*Fotoğraf: AA.
Ekonomi plaftormu FX Empire, Türkiye'nin ekonomik durumunu analize eden "Türkiye dönüşü olmayan yola girmek üzere" başlıklı bir yazı yayınladı.
Dennis Shen analizine, "Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, enflasyonun %20'nin üzerine çıktığı ve sıradan vatandaşların harcanabilir gelirini aşındırdığı koşullarda bile ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve ihracatı artırmak için borçlanma oranlarını düşürmeye kararlı olduğu sürece Ankara hükümetinin elinde çok az seçenek var" şeklinde başladı.
FX Empire Ankara'nın önündeki seçeneklere şöyle baktı:
- Ya kur krizi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanlarının "yeter artık" demesine yol açacak kadar kötüleşir ve bu aşamada merkez bankası, lira üzerindeki mevcut satış baskısını ve enflasyonu kontrol etmek için -geçici de olsa- personel değiştirir ve gecikmeli olarak faiz oranlarını yükseltir.
- Ya da bir alternatif olarak, merkez bankası para birimini "küresellikten arındırmaya" sermaye kontrollerini yeniden uygulamaya, ekonomi içinde dövize erişimi sınırlandırmaya, yerli bankalardan ve yabancı müttefiklerden döviz aramaya ve rezervleri savunmaya geçerek başvurur.
TIKLAYIN - "Liranın değer kaybı Erdoğan'ın açtığı bir yara"
Döviz kuru ağrı eşiği yükseldi
Hükümetin döviz kuru ağrı eşiği geçmişe göre daha yüksek görünüyor.
Küresel merkez bankaları genel olarak sıkılaşırken bile, 16 Aralık'taki para politikası komitesinde herhangi bir faiz indirimi kararı, Şubat ayından bu yana değerinin neredeyse yarısını kaybetmiş olan lira üzerinde daha da fazla baskı oluşturabilir.
Enflasyon Kasım'da yıllık bazda %21,3'e yükseldi ve reel politika faizlerini gelişen piyasaların en düşükleri arasında yer alan -%5,2'ye düşürdü.
Liradaki düşüşü durdurmak kritik öneme sahip ancak hükümetin döviz kuru ağrı eşiği, merkez bankasının bir döviz bozgununu devre dışı bırakmak için en son keskin artışın yaşandığı 2018'de veya 2020'nin sonlarında olduğundan daha yüksek görünüyor.
Erdoğan, para politikası da dahil olmak üzere bu aşamada ekonomik karar alma üzerindeki etkisini önemli ölçüde pekiştirdi.
Buna ek olarak, 2023'e kadar yapılacak olan yüzüncü yıl seçimleri öncesinde siyasi riskler çok daha yüksek.
Erdoğan ve genel başkanı olduğu Adalet ve Kalkınma Partisi anketlerde geride kalıyor, bu nedenle, hükümetin ekonomi üzerinde başarısızlığının kamuoyu tarafından kabul edilmesi muhtemel.
TIKLAYIN - Türkiye'de ekonomik çöküş nasıl başladı?
Döviz rezervlerinin kullanımı
Halihazırda hükümetin döviz kuru piyasalarına müdahale etmek için forex rezervlerini kullanma konusunda -daha önce bunu yapmamayı taahhüt etmişti- bir "küreselleşmeden uzaklaşma" stratejisi izlediğini ve yabancı para cinsinden mevduatı ve satışı caydırmak için belirli sermaye kontrol biçimlerini benimsediğini gözlemliyoruz.
Buradaki sorun, lirayı böyle bir stratejiyle savunmanın uzun vadede sürdürülemez olması.
Politika pahalıdır ve yalnızca zaman kazandırır.
Türkiye, 2018-20 döneminde 100 milyar ABD dolarının üzerinde döviz rezervi kaybı yaşadı.
Ekim ayı itibarıyla eksi 42,3 milyar ABD doları olan net rezerv takasları, bu politika çerçevesinin sonuçlarının kalıcı bir kanıtıdır ve bu politika çerçevesinin tekrar teşebbüs edilmesi riskli olacaktır.
Aynı zamanda yurt içi sektörün liranın değerine olan güvenini kaybetmesi ve daha fazla sermaye çıkışını hızlandırması nedeniyle riskli.
Siyasi gerilim muhtemel
Zayıf para birimi, halkta hoşnutsuzluğun temel nedeni olan yüksek enflasyonu ve tüketici satın alma gücü kaybını artırıyor.
Ayrıca, faiz indirimleri çok daha yüksek uzun vadeli oranlara, parasal koşulların sıkılaşmasına ve ekonomik istikrarsızlığın şiddetlenmesine neden oluyor ve en çok yoksulları vuruyor.
Erdoğan rotasını değiştirmez ve seçim yenilgisi kaçınılmaz görünürse ve iktidarı elinde tutmak için daha az demokratik yollara yönelirse, 2022 ve 2023'te siyasi gerilimlerin artması muhtemel.
Makalenin orijinali için tıklayın
(PT)