Fransa Parlamentosu'nun, Ermeni soykırımını inkar edenlere ceza verilmesini öngören yasanın onaylanmasıyla ilgili Arat Dink, Garo Paylan, Hayko Bağdat, Markar Esayan, Sibil Çekmen, Tamar Nalcı, Tatyos Bebek, "Türkiye İnkar Hakkının Peşinde" başlıklı bir metin yayımladı.
Metin şöyle:
"Fransa'da, ifade özgürlüğünü soykırımların inkârı yönünden kısıtlayacak tasarı yasalaşıyor.
Özgürlükler cenneti ülkemiz yine seferberlik halinde...
Parlamentoların tarihi olaylarla ilgili karar alması çok yanlışmış.
Parlamentoların tarihi olaylarla ilgili karar alması yanlışsa, bu, bizim Ermeni Soykırımı ile ilgili TBMM'den bekleyebileceğimiz bir şey olmadığı anlamına mı geliyor.
Siyasetin tarihi olaylarla ilgili karar alması yanlışsa, Dersim hakkında edilen kelam bizi niye heyecanlandırdı?
Ama bu kez Fransa'da geçmekte olan yasa tasarısı soykırımı tanımanın ötesinde, soykırımın inkârını cezalandırmayı öngören bir tasarı.
Böyle olunca da Türkiye inkârcı zihniyetine ve haksız konumuna ince bir haklılık kılıfı geçirme şansına erişti.
Belli ki soykırımın inkârının cezalandırılmaması gerektiği konusunda cümleten hemfikiriz.
Peki, inkârın ahlaken de bir suç olmadığını mı düşünüyoruz?
Önünde sonunda Türkiye'nin savunduğu, soykırımı inkâr hakkı değil midir?
96 yıldır süren bu "hakkı" kullanma rahatlığının devamı değil midir?
İnkâr suç değilse, Türkiye bunca yıldır hangi suçu işliyor?
2006 yılında aralarında Hrant Dink ve Ragıp Zarakolu'nun da bulunduğu 9 Türkiyelinin Fransa'da savunduğu şey ile Türkiye'nin bugün savunduğu şey gerçekten aynı mıdır?
Türkiye'nin, Hrant Dink'ten kendi lehine devşirdiği sözleri kullanmaya hâlâ yüzü var mıdır?
Türkiyeli Ermenilerin son çığlığı Hrant Dink'in, "soykırım" sözcüğünü kullanmama tercihiyle, bugün başkalarının "soykırım" kelimesini kullanmama tercihleri aynı kalibrede midir?
Türkiye'nin kendi sahici sözü nedir?
İnkâr politikası, kötülüğe olur vermesiyle, 1915 sonrası birçok suç işledi. Hrant Dink'in öldürülmesinin de iklimini hazırladı.
İnkar, soykırım mağdurlarına travmayı tekrar yaşattığı ölçüde şiddeti yineleyebilir ve bu haliyle suçtur.
İnkârdan beslenen bir ifade özgürlüğü söylemi buram buram riya kokuyor.
Kokuyu almıyor musunuz?
Türkiye'nin tutunduğu ifade özgürlüğünün bu en ince dalı, hantallığını taşıyabilecek güçte değildir.
Evet, tartışmayı üçüncü ağızlardan alıp ait olduğu topraklara taşımalıyız.
Söz konusu tasarıya karşı çıkmanın belki de en haklı gerekçesi budur.
Onun için bırakın Fransa'yı.
Fransa çok kötü bir şey yapıyormuş, niyeti hayra değilmiş...
Peki, Türkiye ne yapmayı düşünüyor?" (NV)