
* Mayıs ayında LGBT bireylerin haklarını savunan Pembe Hayat üyesi beş trans kadın, Ankara'da arabalarını durdurduktan sonra kendilerini darp eden polisler hakkında şikâyetçi oldu. Polis memurları da, aktivistlerin tutuklamaya direndiğini iddia ederek karşı suçlamada bulundu. Dava açıldı ve bütün aktivistler ilk duruşmada beraat etti. Polis memurlarına ise hiçbir dava açılmadı.
Kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddet
* Hükümetin aile içi şiddetle mücadele için hazırladığı 2007-2010 Ulusal Eylem Planı, koordinasyon eksikliği, yetersiz kaynak tahsisi ve ölçülebilir hedeflerin noksanlığına bağlı olarak önemli bir ilerleme kaydetmedi.
* Aile içi şiddete uğrayan kadınlara yönelik sığınmaevleri sayısının yasalarda belirtilenin çok altında olması, kritik bir durum arz ediyor. Resmi kayıtlara göre, geçen yıl açılan sekiz sığınma evi ile birlikte sığınma evlerinin sayısı 57 oldu.
* Temmuz ayında, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Komitesi, (CEDAW) kadına yönelik şiddetle ilgili kapsamlı yasaların yapılmasını da içeren bir dizi tavsiye kararı yayınladı. (HK)