Bugün Cumhuriyetin ilanının 95. yıldönümü. Cumhuriyet'in hangi şartlarda ilan edildiğini İpek Çalışlar Eylül 2018'de yayımlanan kapsamlı Atatürk biyografisinde aktarmıştı. Cumhuriyet'in ilanını Çalışlar'ın "Mustafa Kemal Atatürk: Mücadelesi ve Özel Hayatı (1881-1927)" adlı çalışmasından aktarıyoruz.
Cumhuriyet
(…) Mustafa Kemal 22 Eylül'de Avusturya'da yayımlanan Neue Freie Presse gazetesi muhabiri Hans Lazar'a cumhuriyet ilanına dair bir mülakat verdi. Sözleri, 27 Eylül tarihli Hâkimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Anayasada değişiklik yapılacağını vurgulamış, "Netice itibariyle reis-i cumhurdan, reis-i hükümetten ve mesul vekillerden müteşekkil bir hükümet teşkil edeceğiz" demişti. Anayasayı değiştirip cumhuriyeti ilan etmek niyetinde olduğu hissediliyordu. (2)
Demeç köşe yazarlarını hareketlendirdi. "İdare şekli zaten cumhuriyet" diyorlardı. Reisicumhurluğa uygun aday Mustafa Kemal’dir diyenler kalabalıktı. Tartışma özgürlük içinde sürüyor, Mustafa Kemal’in meclis ve fırka yönetiminden çekilmesini savunanlar da çıkıyordu.
Padişahlığın son bulmasından bu yana devletin başkanı yoktu, nasıl seçileceği de belli değildi.
"Gazi Paşa tek adam olmaya gidiyor, bizi tasfiye mi edecek?" sorusu öne çıkıyordu. Milli Mücadele'nin yükünü taşıyan önemli isimler zaferle birlikte, dışlanmışlardı. Mustafa Kemal de onların gizli bir muhalif hizip oluşturduklarını düşünüyordu.
Latife, sözüne değer verilen isimlerin nabzım yokladı. Eski Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal'i köşke davet etti, cumhurbaşkanlığı konusunu açtı. "Nasıl kabul eder millet bunu? Cumhurreisliğini hoş görür mü?” diye sordu. Yusuf Kemal onu rahatlattı. "Hiçbir mahzur yoktur. Unvan değişti, başka bir şey yok" dedi. Zaten ne zamandan beri cumhurreisi değil miydi?
Görüşmelerin sonuna doğru yanlarına gelen Gazi de sohbete “Yok çanım benden vazgeçin, ben başvekil olayım da çalışayım edeyim. Mücadele edeyim. Fevzi Paşa’yı cumhurreisi yapalım…” diye itiraz etti. Yusuf Kemal Bey “Hayalatla (hayallerle) uğraşmayalım paşam" cevabını verdi. (3)
Anayasa ve basın
Cumhurreisliği yeni bir anayasa gerektiriyordu, 24 Eylül günlü, gazeteler Halk Fıkrası’nda anayasa görüşmelerine başlanacağını haber verdiler. İstanbul basını tedirgin, Ankara basını sessizdi.
26 Eylül günü ABD'nin İstanbul Komiseri Amiral Bristol, ABD Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği raporda şöyle diyordu: “Anayasa değişiklikleri haftaya hazır olacak Türkiye'de cumhuriyet ilan edilecek Hükümet halife karşısında lam bağımsız olacak.” (4)
Yılların gazetecisi Hüseyin Cahid tasarının meclise sunulmadan önce kamuoyu önünde tartışılmasını istiyordu. 3 Ekim tarihli Tanin'e göre, komisyon Amerikan sistemine taraftardı.
Tevhid-i Efkar gazetesi sahibi Velid Ebüzziya, “vazgeçelim şu cumhuriyetten de millet huzur bulsun” noktasına kadar gelmişti. Tartışma huzur kaçırıcı bir hal almıştı. (5)
Ankara başkent
İstanbul 6 Ekim'de işgalden kurtulmuş, halife İstanbul'da sarayda yaşamaya devam ediyordu. İki başlılık kalksın diye 13 Ekim'de Ankara başkent ilan edildi. İstanbul basını Ankara'nın başkent olmasına da öfkelenmişti. 14 Ekim günü Anadolu Ajansı, Ankara'da istasyon binasında Mustafa Kemal'in de katıldığı anayasa komisyonu toplantısında bazı maddeleri sapladığını duyurdu.
Bu haber üzerine muhalif Tevhid-i Efkâr imzasız bir yazıyla durumu alaya aldı:
“Bizim bildiğimiz cumhuriyet, istasyon binalarında değil millet meclislerinde doğar, İstasyon binasından ise olsa olsa tren çıkar. Fakat Ağaoğlu Ahmed ve Ziya Gökalp Bey gibi üstatlar maşaallah kendilerine pek güvenirler. Onlara ısmarlanınca, istasyondan cumhuriyet, kanun-u esasi, Millet Meclisi'nden de ekspres treni çıkarmaları işlen bile değildir."
Yazının devamında "tek muhalif mebus seçtirmemek gayreti beyhude imiş" deniliyordu. Parti içinde muhalefet başlamıştı.
20 Ekim 1923 tarihinde Amiral Bristol, "Değişiklik önerisi hazır. Cumhurbaşkanı aynı zamanda meclis başkanı olacak” bilgisiyle şu notu iletti: "Son üç haftadır, Ziya Gökalp, Ağaoğlu Ahmed, Yunus Nadi ve Seyid Bejden oluşan Halk Fırkası komisyonu anayasa için çalışıyor. Kemal Paşa komisyonun başına geçti.”
Muhalif rüzgâr sert esiyordu. Andrew Mango, "Mustafa Kemal'in, Meclis Anayasa Komisyonu'nun ağır ağır ilerleyen görüşmelerini bekleyecek sabrı yoktu” diyor.
Hükümet listesinden endişeliydi
28 Ekim günü Mustafa Kemal parti adına hazırlanan hükümet listesinden endişeliydi. İstanbul basının muhalifleri öne çıkaran haberlerine de öfkelenmişti. Meclis'ten ayrılırken Kemaleddin Sami ve Halid Paşaların kendisini beklediklerini görünce evine yemeğe davet etti. Kâzım paşa [Özalp], İsmet Paşa ve Fethi Bey'den Çankayaya akşam yemeğine gelmelerini istedi. Ruşen Eşref ve Rize milletvekili Fuad Bey de davetliler arasındaydı.
Bu önemli geceye Çankaya Köşkü ev sahipliği yapamadı. Köşk tamirata alındığı için Gazi ile eşi bahçedeki, küçük eve taşınmışlardı. Cumhuriyet ilanı öncesindeki tarihi toplantı sonradan yanan tek katlı küçücük bir evin, yarısı salon yarısı da yemek odası olarak kullanılan girişinde yapılacaktı. Bu ayrıntıyı o gece toplantıya katılan Ruşen Eşref'ten öğreniyoruz. Nutuk'ta Mustafa Kemal, o geceyi anlatmıştı:
Bir yemek esnasında, "Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal fikrime katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren nasıl hareket edileceği hakkında kısa bir program yaptım ve arkadaşları vazifelendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz. O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar erkenden benden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya'da misafirdi.
Mustafa Kemal, Latife'den İsmet Paşa için oda hazırlanmasını rica etti. Sabaha kadar çalışacaklar, kanun tasarısını hazırlayacaklardı.
29 Ekim günü
29 Ekim sabah saat ona doğru üyeler oturuma çağrıldı. Parti grup toplantısını, hükümet başkanlığından istifa eden Ali Fethi açtı. Başkan çana dokundu; oturum başladı. Kürsüye birbiri ardına hatipler çıktı.
Mırıltılar artmıştı. Mustafa Kemal Paşa neden meclise gelmedi. Onu bir dinleyelim, diyorlardı.
Ağır nezle olan Mustafa Kemal'e, berbat bir diş ağrısı musallat olmuştu. Büyük bir gayretle kalktı giyindi, İstiklal Madalyası'nı taktı sonra Meclis'e geldi ve kürsüye çıktı. Salonun sessizliğinde söze başladı. Uzun konuşmadı. Meseleyi bir saat kadar inceledikten sonra düşüncelerini umumi heyete bildirecekti. Bir saat sonra da teklifini üç cümlede açıkladı.
Teklifi yetkili encümenlerce maddeler haline getirilecek, açıkça meclisin huzuruna sunulacaktı.
Anayasa değişikliği için gerekli kanun teklifinin hazırlığı uzayınca Mustafa Kemal’in neşesi kaçtı.
"Canım arkadaşlar niçin bu kadar uzatıyorlar?”
Yakın dostu Süreyya Bey [Yiğit] bu bekleyişi şöyle anlatmıştı:
"Her nedense, müzakereler biraz uzunca sürmüş olacak ki bu sırada beni dışarıdan çağırdılar. İsteyen Ata'mız imiş. Kendisini biraz heyecanlı gördüm. Bana şu iki maddelik kanunu neden çıkarmadığımızı soruyordu.
Kendilerini teskin ettim. Hiçbir arkadaşın yasaya karşı olmadığını ve az zamanda yasanın çıkacağını söyleyerek yanından ayrıldım.
Encümene gittiğim zaman konuşmalar devam ediyordu. Bu sıra sevgili Atatürk beni yine çağırttı. Yanına gittiğimde fazlaca telaşlı ve üzüntülü buldum. Bana, "Canım arkadaşlar niçin bu kadar uzatıyorlar, geç kaldık, halk işitmiş sokaklarda, meclisin önünde bekleyip duruyorlar. Cumhuriyet ilan edilecek toplar atılacak. Çabuk bitiriniz” diyordu.
Kendilerine, "Mazbatanın tanzimi üzerinde çalışılıyor, beş on dakikaya kadar imzalanıp meclise verilecektir,' dedim. Rahatladı.
Latife, kız kardeşleri ile birlikte Meclis'teydi. Meclis'in boyasız tavanı boyanmış, asma petrol lambaları yerine elektrikli avize yakılmıştı. Millet bahçesinde toplaşanların çoğu dinleyici sıralarındaydı.
Sonunda teklif, Meclis'e sunuldu. Akşam saat 18:00'de açık celseye geçildi. Meclis'in yarıdan fazlası tatildeydi. Oturumu ikinci başkanvekili İsmet [Ekerl Bey yönetiyordu. Kâtipler Haydar Rüşdü ile Ruşen Eşrefidi Meclis zabıtlarına göre, o gün görüşmeler gayet alakasız bir konu ile başladı, deniz hukuku konuşuldu, yatılı mekteplerdeki memur çocuklarına indirim yapılması ele alındı; sağlık ve sıtma sorunu görüşüldü, Vekil Rıza Nur'un istifası ele alındı.
Reis teklifi okudu ve acilen müzakereye alınmasını istedi, kabul edilmişti. Değişiklik önerileri okundu. Bir numaralı madde "... Türkiye Devleti'nin şekl-i hükümeti cumhuriyettir"; İkinci Madde "Türkiye Devleti'nin dini' din-i İslam'dır, resmi dili Türkçedir" biçiminde formüle edilmişti. Cumhuriyet ilan edilirken resmi dil ve devlet dini de madde olarak anayasaya eklenecekti.
Şükrü Hanioğlu, ilk defa bir Müslüman toplum cumhuriyet ilan ediyordu, diyor. Osmanlı'da cumhuriyetçiliğin din karşıtı bir kavram olduğunu hatırlatan Hanioğlu, anayasaya "Devletin dini, din-i İslamdır" maddesinin de bu nedenle düşünüldüğünü belirtiyor. (8)
Anayasada yapılacak bir başka önemli değişiklik daha vardı. Hükümeti oluşturacak vekiller artık Meclis tarafından değil, cumhurreisi tarafından görevlendirilen başvekil tarafından seçilecekti.
Mete Tunçay, hükümet bunalımını Mustafa Kemal'in çıkarttığını, bakanların tek tek Meclis tarafından seçilme uygulamasına son vermekle bir sorunu çözerken cumhuriyetin ilanını da sağladığını yazıyor. (9)
Cumhuriyet saat 20:30'da ilan edildi
Encümen adına Yunus Nadi söz istedi. TBMM’ye vücut veren gücün Türk milleti olduğunu vurguladı. Hükümet şekli cumhuriyet olunca, bu unvana layık bir zat seçilecek, o da reisicumhur olacaktı. Anayasa değişikliği oylandı. Şair Mehmed Emin [Yurdakul] konuşmasıyla meclisi coşturmuştu. Saat 20:30'da cumhuriyet ilan edildi.
Mustafa Kemal yüz elli sekiz oyla cumhurbaşkanı seçildi. Kırk iki yaşındaydı.
İsmet Paşayı ilk başvekili olarak görevlendirdi.
Muhafız taburu erleri öbek öbek şenlik ateşleri yakmışlar, neşe ile silah atarlarken, Mustafa Kemal çok kısa bir teşekkür konuşması yaptı. Sorun dişleriydi. Hepsi iltihap yapmış onu acıdan öldürmekteydiler. Yıllar sonra neden kısa konuştuğunu anlatırken "Dişlerim çok ağrıyordu” diyecekti.
Latife'nin kız kardeşi Vecihe İlmen, "Hastalığına rağmen cumhurbaşkanı seçildikten sonra çok güzel bir konuşma yaptı. Biz bütün ev halkı onun durumunu bildiğimiz için çok heyecanlanmıştık" diyor. (10)
Genç meclis muhabiri Enver Behnan Şapolyo, o günü şöyle aktarıyor:
"Ekim ayının yirmi dokuzuncu Pazartesi sabahı idi. Güneşli bir hava. Samanpazarı ve Karaoğlan'dan insanlar sel gibi meclise doğru akıyordu.
Kalpaklı, başlıklı, fesli erkekler ve kadınlar, meclisin karşısındaki Millet Bahçesi'nde toplanmışlardı. Gün battı. Karanlık bastı. Buna rağmen halk dağılmıyordu. Meclis'in dar kapısından bir milletvekili çıktı. Orada bulunan gazeteciler, hepimiz millet vekilinin etrafını çevirdik. 'Şu dakika içerde pek mutlu ve tarihsel kararlar veriliyor' dedi."
Cumhuriyetin ilanı Ankara halkına, Meclis Muhafız Bölüğü’nden bir manga askerin meclisin yanındaki bahçeden havaya ateş etmesi ile duyuruldu. Daha sonra bütün illere yıldırım telgraflar gönderildi ve coşkulu bir kutlama için harekete geçildi. (İÇ/HK)
1- Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, YKY, İstanbul, 2005, s, 178-179.2- Cumhuriyet ilanına dair anlatılarda Mustafa Müjdecinin "Hâkimiyet-i Milliye Gazetesinde Cumhuriyet Fikri, Oluşumu, Gelişimi ( 1920-1924)", Gazi Üniversitesi, Ankara, tezindeki basın tarama bilgilerinden yararlandım.
3- Hayalatla Uğraşmayalım Paşam", Yakın Tarihimiz, İstanbul, 1962, Cilt 4, Sayı 44, s. 143,
4- Box 61-64, Mark L. Bristol Papers, Manuscript Division, Library of Congress, Washington,
5- Gazete alıntıları için bkz. Hasan Türker, Türk Devrimi ve Basın 1922-1925, Dokuz Eylül Yayınları, İzmir, 2000, s. 116-133.
6- Nutuk, AAM, 2004, s. 539-541 (kısaltılarak).
7- Hıfzı Topuz, Bana Atatürk’ü Anlattılar, içinde Süreyya Yiğit, Remzi Kitabevi, 2010, s.27
8- Şükrü Hanioğlu, Atatürk: An Intellectual Biography, Princeton University Press, Princeton and Oxford 2011, s. 146,
9- Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti'nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005, s. 52.
10- Gülsün Bilgehan, "Çankaya'nın Hanımefendileri", Milliyet, 11-12.10.1982.
Künye: "Mustafa Kemal Atatürk: Mücadelesi ve Özel Hayatı (1881-1927), İpek Çalışlar, YKY, 2018, 559 s.