* * *
Türkiye -tıpkı Arjantin gibi- aynı filmi tekrar tekrar izlemeyi seviyor. Arjantin örneğinde, her döviz krizinde, işler sakinleştiğinde peso dolara sabitleniyor ve bu da kaçınılmaz olarak bir sonraki krizin tohumlarını atıyor. Başkan Milei şu anda bu yaklaşımı daha da güçlendiriyor.
Türkiye için de durum benzer. Son on yılda, Cumhurbaşkanı Erdoğan bankacılık sistemini kötüye kullanarak birbiri ardına kredi patlamaları yarattı. Bu durum, Türkiye'nin büyüme hız sınırının çok üzerine çıkmasına ve Erdoğan'ın iktidarda kalmasına olanak sağladı -ancak bunun bedeli periyodik döviz krizleri oldu. Bu kriz döngüsü, ancak Erdoğan sonunda siyaset sahnesinden çekildiğinde bitecek.

Yukarıdaki grafik, gelişmekte olan kilit piyasalarda (GOÜ) kişi başına düşen reel GSYİH'yi gösteriyor.
2010'a kadar Türkiye'ye (mavi) benzeyen Arjantin (turuncu), Brezilya (siyah) ve Meksika (pembe) gibi orta gelirli gelişmekte olan ülkelerden oluşan bir kümelenme var. 2010 sonrasında Türkiye hızla büyüdü ve kişi başına düşen GSYİH'sini Çin (kırmızı) ile neredeyse aynı hızda artırdı.
Bu, gerçek olamayacak kadar iyi tınlıyorsa da, tam öyle olmadı. Küresel mali krizden bu yana geçen on yılda Erdoğan, bankacılık sistemini istismar ederek birbiri ardına kredi patlamaları yarattı. Bu kredi patlamaları tüketimi artırdı ve büyük miktarda ithalatı emdi. Bu da Türkiye'nin kronik cari açık vermesinin nedeni. Küresel risk iştahı azaldığında veya Erdoğan bir muhalefet liderini tutukladığında, TL fırlıyor.

Yukarıdaki grafik, Türkiye'nin kredi patlamalarının ne kadar çılgınca bir döngüye girdiğini gösteriyor. Grafik banka kredileri için 13 haftaya ortalanmış hareketli ortalamayı gösteriyor, bunu yerel para birimi ve döviz cinsinden krediler olarak ve devlet bankaları ile özel bankalar olarak ayrıştırıyor.
2017 ve 2018'de başlayan kredi patlamaları o sıralar çok büyüktü, ancak şu an yaşananlarla kıyaslandığında çok küçük kalıyorlar. Nominal olarak, TL cinsinden kredilere bakıyorum; bu pek çok kişiye garip görünebilir çünkü Türkiye’de çift haneli enflasyon var. Bunun nedeni ise TL'nin dolar karşısında yoğun şekilde yönetiliyor olması. TL cinsinden krediler doğrudan satın alma gücünün en yüksek olduğu ithalata gider. Bunu (yani krediyi) reel olarak düşürmek yanlış olur.
Türkiye siyasi olarak derin bir bölünme yaşıyor. Erdoğan'ın iktidarda kalmak için tek umudu, büyümeyi mümkün olduğunca artırmak. Bunu yapmanın tek aracı kredi, bu yüzden Türkiye'nin bitmek bilmeyen yükseliş-düşüş döngüsünün yakın zamanda sona ermesi için hiçbir umut yok. Türkiye, ancak Erdoğan nihayet siyaset sahnesinden çekildikten sonra makroekonomik istikrarına kavuşabilecek.
(AEK)

