Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden Yard. Doç. Dr. Behlül Özkan’la Suriye’de Rusya’nın açık şekilde Esad’tan yana tavır alması, ABD’nin ve AB’nin önceliğinin Esad’ın gidip gitmemesinden ziyade IŞİD’in etkisiz hale getirilmesi ve mülteci sorununun ön plana çıkması ile Türkiye’nin son dönem Suriye politikasını konuştuk.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde tampon bölge, güvenli bölge, uçuşa yasak bölge gibi hedeflerinin Rusya’nın adımlarıyla engellendiğini belirten Özkan, şu an Türkiye’nin Suriye’de Rusya’yla karşı karşıya gelebilecek ne dış politika stratejisine ne de askeri kapasiteye sahip olmadığı görüşünde.
Özkan, Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin tek hedef ve politikasının “Esad gitsin” üzerine kurulu olduğunu belirtirken, bunun için bir yöntem dahi öneremediğini, bölgedeki diğer aktörlerin de önceliğinin Esad’ın devrilmesinden ziyade IŞİD sorunu olduğuna dikkat çekiyor.
“O sözler Erdoğan’ın ağzından kaçmadı”
Erdoğan “Esad’la geçiş sürecine gidilebilir” dedi. Hemen akabinde Davutoğlu ise “Esad'la geçiş süreci olmaz, satükonun devamı anlamına gelir” dedi. Öncelikle bunu nasıl yorumlayabiliriz? Türkiye'nin rolü değişiyor mu?
Erdoğan'ın sözlerini ağzından kaçan sözler olarak algılayamayız. Çünkü Rusya ziyareti sonrası böyle bir açıklama gelmesi, bir şeylerin Türkiye açısından ters gittiğini gösteriyor.
ABD, AB, Rusya, İran geçiş sürecine Esad'la gidilecek derken Türkiye'nin bunu değiştirme kapasitesi var mı diye sormak gerekiyor.
Türkiye'nin böyle bir kapasitesi yok. Dolayısıyla Erdoğan'ın Putin ziyareti sonrası yaptığı açıklamadan geri adım atması, Davutoğlu'nun Esad'la geçiş süreci olmaz demesi gösteriyor ki, başta Erdoğan ve Davutoğlu olmak üzere Türkiye'nin karar vericileri halen sahadaki siyasi ve reel gerçeklerden kopuk bir dış politika izliyorlar. Sahada meydana gelen değişimi anlamaktan ve algılamaktan hala uzaktalar.
Suriye'de sahada çok ciddi bir değişim var. Onu anlamaları gerekiyor.
"Hedef Halep’i fethetmekti"
Ne gibi bir değişim var?
Türkiye 2011'de Suriye'de ayaklanma başladığında, "6 ay içinde Şam'da Emevi camiinde namaz kılacağız, Esad yıkılacak" gibi bir anlayış içindeydi. Tıpkı Libya'da Kaddafi'nin devrildiği gibi Suriye'de de Esad'ın devrileceğini düşündü.
Batı'nın Libya'da olduğu gibi Suriye'ye de askeri müdahale yapacağını zannettiler.
İki tane çok önemli hata yaptılar.
Bir, Kaddafi ve Esad rejiminin yapısı birbirinden çok farklı. Esad rejimi çok daha organize ve disiplinli bir rejim. Kaddafi'nin aşiretler arasındaki dengeyi kuran sisteminden çok daha farklı bir bağ var.
İki, Suriye ile Libya'nın konumları çok farklı. Batı'nın müdahale edebilmesinin önünde başta Rusya ve İran faktörü olmak üzere çok ciddi engeller vardı.
Türkiye Esad'ın devrilmeyeceği gerçeğini 2014-2015 itibariyle gördü.
Esad devrilmiyorsa biz Suriye'nin kuzeyinde radikal grupları bir araya getirip bir fetih ordusu kuralım, Şam'ı fethedemiyorsak Halep'i fethedelim diye düşündüler.
Güvenli ve uçuşa yasak bölge planının arkasında bu plan var.
Beyaz Saray'ın Suriye danışmanlarından biriyle görüştüm; kendisinin adını vermek istemiyorum. O Türkiye'nin tüm hedefinin muhaliflerin Halep'i fethetmesi ve sonrasında barış masasına oturulması olduğunu söyledi.
Halep Suriye'nin en büyük şehri ve eğer Türkiye'nin Suudi Arabistan ve Katar'la desteklediği muhalifler Halep'i ele geçirseydi, sonra bu muhalifler müzakere masasına oturacaklardı.
“Rusya’nın askeri yığınakları Türkiye’nin hedefini çökertti”
Ama bu da mümkün gözükmüyor...
Mümkün gözükmediği gibi Batı'dan Türkiye'ye böyle bir destek gelmedi. Bütün bu İncirlik üzerine IŞİD'e karşı olan müzakerelerde bu var. Konuştuğum danışman Türkiye'nin bunu müzakere ettiğini, bunun için destek almaya çalıştığını söyledi. Şimdi bu da çöktü.
Bunun çökmesinin de en önemli nedeni Rusya'nın son bir iki aydır Suriye'de yaptığı askeri yığınak.
Rusya, Suriye'ye havadan havaya, yani diğer savaş uçaklarıyla muharebe edebilecek savaş uçakları gönderdi. Bu uçakların amacı bombalama yapmak değil, olası bir hava saldırısında karşı tarafın hava kuvvetlerini imha etmek.
Peki, bu uçaklar kime karşı kullanılacak?
Muhalefetin de IŞİD'in de savaş uçağı falan yok. Bu uçakların bir kısmını da Lazkiye'ye, yani Türkiye sınırlarının 40-45 kilometre yakınına koydular. Bu Türkiye'ye şunu demek anlamına geliyor: Sen Suriye'nin kuzeyinde uçuşa yasak bir bölge kuramazsın, kurarsan benimle çatışmayı göze alacaksın demek.
Dolayısıyla Türkiye'nin bu planı da çöktü. Şimdi Türkiye artık çok farklı bir safhada.
“Kendi ‘butik devlet’lerini hayal ettiler”
Davutoğlu 100 biner kişilik üç mülteci kenti kuralım önerisini getirmişti. Türkiye, tampon bölge, güvenli bölge stratejisinin ardından şimdi bu stratejiye mi bel bağladı?
Bir kere orası başka bir ülkenin toprağı. Gezi Parkı'na AVM yapmaya benzemiyor bu iş.
300 bin mültecinin o bölgeye yerleştirilmesi, güvenli bölge üzerinden muhaliflerin Halep'e saldırtılması planının bir parçasıydı.
Türkiye'nin hedefi, bir kaç yüz bin mülteciyi güvenli bölgeye yerleştirip, bunları uçuşa yasak bölgeyle korumaktı. Buradan hem muhalif bir ordu devşirmeyi, hem de kendi denetimlerinde de bir tane "butik devlet" oluşturmayı planladılar.
Halep'in alınmasıyla hem AB'nin mülteci sorununun çözüleceğini, hem kendilerinin de mülteci sorunundan kurtulacaklarını düşündüler.
Yani muhteşem bir plan gibi görünüyor ama Rusya bu planı bozdu.
Rusya’nın Suriye’ye gönderdiği iddia edilen silahlarAl Jazeera’de yer alan bilgilere göre, Rusya Suriye’ye T-90 tipi tanklar, Smerch ve TOS-1 tipi ağır silahlar, Fencer ve Frogfoot isimli uçaklar ve insansız hava araçları (İHA) gönderdi. Moskova’nın Şam yönetimine gönderdiği silahların cinsi veya miktarı resmi kaynaklar tarafından açıklanmıyor ancak Suriye’deki izleme örgütleri, diğer ülkelerin istihbaratları ve Rusya’daki Savunma Bakanlığı’na yakın kaynaklar ile uydu fotoğraflarının da yardımıyla bu silahlar tespit edilmeye çalışılıyor. |
“Esad tek hakim değil ama hakim güçler arasında en güçlüsü”
Erdoğan ve Davutoğlu Esad'ın Suriye'nin sadece yüzde 14-15'ine hakim olduğunu iddia ediyorlar. Bunu nasıl değerlendirebiliriz?
Toprak alanı olarak konuşuyorlar ama bunun bir anlamı yok. Nüfus ve ekonomi olarak bakmak lazım. Evet, Esad şu an Suriye'nin tek hakimi değil ama Suriye hakim güçler içinde en güçlüsü.
Putin dün dedi ki, “Suriye'de Esad rejimi ve kuzeydeki Kürtler dışında tüm örgütler terörist.”
Bu şu anlama geliyor: Biz Suriye'de Şam rejimini ve Kürtleri tanıyoruz. Diğer her türlü silahlı güce karşı savaşacağız diyor.
Yani Türkiye'ye "senin muhalifleri silahlandırma, muhalifleri meşru hale getirme planını ben karşı çıkıyorum ve senin savaştığın PKK'nin Suriye kolunu meşru bir aktör olarak tanıyorum demek istiyor.
“Türkiye, Suriye'de Rusya'yı karşısına alamaz”
Aynı şeyi ABD'de söyledi. PYD'yi terör örgütü olarak kabul etmediklerini açıkça beyan ettiler... Peki, Türkiye'nin Suriye nedeniyle Rusya'yla ilişkilerinin kötü gitmesi, durumun sıkışması halinde nasıl bir gidişat bizi bekler?
Türkiye, Suriye'de Rusya'yı karşısına alamaz. Buna cesaret edemez. Çünkü Türkiye'nin Suriye'de Rusya'yı karşısına alabilecek ne kapasitesi, ne de sahada bunu uygulayabilecek aktörleri var.
Suriye'deki savaş başından beri vekiller üzerinden giden bir savaş. Şam dediğimiz zaman onu İran ve Rusya olarak okuyoruz. Muhalifler deyince Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar olarak okuyoruz.
Türkiye'nin vekilleri Suriye'de çok zayıfladı. Aralarında ilişki yok, bir ideolojileri, amaçları kalmadı.
Öte yandan Türkiye'nin askeri ve dış politika gücü de Rusya ile kıyaslanmayacak kadar güçsüz. Dolayısıyla Türkiye'nin Rusya'ya kafa tutacağına ben hiç ihtimal vermiyorum.
“Suudi Arabistan’ın önceliği Suriye değil”
Bu noktada Türkiye'nin Suudi Arabistan'a sırt dayaması halinde ne olur? Çünkü Suudi Arabistan da Türkiye gibi "Ne olursa olsun Esad gitsin" üzerinden politika izliyordu...
Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye'den bahsettiğimiz zaman, bunlar trajikomik şekilde “Suriye'nin dostları” olarak bir araya geldiler. Bunların üçü kendi aralarında bile anlaşamıyorlar.
Suudi Arabistan'ın Suriye'yle sınırı olmadığı gibi başında Yemen sorunu var. Dolayısıyla Suriye'de olanlar Suudi Arabistan için birinci öncelik değil.
Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye toplaşmasının sahadaki vekilleri çok zayıfladılar.
“Türkiye NATO ittifakının takınacağı tutuma uygun davranmak zorunda”
Radikal’den Fehim Taştekin bugünkü yazısında Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı'nın Rusya, Türkiye, ABD, Suudi Arabistan, Mısır'ın Ekim'de Cenevre'de bir temas grubu oluşturmak için biraraya geleceğini söylediğini yazdı. Bunu nasıl yorumlayabiliriz?
Türkiye dışında burada belirleyici olan iki aktör var: ABD ve Rusya. ABD ve Rusya'nın da birincil hedefi Esad'ın falan gitmesi değil, IŞİD'in orada etkisiz hale getirilmesi.
Devletler dış politikada şöyle anlaşırlar: Ben Esad'ın gitmesini istiyorum; sen kalmasını istiyorsun. Peki anlaşamadık. Anlaşabilecekleri konular üzerinden ilerlerler. Dolayısıyla İran'ın da devreye girmesiyle Türkiye burada daha fazla ayak direyemez.
Böyle bir toplantı olacaksa Türkiye ABD'nin içinde bulunduğu NATO ittifakının takınacağı tutuma uygun davranmak zorunda.
Bence batının Suriye'ye bakışındaki son bir yılda yaşanan değişimin başlıca nedeni mülteci krizi.
Bugün Sırbistan'la Hırvatistan arasındaki diplomatik ilişkiler dahi mülteci sorunu nedeniyle kopma noktasına geldi. Yani Avrupa'nın en önemli sorunu şu anda bu. Dolayısıyla Suriye sorunu sadece Suriye sorunu değil, tam anlamıyla bir Avrupa sorunu haline geldi.
Avrupalı devlet insanları artık Esad kalsın mı gitsin mi meselesini bıraktılar, mülteci sorununun çözülebilmesi için bir an önce çatışmaların sona ermesini istiyorlar.
“Türkiye sadece ‘Esad gitsin’ diyor ama yöntemi yok”
Yani Türkiye de bu yeni denklemde söz sahibi olabilmek için herhalde ABD, AB ve Rusya'nın suyuna gitmek durumunda kalacaktır.
Tabii. Türkiye Başbakanı oturup Amerikalılarla konuştuğunda “Sen ne istiyorsun” sorusuna sadece “Esad gitsin”, “IŞİD'e karşı savaşalım”, “Biz PYD'yi terörist olarak görüyoruz” diyor.
Yani sahadaki en güçlü aktörlerden birini istemiyorsun, diğer ikisini terörist olarak tanıyorsun. Yani Türkiye'nin bir stratejisi, makul bir dış politika hedefi yok.
Yani bir B planı da yok. Hep tek plan üzerinden hareket ediyor...
Evet. B planı da C planı da yok. Bir hedefi var ama onu makul şekilde açıklayamıyor. “Esad gitsin”, “PYD ve IŞİD terörist” diyor sadece. Bir kim olduğu bilinmeyen muhalif yapı var, bir de beş kişi kalan eğit donat ekibi var. Türkiye en büyük hedefi olan “Esad gitsin”i gerçekleştirebilecek bir yol bile öneremiyor.
“İktidar değişmedikçe Türkiye değişime ayak uyduramaz”
Peki bu yeni denklemde Türkiye nasıl yer alacak?
Türkiye'de bir hükümet değişikliği olmadığı sürece Türkiye'nin sahadaki değişikliklere ve uluslararası değişimlere ayak uydurması çok zor.
Esad gitsin ne anlama geliyor? Bu Beşar Esad gitsin demek değil. Suriye'de seküler Arap milliyetçisi Baas rejimi gitsin, bunun yerine İslamcı rejim kuralım demek. Bunun Türkçesi bu.
Türkiye Esad gitsin derken Suriye'deki rejim değişsin anlamında söylüyor.
Batı bunu deneyimleyerek yaşadı. Saddam gitsin dediler; Baas rejimini yok ettiler ama yerine yenisini koyamıyorlar. Kaddafi rejimini ortadan kaldırdılar yerine yeni bir siyasi düzen kuramadılar.
Ortadoğu'nun bu konjonktüründe Esad gitsin demenin bir geçerliliği, yapılabilirliği yok. Türkiye bunu kabullenemiyor. (EKN)