Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, Türkiye'ye sığınan İranlı gazetecilerin 'zor ve endişe verici durumunu' İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a gönderdiği bir mektupla paylaştı.
RSF, Mahmut Ahmedinejat'ın 12 Haziran 2009 tarihinde İran Cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana ülkelerini terk etmek zorunda kalan ve Türkiye'ye sığınan İranlı gazeteci ve insan hakları savunucularının polis taciziyle ve İranlı istihbarat görevlilerinin baskılarıyla karşılaştıklarını bildirdi.
Sokak ortasında saldırı...
Tutuklanma tehditleri ve mesleği sürdürememeleri karşısında 70'e yakın medya profesyonelini sürgüne gitmeye zorlandığını savunan RSF, Genel Sekter Jean-François Julliard imzasıyla gönderilen mektupta, '1979 Devrimi'nden bu yana en büyük göç yaşandı' denilen İran'daki sürecin Türkiye'ye yansımalarını şöyle açıkladı:
"Coğrafi yakınlık nedeniyle çok sayıda İranlı, sığınacak yer olarak Türkiye'yi seçti. Bu kişiler, mülteci statüsü edinmek ve kendilerine sahip çıkacak bir üçüncü ülkeye yerleşebilmek amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne başvurarak Türkiye toprakları genelinde beklemeye başladılar.
"Ancak coğrafi yakınlık söz konusu olsa da, bu durum gazetecilerin can güvenliğini olumsuz etkiliyor. Tahram rejiminin ajanlarının Türkiye topraklarında, örneğin Van, Ağrı, Kayseri ve hatta Ankara'da varlık gösterdiği biliniyor. Desteklediğimiz kimi medya profesyoneline yaklaşan kişiler kendilerini meslektaş olarak tanıtarak Tahran rejimi hesabına bilgi toplamaya çalıştılar. Kimileri sokak ortasında saldırıların hedefi oldu. Saldırganlardan hiç biri yargı önüne çıkarılmadığı gibi olaylar da münferit değil.
"Kamuya açık yerlerde sorgu yapıldı"
"Daha yakın bir zamanda elde ettiğimiz tanklıklar var olan endişelerimizi güçlendirdi. Birçok gazeteci, bazı polis memurlarının kötü muameleye başvurmasını gündemimize taşıdı. Keyfi aramalar ve sorgular çoğalıyodu. Çok sayıda gazeteci RSF'ye sokak ortasında durdurulduklarını ve peşlerinden gitmeleri istenen bu polislerce karakollarda değil kamuya açık yerlerde sorgulandıklarını bildirdiler.
"Kimi durumlarda bu 'oturumlar'lara, İran istihbaratına yakın kişiler de katıldı. Gazeteciler bu durumla ilgili derin korkularını paylaştılar.
"İran medyasının temsilcilerine karşı başvurulan yöntemler ve sorulan soruları şaşkınlık ve endişeyle karşılıyoruz. Bu kişiler, kimlik kontrolü adı altında, aslında, Haziran 2009'daki seçim sonrası İran'da yaptıkları faaliyetler ve İran'daki politik durumla ilgili sorgulanmış oldular. Kimi polis görevlileri, bazılarından, endileriyle düzenli olarak buluşmalarını ve bilgilendirmelerini talep ettiler.
"Sizden, topraklarınızda yasalara uygun şekilde bulunan ve hareket özgürlüklerine yasalarla getirilmiş kısıtlamalara saygı gösteren iltica talebinde bulunmuş bu hak savunucularının korunması için çaba göstermenizi talep ediyoruz.
"Kuruluşumuz, sizi, vize sahibi gazeteciler ve Net yurttaşların üçüncü bir ülkeye gidişlerini kolaylaştırmaya da çağırıyor." (EÖ)