* Fotoğraf: Wikimedia Commons
"Bir gece ansızın gelebiliriz" nidalarıyla da birlikte yeniden gerilen Türkiye-Yunanistan ilişkileri, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Sözcüsü Ömer Çelik'in Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'a "silah desteğini daha da arttıracağını" açıklamasıyla yeni bir boyuta taşınacakmış gibi görünüyor.
2020-2021 yıllarında Doğu Akdeniz'de yoğunlaşan gerginlik, bugün Ege adaları ve Kıbrıs ile ilgili adım ve söylemler üzerinden şekilleniyor.
Peki, aylar sonra iki komşu ülkenin ilişkilerinde yeniden gerginliğe yol açan ne? Başta Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türkiye tarafından gelen açıklamalar Yunanistan'da nasıl karşılanıyor? Bu gerginliği iç ve dış siyaset bağlamında nasıl okumak gerekiyor? İki ülke ilişkilerini ilerleyen dönemde ne bekliyor?
Sorularımıza Yunanistan'dan yanıt veren yazar Herkül Millas, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerinin Yunanistan'da tehdit olarak görülüp ciddiye alındığını söylüyor ve ekliyor: "Türkiye'nin 'Yunanistan bizi provoke ediyor' söylemi Yunanistan'da şaşkınlık ile izleniyor."
Son dönemde Türkiye ve Yunanistan arasında "çok kötü bir geçmişi hatırlatan bir güç söyleminin her gün gündemde olduğunu" hatırlatan Herkül Millas'a göre, bu tür söylemler "bizlerin" de düşman algısını güçlendiriyor.
Millas, "Bu biçimde 'eğitilen' kitleler, zamanla siyasilerin kontrol edemeyeceği, uzlaşmaya yatkın olmayan saldırgan bir dinamiğe dönüşür" diyor ve uyarıyor: "Bir kısır döngüdür bu: Sonunda siyasilerin barışçıl çözümleri önermeleri bile olanaksız olur."
Devamını Herkül Millas'ın kendisinden dinleyelim...
Kaygı verici bir açıklama: "İşgal"
Türkiye-Yunanistan ilişkileri, 2020-2021 döneminde Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimin ardından son dönemde yeniden bir gerilime sahne oluyor. Bu gerilim, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "bir gece ansızın gelebiliriz" açıklamaları Yunanistan kamuoyu ve siyasetçilerce nasıl karşılanıyor ve tartışılıyor?
"Bir gece ansızın gelebiliriz" sözü Yunanistan'da çok konuşuldu, tehdit olarak görüldü ve ciddiye alındı. Bir savaş olasılığından söz edenler de çoğaldı.
Ama sanırım pek konuşulmamış başka bir açıklama daha önemli ve kaygı verici. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanlıların şu anda bazı Türk adalarını "işgal" ettiğini de söyledi. "İşgal" kelimesi "anlaşmazlık", "gri bölge", "ihlal" ve "sorun" gibi kelimelerden çok farklıdır. İşgalci ile konuşulmaz ve pazarlık edilmez; savaşılır ancak.
Bu tür ciddi konularda her kullanılan kelimenin önemli olduğunun bilinmemesinin ihtimal dışı olduğunu düşünürsek, bu "işgal" durumunun devamında "işgale karşı bir hareketin olacağı" akla yakın geliyor. Yani, bir kayalığa veya adacığa bir "operasyon" sürpriz sayılmamalı.
"İşgale" hiçbir tepki verilmezse, bu kez de resmen söylenenlerin bir anlamı kalmamıştır demektir ki, bu kez de diplomatik temasların güvenirliliğinin sonu gelmiş demektir.
"Politikacılar iki tarafta 'aynı' değiller"
Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin son dönemde yeniden bu tür gerilimlere şahit olmasının sebebi sizce nedir? Her iki ülkenin iç siyaseti ve yaklaşan genel seçimlerin bunda bir payı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Türkiye'de yaklaşan seçimler pek olağana benzemiyor. Gündemde olan yalnız bir iktidar değişikliği değil; rejimin kendisi konu ediliyor.
İktidar seçimi kaybettiğinde "hesap verme" durumunda kalacağı söyleniyor ve bu söylem seçime farklı bir anlam veriyor: Seçimin AKP tarafından kaybedilmesinin bedeli bir normal seçimi kaybetmekten çok daha büyüktür. Adeta her halükarda kazanılması gereken bir durum var.
Yunanistan'da ise beklenen seçim sonucu, Miçotakis'in kazanacağıdır. Başbakan başarılı bir ekonomik programı uyguluyor ve bir muhtemel savaş karışıklığı, hesaplarını ciddi biçimde bozacaktır.
Yani, politikacılar iki tarafta "aynı" veya ayna karşıtı değiller. Turizmi de teşvik edecek sakin bir Ege Denizi Miçotakis'e yararlı olacaktır. Zaten bu yüzden sık sık diyaloga hazır olduğunu söylüyor – karşı taraf "Miçotakis yok" diyorsa da...
Rusya-Ukrayna savaşı fotoğrafın neresinde?
Bir yandan Ukrayna'da savaşın devam ettiğini, Azerbaycan-Ermenistan gerginliğinin de yeniden tırmandığını görüyoruz. Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde son dönemde yaşanan gerilimi dünya siyaseti bağlamında nasıl okumak gerekiyor?
Yunanistan şu anki dünya konjonktürünü başarılı biçimde kullanıyor. Türkiye Rusya'ya karşı "dengeli" siyaset ile "Batı'ya" mesafeli kalırken, Yunanistan, Batı'nın "güvenilir müttefikine" dönüştü. ABD, Türkiye'den her an uzaklaştırılabilecek askeri üslerinin alternatifini Yunanistan'da kuruyor.
Ama ABD dışında Yunanistan'a başka ülkelerin de destek olmaları – örneğin Fransa, Mısır, İsrail gibi - Türkiye ile "kavgalı" olanların Türkiye'ye bir mesajıdır da. Türkiye'nin dış politikası ve hırçın söylemi, bir eksen kayması işareti olarak kaygı ile izleniyor.
Güçlü bir devlet bahanelerle daha zayıf bir ülkenin toprak bütünlüğünü ihlal ederken - Rusya/Ukrayna söz konusudur – Türkiye'nin Yunanistan'a karşı "egemenlik" sorunlarıyla çıkması zamanlama açısından çok isabetsiz oldu. Demokratik ülkelerin bu konjonktürde Yunanistan'ın yanında olmamaları Ukrayna politikalarıyla çelişiyor olacaktı.
"Caydırıcılık" için silahlanma
Yunanistan hükümetinin ve Başbakan Kiryakos Miçotakis'in Türkiye ile ilişkiler ve son gelişmelere yaklaşımını nasıl değerlendirirsiniz?
Yunanistan'da hemen hemen bütün siyasi yelpazenin politikacıları şu an, Türkiye ile silahlı bir "olay" yaşanmaması için dikkat edilmesi gerektiğinde görüş birliği içindeler. Türkiye'nin "Yunanistan bizi provoke ediyor" söylemi ise Yunanistan'da şaşkınlık ile izleniyor.
Ekonomik kriz yüzünden yaklaşık on yıldır silahlanmaya hiç önem vermemiş olan Yunanistan, son aylarda ciddi bir silahlanmaya başladı. Amaç, "aniden gelmeye" karşı caydırıcılık sağlamaktır.
"Rusya, müdahaleden kârlı çıkar"
Türkiye-Yunanistan ilişkilerini sizce ilerleyen dönemde ne bekliyor? Siz gerilimin daha da artmasını bekliyor musunuz?
Türkiye'deki seçimle ilgili kamuoyu yoklamaları bu alanda karar verici olabilir. Eğer savaş atmosferi oy kazandırıyorsa, (sınırlı) sıcak bir çatışma görebiliriz. Bu olacaksa, Yunanistan'ın sert tepkisine neden olmayacak boyutta sınırlı ve sembolik bir "müdahale" olması daha muhtemel.
Rusya böyle bir gelişmeden kârlı çıkacak olan büyük güçtür. Batı böyle bir gelişmeyi önlemek için her halde çaba gösterecektir – ve şimdi de bu yöndeki çabalarını zaten görüyoruz.
"Kötü bir geçmişi hatırlatan güç söylemi gündemde"
Türkiye ve Yunanistan'da Eylül ayında yapılan iki anket, her iki ülke halkının da birbirini "düşman" olarak görmediğini ortaya koymuştu. Yaşananlara Yunanistan'dan bakan biri olarak, sizce genel anlamda Yunanistan kamuoyu Türkiye ve Türkiye ile ilişkilere nasıl yaklaşıyor?
Bu düşman/dost, seviyor/sevmiyor söylemini anlamsız buluyorum. Halkların birbirini sevmesi, beğenmesi veya tersi önemli değildir. Önemli olan ülkelerin ve halkların sorunlarını "normal" ülkeler olarak, bilinen diplomatik yollarla çözmeyi tercih etmeleri.
Oysa son zamanlarda çok kötü bir geçmişi hatırlatan bir güç söylemi her gün gündemde. Hak arayışı ile ilgili her cümle, içinde mutlaka bir güç hatırlatması içeriyor. Bu yalnız karşı tarafın "mevzi kazmaya" başlamasına neden olmuyor, aynı zamanda "bizlerin" düşman algımızı da güçlendiriyor.
Bu biçimde "eğitilen" kitleler, zamanla siyasilerin kontrol edemeyeceği, uzlaşmaya yatkın olmayan saldırgan bir dinamiğe dönüşür. Bir kısır döngüdür bu: Sonunda siyasilerin barışçıl çözümleri önermeleri bile olanaksız olur. Şu an halkların karşılıklı kin beslememeleri haber oluyor! Buna üzülüyorum! Çok acı!
"Nasıl iyimser olabilirim ki?"
Barışın sadece çatışma veya savaşın olmaması anlamına gelmediğini de düşünerek Türkiye ve Yunanistan arasında barışın sağlanması sizce nasıl mümkün olur? Bu noktada farklı paydaşlara ve halklara/yurttaşlara nasıl bir rol düşüyor?
Otuz beş yıl önce yazmış olduğum Türkiye-Yunanistan ilişkileriyle ilgili Tencere Dibin Kara başlıklı kitabıma bu günlerde yeniden bir göz attım. Aynen yayınlanabilir sanıyorum. Sanki aradan hiç zaman geçmemiş.
Nasıl iyimser olabilirim ki? Bence herkes kendisini kurtarsın! Kendi vicdanını rahatlatmak için bir şeyler yapsın. Halkları barıştırmak gibi iddialı projeleri gerçekleştirecek güçleri etrafta pek göremiyorum. (SD)