Uluslararası Hrant Dink Vakfı'nın (UHDV) Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampüsü'nde düzenlediği "İnciten sözler, yaralayan fiiller: Nefret Suçları ve Nefret Söylemi Konferansı" toplumsal ve hukuksal olarak nefret söylemi ve suçlarla mücadelede Türkiye'nin hazırlıksızlığını ortaya koydu.
Yarın da (11 Nisan) da sürecek olan konferansa UHDV başkanı Rakel Dink, kızı Delal Dink, sosyolog Ferhat Kentel, Siirt Mücadele gazetesinden Cumhur Kılıççıoğlu, Malatya Yenigün gazetesinden Bülent Kutlutürk, Gaziantep Sabah gazetesinden Nurgün Balcıoğlu, Vatan gazetesinden Kemal Göktaş, bianet yazarı Mustafa Sütlaş da katıldılar.
Boyle: Irkçılıkla Mücadele Sözleşmesi imzalanmalı
Rahatsızlığı nedeniyle gelemeyen Essex Üniversitesi'nden Prof. Dr Kevin Boyle'nin, "Nefret söyleminin denetimi, Türkiye'nin uluslararası standartlar çerçevesinde sorumluluğu" sunumunu yanında yüksek lisans tezini yapan Nayat Karaköse okudu.
Boyle, sunumunda, Birleşmiş Milletler (BM) Irkçılıkla Mücadele Sözleşmesi'ni yürüten Komite'nin geçen yıl Türkiye'den eşitliği güvence altına alan anayasasına ek olarak ayrımcılıkla mücadeleyi içeren açık düzenlemeler getirmesini talep ettiğini, ancak Türkiye'nin buna yanaşmadığını anımsattı; konferansın yetkililerin ikna edilmesine katkı yapmasını diledi.
AİHM'e giden davalar, Kuzey İrlanda'daki çatışmanın çözümü, ifade ve inanç özgürlüğü kapsamında çalışmaları da olan Boyle, ayrımcılığa karşı sadece yasalarla mücadele etmenin kolay olmadığını, toplumsal mekanizmalarının da devreye sokulmasının önemine de işaret etti.
Çayır: Yeni bir biz geliştirmek zorundayız
Bilgi Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Kenan Çayır da, "Ayrımcılığın sosyolojisi ve Türkiye toplumu" başlıklı sunumunda, "Yeni bir 'biz' geliştirmek zorundayız. Farklılıkları bir arada tutacak bir dilimiz yok. Sadece Türkiye'de değil Fransa gibi ülkelerde de böyle. Nefret söylemi çalışmalarını evrensel bir dil geliştirme açısından önemsiyorum" dedi.
Çayır, tarihçi Herkül Milas'ın eski edebiyat eserlerinin Yunanlılarla ilgili olumsuz imgelerle dolu olduğunu, Halide Edip Adıvar, Ömer Seyfettin ve Yakup Kadri gibi yazarların romanlarını incelediğinde saptadığını kaydederek, bu olumsuzluğa özel anılar anlattıklarında rastlanmadığını ifade etti.
Karan: Türkiye çok gecikti
Ayşe Gül Altınay'ın moderatörlüğünü yaptığı oturumda da konuşan Bilgi Üniversitesi araştırma görevlisi Ulaş Karan da, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT ve Avrupa Konseyi'nin "nefret suçu" tanımlarını aktararak, Türkiye'de "kin ve düşmanlığa tahrik" ile ilgili Ceza Yasası'nın (TCK) 216. maddesiyle ilgili yetersizlik ve dar çerçeveli uygulamanın göze çarptığını kaydetti; "Türkiye çok geç kaldı" dedi.
Karan, Türkiye'nin nefret suçu konusunda kapsamlı, orantılı ve caydırıcı, medeni hukuk, ceza ve idare hukukuna dair hükümler içeren yasal düzenlemeleri geçirmesi konusunda kararlılık göstermesi gerektiğini söyledi; "Dink cinayetiyle ilgili kamu görevlileriyle ilgili idari soruşturmalar dahi sonuçlanmış değil" şeklinde konuştu.
Etkinlik, Global Dialogue, Friedrich Naumann Stiftung Derneği'nin de desteğiyle gerçekleşti. (EÖ)