Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Siverek’te 1994’te gözaltında kaybedilen Özgür Gündem Urfa muhabiri 19 yaşındaki Nazım Babaoğlu’nu anlatan kitaba açılan dava, “ifade özgürlüğünü ihlal etmekten” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) mahkum oldu.
TIKLAYIN- Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık/ Nazım Babaoğlu'nun Kaybedilişi
Ali Aydın’ın hazırladığı “Kayıpsın Diyorlar” adlı kitap, 2004’te Aram Yayıncılık’tan yayımlanmış, yayımlanmasının ardından da yayınevinin o dönemki sahibi ve yayıncısı olan Fatih Taş’a dava açılmıştı.
Türkiye, Fatih Taş’a 2 bin 500 Euro manevi tazminat ödeyecek.
“Devleti aşağılamaktan” mahkum oldu
Fatih Taş, bu kitapla “Türkiye Cumhuriyet devletini alenen aşağıladığı” gerekçesiyle yargılandı.
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi 20 Ekim 2005’te verdiği kararla, Taş’ı, Türk Ceza Kanunundaki 301. maddeden suçlu buldu ve 6 ay hapse mahkum etti.
Mahkumiyete, kitabın 11. sayfasında “Devlet, mafya, çete ilişkisinin...”, 14. sayfada “Ulusal diriliş ve kurtuluş mücadelesi karşısında eski cennetleri yitirmenin telaş ve öfkesi ile Kürt halkının üstüne vahşet kusan...”, 18-19 sayfada “...en değme kanlı faşist diktatörlüklerde yapıldığı gibi küçük çaplı katliamlar...” ve 39 sayfada “Kürt Halkı ayağa kalkmış tarihi haksızlıkların, katliamların hesabını sormada...” ifadelerinin geçmesi ve kitabın tamamında Devletin alenen aşağılanması gerekçe gösterildi.
Fatih Taş’ın cezası, dönemin parasıyla 1650 liraya çevrildi. Taş bu cezaya da itiraz etti ancak itirazı zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddedildi. Taş bunun üzerine AİHM’e başvurdu.
Başvurusunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini ifade etti.
“301. madde, ifade özgürlüğüne sürekli bir tehdit”
AİHM kararını bugün açıkladı, Türkiye, ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle 2 bin 500 Euro tazminat ödemeye mahkum edildi.
Kararda, Taş’a verilen cezayla, ifade özgürlüğü hakkına müdahale edildiği ifade edildi. TCK’nın 301. maddesiyle ilgili daha önceki dava ve kararlarına da atıfta bulunan AİHM, bu maddenin aşı ıkapsamlı ve muğlak oluşuna ve bu haliyle ifade özgürlüğü için sürekli bir tehdit konumunda olduğuna dikkat çekti.
“Kitap, kamu yararı içeriyor”
Mahkeme ayrıca, kitabın konusunun, “şüphesiz kamu yararı içerdiğini” belirtti.
Kitapta Taş’ın mahkumiyetine gerekçe gösterilen ifadelerin, kamu görevlilerine yönelik eleştiri olduğu ve bu eleştirilerin sert karakterli de olabileceği ifade edildi.
Nazım Babaoğlu hakkında
Nazım Babaoğlu'nu ağabeyi İrfan Babaoğlu, bianet’in Öldürülen Gazeteciler ve Cezasızlık dizisinde, kardeşini anlatmıştı.
Nazım, Babaoğlu ailesinin yedinci ve son çocuğuydu. Annesi evde yedi çocuğunu yetiştirdi, evde çalıştı, babası mahallede bakkaldı. Nazım 12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde, ailesiyle Diyarbakır'a yerleşti. İlkokula Diyarbakır'da başladı ama ekonomik sıkıntılardan dolayı aile iki yıl sonra Urfa'ya döndü. Lise son sınıftan itibaren Özgür Gündem'de çalıştı. O yıl üniversite sınavlarına hazırlanıyordu. Ama sınava hiç giremedi.
1993’te dönemin DYP Urfa Milletvekili Sedat Bucak'ın liderliğini yaptığı Bucak Aşireti Mehmet Ağar'ın ısrarı ve desteğiyle koruculuğu kabul etmiş, Bucak Aşireti'ne mensup korucuların tecavüz ettiği öğretmenlerle ilgili haber Özgür Gündem’de yayınlanınca gazete çalışanlarına yönelik tehditler artmıştı.
12 Mart 1994 sabahı Anadolu Ajansı Muhabiri Murat Yoğunlu Özgür Gündem Bürosu'na “Çok önemli bir haber var, bir muhabiriniz mutlaka Siverek'e gelsin” diye telefon etti. Yoğunlu daha sonra böyle bir telefon ettiğini kabul etmedi.
Bu telefon üzerine Siverek’e giden 19 yaşındaki muhabir Nazım Babaoğlu gözaltına alındı ve kaybedildi.
1993'te yine Siverek'te gözaltına alınarak kaybedilen Hüseyin Taşkaya'nın kardeşi Aziz Taşkaya, ağabeyini sormak üzere gittiği Sedat Bucak'ın evinde Nazım'ı gördüğünü açıkladı.
2011'de Erzurum Cezaevi'nde hükümlü Aydın Sevinç, Urfa Baro Başkanlığı'na gönderdiği faksta 1993'te Urfa'da JİTEM için çalıştığını, 1994'te Nazım Babaoğlu'nun kaçırıldığını, öldürüldüğünü ve gömüldüğünü anlattı. Can güvenliğinin olmadığını, avukat tayin edilirse bildiklerini anlatacağını söyledi. Diyarbakır İnsan Hakları Derneği (İHD) yetkilileri Sevinç ile görüşmek için Erzurum'a gitti, görüşemedi.
Anneleri Makbule Babaoğlu Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 418. buluşmasına gönderdiği ses kaydında şöyle seslenmişti: “19 yıldır oğlum kayıp. Başvurmadığım yer kalmadı. Herkesin evladı var. Artık anaların ciğeri yanmasın. Biraz merhamet olsun. Eğer devlet isterse, benim oğlumun kemiklerini çıkartır bana verir. Bu ne biçim devlet? Ben devlete soruyorum. Benim oğlumun kemiklerini bana vermeden nasıl barış yapacaksınız?” (AS)