TL'nin ABD Doları karşısındaki yaşadığı değer kaybı, Ağustos ayında hızlandı. Bu sürecte bu krizin önünün nasıl alınacağına dair cılız açıklamalar Türkiye'nin ekonomi yönetiminin tepki vermekte çok geç kaldığı izlenimini pekiştirdi.
TIKLAYIN - Berat Albayrak Yeni Ekonomi Modeli'ni Açıklarken Dolar 6.38'i Gördü
Örneğin tarihi değer kayıplardan birinin yaşandığı anlarda, dün akşam (9 Ağustos 2018) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rize'de seçmenlerine seslenirken, çözüm için şunu söyledi:
"Şunu unutmayın, onların dolarları varsa bizim de halkımız, Hak'kımız, Allah'ımız var".
Ağustos ayına 4,91 TL olarak başlayan ABD Doları bugün 6,46'yı buldu. TL'nin aylık değer kaybı yüzde 23,65'i buldu.
TIKLAYIN - AKP'den Döviz Kuru Açıklaması: Dalgalanmalar Er Geç Duracak
Ekonomi yönetiminin Allah'a ve halka bırakımdığı sistemde, hükümete yakın yorumcuların çözüm için iki savı öne çıkıyor.
İlki "Gerekirse kuru sabitleriz", ikincisi ise "Türkiye'nin ABD Doları'nın uluslararası etkinliğini kıracak stratejik ortaklar bulacak gücü var" şeklinde özetlenebilir.
Bu iki başlığın daha fazla tartışılmadan gerçekçi bir politika oluşturma sürecine girilebilmesi için bu iki çözümün neden olanaksız olduğunu barış imzacılarından ve ihraç edilen akademisyenlerden Ali Rıza Güngen'e sorduk.
Türkiye sabit kura geçebilir mi?
Türkiye’nin bu koşullar altında kur sabitlemesine gitmesi mümkün değil. Kur sabitlemesi için yüksek bir rezerv gücü gerekli. Net rezervleri 29 milyar dolar olan ve düşme eğilimindeki bir ülkeden, bilhassa Mart ayından itibaren hızlı bir şekilde sıcak paranın çıktığı bir ülkeden bahsediyoruz. Bugün açıklanan ödemeler dengesi verilerine göre Türkiye’den Mart-Haziran ayları arasında 9 milyar dolar sıcak para çıkışı görülmüş. Yüksek miktarlarda gerçekleşen kaynağı belirsiz paranın seçime giderken kur krizini ertelediğini görüyoruz. Türkiye’nin mevcut koşullar altında sabit bir kur belirlese dahi bunu savunacak cephanesi bulunmuyor.
Ekonomi yönetimindekilerin tercihi mali alan yaratarak, kur krizinin etkileri görüldükçe kurtarma hamleleri düzenlemek olabilir. Ancak kur sabitlemek politika seçenekleri arasında bulunmuyor. IMF’nin kapısının çalınması dahi, bundan daha yüksek bir olasılık.
Türkiye, Rusya, Çin ve İran ile ortak bir kur sistemi oluşturup dolar-dışı uluslararası ticaret sistemi oluşturabilir mi?
Buradaki temel sorun Türkiye’nin ihracatının yarısını Avrupa’ya yapması. Türkiye’ye yapılan uluslararası doğrudan yatırımların dörtte üçünden fazlasının Avrupa ülkeleri ve ABD menşeli olması. Türkiye’nin bugünden yarına “blok” değiştirmek gibi bir seçeneği bulunmuyor. Çok daha yakın ticari ilişkiler kurulmuş olsa dahi alternatif bir ödeme sistemi oluşturmak ancak yıllar boyunca planlaması yapılarak ve dikkatli adımlar atılarak mümkün olabilir.
Doların dünya parası niteliğini koruduğuna da eklemek gerekli. Çin’le ABD arasındaki ticaret savaşı bir süreliğine farklı bir odak oluşacak mı düşüncesi yaratmış olabilir. Ancak daha büyük alt üst oluşlar olmadan dünya parasının farklılaşması gerçekleşmez.
Bu dönemde Türkiye, İran’la yaptığı üzere ticaretin dolar olmaksızın gerçekleşmesi gibi çabaların kapsamını genişletebilir. Ancak söz konusu adımlar Türkiye ekonomisinin finansörü konumundaki ve Türkiye ile derin ticaret ve yatırım ilişkileri olan ülkelerin farklılaşmasına kısa ve orta vadede yol açmaz.
İçinden geçtiğimiz kur krizi nedeniyle “yükselen piyasa endeksi”nde oynaklık 2008-09 seviyesinde. Türkiye’nin risk primi de 400 civarına yükseldi. Ekonomideki daralma ya da durgunluğun finansal sektör krizine yol açması, buradan da başta İspanya olmak üzere İtalyan ve Fransız bankalara sirayet etmesi tehlikesi konuşuluyor. Bu üç ülkede finansal kesimin Türkiye’dekilerden 140 milyar dolar alacağı var örneğin. Türkiye’nin hangi ülkelerle ne kadar yakın ilişki içinde olduğunun da bir işareti bu tarz rakamlar.
Ekonomi yönetimindekilerin külhan beyi tavırlarına rağmen Türkiye’ye çeşitli koşulların dayatıldığı yapılandırma ve kurtarma programlarını deneyimlememiz, başka bir ödemeler ya da ticaret sistemi oluşturma ihtimalinden çok daha fazladır. Ancak Türkiye’de güçlü ve kamucu bir siyasi müdahale gerçekleşirse krizin faturasını sıradan yurttaşların daha az ödemesi sağlanabilir. (HK)
Ali Rıza güngen kimdir?Akademisyen, ekonomist, siyaset bilimci. ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nden 2005 yılında yüksek lisans, 2012 yılında doktora derecesi aldı. 2012 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi'ne Araştırma Görevlisi Dr. olarak girdi. Bu görevini sürdürürken 22 Kasım 2016'de yayınlanan 677 KHK ile ihraç edilen 242 akademisyen arasında yer aldı. Gürgen bu KHK ile ihraç edilen 15 Barış İmzacısı'ndan biriydi. Devletin Yeniden Yapılandırılmasının Veçheleri Olarak Borç Yönetimi ve Finansallaşma: 1980 Sonrası Türkiye Örneği adlı doktora tez çalışması Türk Sosyal Bilimler Derneği tarafından Genç Sosyal Bilimci Ödülü'ne layık görüldü. Aynı çalışma ile Behice Boran Özel Ödülü'nü aldı. Finansallaşma, borç yönetimi, demokrasi kuramı ve devletin yeniden yapılandırılması alanlarında yayımlanmış çalışmaları bulunuyor. |