El Kaide bir ihtimal, diğerleri de var
El Kaide'nin kurucuları arasında Türkiyeli İslamcıların da bulunduğunu; daha önce Çeçenistan, Bosna, Yugoslavya'da savaşmış mücahitlerin Türkiye'ye terörist İslamcı örgütlerle organik bağlar kurmuş eğitimli militanlar olarak döndüklerini hatırlatan Yanardağ ise, "Bütün bunlar El Kaide'nin Türkiye'deki zeminini hazırladı" dedi.
Bununla birlikte Yanardağ, eyleme gerekçe olabilecek diğer olasılıkları şöyle sıraladı:
* ABD-Türkiye-İsrail arasında oluşan bölgesel bir eksen var. Türkiye, esas olarak bunun bedelini ödüyor diye düşünülebilir. Türkiye, İsrail'le bir tür stratejik ortak olarak hareket ediyor.
* İsrail, Kuzey Irak'ta ABD himayesinde kurulacak bir federe Kürt devletini şiddetle destekliyor. Bu ihtimal, kimi istihbarat örgütlerinin de bunu teşvik edebileceğini akla getiriyor. Ancak bütün bunlar, birer komplo teorisi olmaktan öteye geçemiyor.
* Türkiye belirgin, hedefleri tanımlanmış, dünyadaki yerini açıkça seçmiş bir dış politika izlemiyor; bir yön arayışı söz konusu. Bu belirsizlik ve kararsızlık da genel olarak bu tip eylemlere Türkiye'yi açık hale getiriyor.
"Terörün gücü, gücün terörü"
Aydın ise, bazı siyasi parti temsilcilerinin ve siyasi yorumcuların "teröre yönelik daha sert önlemler alınması" çağrılarını eleştirerek, "terörün gücüne ve gücün terörüne karşı uyanık olunması gerektiğini" söyledi.
"Sinagog saldırılarının ardından 'teröre karşı işbirliği' ve bir bütün olarak 'İslamcıları suçlama' yönelimleri dikkate alınmalı" diyen Aydın, "sorunlarını barışçıl yollarla ve adil biçimde çözen bir Türkiye'nin daha güvende olacağını" belirtti.
Aydın ve Yanardağ, şunları söylediler:
Aydın: Çok yönlü düşünmekte fayda var
* Sinagog saldırılarının ardından Türkiye'deki iktidar güçlerinin ve uluslar arası güç odaklarının "teröre karşı işbirliği" ve bir bütün olarak "İslamcıları suçlaması" yönelimleri dikkate alınmalı. Daha çok yönlü düşünmekte, özellikle demokrasi güçleri açısından büyük yarar var.
* Batının ve Siyonizmin, Arap ve İslam dünyasına yönelik dışlayıcı politikaları sürdüğü müddetçe, özellikle de İsrail'in Filistin halkına yönelik işgalci ve terörist politikası devam ettikçe, bu tip eylemler de dünyanın belli kesimleri nezdinde meşruiyet zeminine sahip olacaktır.
* Cumartesi günkü eylemin ardından, kimi kontrgerilla zihniyetli güçlerin, geçmişte sergiledikleri faili meçhul ve baskı politikalarını meşrulaştırmaya çalıştıkları görülüyor. Bu güçler yaşadığımız terörist saldırının ardından, kendilerine yönelik kısmi, hukuki sınırlamaları yeniden ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
* Aslında bu güçlerin, bu tip terör eylemlerini engelleyemedikleri, engellemek adına yaptıklarıyla Türkiye'de çok daha büyük ve yaygın bir terör atmosferi yarattıkları unutulmamalı. Unutulmamalı ki, bu kişilerin yarattıkları terör atmosferi, Türkiye'nin demokratikleşmesini engellemiş, sorunlarına kalıcı çözüm üretilmesi ihtimalini ortadan kaldırmıştır.
* Bu eylemi bahane ederek, Türkiye'nin yeniden hak ve özgürlüklerin sistematik olarak ihlal edildiği, demokratikleşmenin olanaksızlaştırıldığı günlere götürülmesi emellerine karşı uyanık olunmalıdır.
Yanardağ: El Kaide'nin Türkiye'de zemin bulması kolay
* Türkiye'de İslamcılık bir soğuk savaş gücü olarak örgütlendi. İslami örgütler devletin ve ABD'nin sola karşı konumlandırdığı, himaye ettiği güçler oldu.
* Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Mehmet Ağar, eylemlerin sürmesinden duyduğu endişeyi dile getiriyor; "son zamanlarda teröre karşı alınan yumuşak tavır değişmeli" şeklinde açıklamalar yapıyor.
* Oysa bunlar yanıltıcı açıklamalar. Faili meçhul cinayetlerin en yoğun yaşandığı dönemde, Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü; daha sonra da İçişleri Bakanı idi. Bu dönemde, "Hizbullah" faili meçhul cinayetlerde yoğun biçimde kullanıldı, kollandı, teşvik edildi. Bu dönem, devlet destekli bir yaygın cinayetler ve faili meçhul saldırılar dönemi olarak hatırlanır.
* Türkiye'de sola ve özgürlüklere karşı saldırının aracı olarak kullanılan İslami hareket, bir süre sonra bağımsızlaştı ve daha uç yöntemleri kullanan örgütler de ortaya çıktı. Bu örgütler, işleri bittikten sonra da temizlenmeye başladılar. Hizbullah'a karşı operasyonların bu dönemde yoğunlaşmaya başladığı da vurgulanmalı.
* Türkiye'de Çeçenistan'da, Yugoslavya'da, Bosna'da, Afganistan'da mücahit olarak savaşmak isteyen insanlara tolerans gösterildi. Bu insanlar, terörü eylem biçimi olarak benimseyen İslami örgütlerin organizasyonlarında savaştılar. Türkiye'ye eğitimli militanlar olarak döndüler.
* El Kaide bir Arap örgütü değil, uluslar arası bir örgütlenme. Kurucuları arasında Türkiyeli İslamcılar da var. Türk istihbaratı da bunu biliyor. Bu bağlantılar üzerinden El Kaide'nin Türkiye'de bir zemin bulması çok zor değil.
* Bu tip eylemlerin, özgürlüklerin önünün kesilmesine gerekçe gösterilmesi zor. Önümüzdeki dönemin kimi İslamcı örgütlere karşı polisiye tedbirlerle sınırlayıcı bir dönem olabilir. (BB)