WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü doğa üzerinde ciddi bir tahribat oluşturan plastik kirliliğini tüm boyutlarıyla ele alan “Türkiye’de Plastik Atık Sorunu ve Politika Önerileri” raporunu yayımladı.
Rapora göre, atık yönetimindeki eksiklikler nedeniyle dünya genelinde plastik atıkların yüzde 37’si hâlihazırda toprak, tatlı su ve denizlere karışarak kirliliğe sebep oluyor.
Rapor, artan plastik tüketimi ve mevcut plastik atık yönetimiyle, okyanuslara ve denizlere ulaşan plastik atıkların daha da artmasının ise kaçınılmaz olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye Akdeniz’i en çok kirletenler arasında
Rapora göre, bugün, Türkiye’den Akdeniz’e karışan yıllık plastik (makro ve mikro plastik) sızıntısı kişi başına yaklaşık 1 kilogram seviyesinde.
Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) güncel raporuna göre ise Türkiye toplam atık miktarı ile Akdeniz’i en çok kirleten (Mısır ve İtalya’nın ardından üçüncü) ülkeler arasında bulunuyor.
Çözüm önerileri
Raporun çözüm önerilerinden en etkili ve aciliyet taşıyan başlıklar şöyle:
- Yüksek öneme ve potansiyel etkiye sahip önlemler kapsamında tek kullanımlık plastik ürünlerin tüketimi azaltılmalı ve çevre dostu alternatiflerin teşvik edilmesi için mevzuatın düzenlenmeli.
- Tek kullanımlık ürünlerin azaltılması için yasal altyapı hazırlanmalı ve hazırlık aşamasında sürece dahil olacak tüm paydaşlar bulunmalı.
- Mümkün olan ürünlerde tek kullanımlık plastiklerin yasaklanması, alternatiflerinin üretimi / kullanımı ve poşetlerin yasaklanması suretiyle atık oluşumu kaynakta önemli ölçüde azaltılmalı.
(Avrupa Birliği de 2021’de yürürlüğe giren Tek Kullanımlık Plastikler Direktifi’yle sahillerde en çok görülen 10 ürünü yasakladı. Bu ürünler arasında pipet, kulak çubuğu, karıştırma çubuğu gibi ülkemizde sıkça kullanılan ve ciddi bir kirlilik oluşturan ürünler de bulunuyor.)
- Yeşil kamu alımlarıyla plastik kirliliğinin azaltılmalı.
(Bunun için yürürlükteki kamu alımları ile ilgili mevzuata yeşil kamu alımları ile ilgili kriterlerin eklenmesi ve bu kriterlerin mal alımına ek olarak hizmet alımlarında da geçerli olması gerekiyor.)
- Genişletilmiş Üretici Sorumluluğunun bir parçası olarak içecek ambalajları için depozito uygulamaları hayata geçirilmeli ve yaygınlaştırılmalı.
(Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı son olarak depozito uygulamasının 2022 Ocak ayında başlayacağını, Haziran 2022'de de fiilen uygulamaya geçileceğini belirterek, ilk etapta metal, cam ve plastik ürünlerin sisteme dahil edileceğini açıklamıştı. Daha önce bu sistemin 2021’de başlayacağı duyurulmuş, ancak ertelenmişti.)
- Ülke çapında içme suyu doldurma noktaları kurulmalı ve yaygınlaştırılmalı.
- Tarımsal plastikler için eylem planı hazırlanmalı.
- Atıkların geri kazanımı için çalışmalar yapılmalı.
- Balıkçılık malzemelerinden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi için toplama yapısı oluşturulmalı.
“Her yıl 11 milyon ton plastik atık denizlere karışıyor”
Denizlerde giderek artan plastik kirliliğinin alarm verici düzeyde olduğunun araştırmalarla da ortaya konduğunu vurgulayan WWF-Türkiye Plastik Projeleri Müdürü Tolga Yücel şu değerlendirmeleri yapıyor:
“Dünya genelinde her yıl 11 milyon ton plastik atık denizlere karışıyor. Bu küresel krizi durdurmak için denizlerimizdeki plastik kirliliğine karşı bağlayıcı bir uluslararası sözleşmeye acil ihtiyaç var. Türkiye, ‘Sıfır Atık Programı’ ve plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulaması ile küresel çevre sorunlarının çözümünde oynayabileceği kritik rolün güzel bir örneğini sergiledi.
“Ülkemiz, şimdi de denizlerdeki plastik kirliliğini durdurmak için uluslararası bir sözleşmenin şekillendirilmesinde öncü rol oynama şansına sahip. Sözleşmenin önümüzdeki Şubat ayında gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesinde görüşe açılmasını talep ediyoruz.”
“Denizlerdeki plastiğin yüzde 80’i karasal kaynaklı”
Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Turgut Tüzün Onay ise denizlerdeki plastiklerin yüzde 80’inin karasal kaynaklı olduğuna dikkat çekerek plastiklerin, çeşitli yollar ile sucul ortamlara karıştığını veya karadan sucul ortamlara ulaşmaya hazır beklediğini vurguluyor:
“Plastiklerin biyolojik olarak bozulamayan yapıları onları çevrede kalıcı hale getirirken ışık, sıcaklık, fiziksel kuvvetler ve diğer ortam şartları vasıtasıyla daha ufak parçalara bölünen plastikler 5 mm’den küçük mikro plastiklere dönüşerek doğada çok daha hızlı yayılıyor. Bu parçalanma sırasında yapılarını oluşturan kimyasalların ortaya çıkması ve plastiklerin taşıyıcı bir yüzey işlevi görmesi ise bulundukları çevre üzerindeki etkiyi artırıyor.
“Plastik kirliliği, hem karasal hem sucul ortamlarda bir tüketim ve atık yönetimi sorunu. Alternatif malzemelerin geliştirilmesinden başlanarak plastik atıkların çevreye yayılmasını engellemek için atık yönetimi en az plastik doğaya ulaşacak şekilde düzenlenmeli; sistem, atık oluştuktan sonra bertaraf etmeye çalışmak yerine plastik atık oluşumunun kaynağında azaltılmasını hedeflemelidir.
“Doğaya gelişigüzel atılan plastiklerin önlenmesi için, gerekli düzenlemeler yapılmalı, bilgilendirme faaliyetleri gerçekleştirilmeli ve paydaş katılımı sağlanmalıdır. Ülkemizde plastik atıkları ilgilendiren tüm mevzuatın birleştirilmesi, iyileştirilmesi ve mevcut durum ışığında önerilerde bulunulması adına hazırlanan bu rapor, plastiklerin çevresel etkileri en aza indirecek şekilde yönetilmesi için ortak bir çerçeve çizmek adına faydalı olacaktır.”
(TP)