Dünyada bilinen ilk sinema dergisi 1912 de yayınlanan Photoplay’dı. Türkiye'nin bilinen ilk sinema dergisi ise 1914 de yarısı Osmanlıca yarısı Fransızca yayınlanan Ferah Dergisi. 57. sayısında kapanan derginin ardından ülkede uzun bir zaman Sinema dergiciliği adına bir gelişme olmamış.
1930’lu yıllara geldiğimizde ise sinema dergiciliği kendini fark ettirmeye başlıyor ve yayınlar artıyor, bu verimlilik 1940’lar da da devam ediyor. 21. Yüzyılda ise Türkiye sinema yayıncılığında devamlılığı sürdürmek yayının ortaya çıkış sürecinden daha da zor.
Yıllara meydan okuyan ve bir sürü el değiştirmesine rağmen 19 yıl dayanabilen Sinema dergisinin Aralık 2013'te kapatılmasının ardından Altyazı dergisi şu an da devamlılığı ile Türkiye şartlarında bu alanın en eski ve direngen yayını konumunda.
2001 yılının Ekim ayında fotoğraf sanatı dergisi Geniş Açı’nın desteği ile herhangi bir yayın grubuna dahil olmadan yayınlanmaya başlayan dergi, 2003 yılında Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nin bünyesine dahil oluyor ve o günden bugüne Boğaziçi Üniversitesi yayını olarak her ay bayilerde yerini alıyor. Altyazının Yazı İşleri Müdürü Berke Göl’e altyazı ve sinema yayıncılığı üzerine merak edilenleri sorduk.
Altyazı dergisini çıkarmak hangi ihtiyaç sonucu ortaya çıktı?
Altyazı 2001 yılının sonbaharında, sinema bölümü olmayan Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan, Mithat Alam Film Merkezi etrafında bir araya gelmiş, Mithat Alam’dan sinema dersleri almış bir grup arkadaş tarafından kuruldu. Ben ekibe kısa bir süre sonra katılmış olsam da o döneme dair şunu söyleyebilirim: Derginin ortaya çıkışı popüler olanı, anaakım sinemayı dışlamayan ama aynı zamanda “sanat sineması” denilen şeye de geniş yer ayıran, bunun yanında belgeseli, kısa filmi, deneysel sinemayı da ihmal etmeyen bir mecraya ihtiyaç duyulduğu düşüncesiydi. Kısacası Altyazı ekibi, kendi okumak isteyecekleri dergiyi hayal eden ve onu yaratabileceklerine inanan bir grup hevesli gençten oluşuyordu.
İlk günden itibaren tanıtıcı içeriklerden ziyade olabildiğince film analizine yer vermeye, fikir üretmeye özen gösterildi. Yazıların yanında görsel olarak da tatmin edici bir ürün ortaya koymak hedeflendi. Tüm bunları yaparken en önemli kriterlerin başında tamamen bağımsız olmak geliyordu. Yayın politikası anlamında bu hep korundu ama ekonomik olarak aynı şeyin mümkün olmadığı kısa süre içinde ortaya çıktı. Önce çeşitli sponsorların kısa dönemli desteğine başvuruldu, ardından dergi Boğaziçi Üniversitesi çatısı altına girdi ve Mithat Alam Film Merkezi bünyesinde yayımlanmaya başladı. O zamandan bugüne Altyazı çok farklı süreçlerden geçti ama kâğıt üzerindeki bağımlılığın, editoryal bağımsızlığa hiçbir zaman etkisi olmadı. Zaten aksi halde, dergi bizim açımızdan işlevini de, anlamını da yitirirdi.
"Yoldaşlık duygusu"
Türkiye’nin 21. yüzyılda yayınlanan en uzun soluklu basılı dergisisiniz, geçmiş yıllarda yayınlanan diğer dergilere baktığımızda yayın hayatlarının kısa sürede son bulduğunu görüyoruz, siz bu başarıyı yakalamanızı neye borçlusunuz?
Dediğim gibi ilk yıllarda sponsor desteği, ardından Boğaziçi Üniversitesi’nin maddi-manevi desteği sayesinde ayakta kalabildi Altyazı. 2016 yılındaki rektör atamasından sonra üniversite yönetimi bütçe kesintileri nedeniyle maddi desteğe devam edemeyeceğini bildirdi bize. Bu nedenle, son bir buçuk iki yılda derginin finansmanı konusunda da adımlar atmak zorunda kaldık. Yeni reklam anlaşmaları kovaladık, seminerler açtık, ücretli etkinlikler düzenledik ve sürekli yeni kaynak yaratmak için çaba gösteriyoruz. Türkiye’de yayıncılık her zaman bir tür “delilik” gerektirmiştir ama günümüzde politik ve ekonomik koşullardaki köklü değişim herkesi kendine özgü yaratıcı çözümler bulmaya mecbur bırakıyor. Biz de bir süredir derginin içeriği kadar finansmanına da mesai ayırmak durumunda kalıyoruz.
Bütün bunlar bir yana, derginin yayın hayatına devam edebilmesinin arkasındaki en önemli etken, yayın kurulundaki yoldaşlık duygusu bana göre. Bu ekipteki herkes yıllardır her ay sıfırdan yeni bir sayı yaratmanın heyecanını paylaşıyor, vakti ve enerjisi el verdiği ölçüde dergiye katkıda bulunuyor; bu kimi zaman kendi işlerini ihmal etmek anlamına gelse bile. Bu biraradalık duygusu, bu dayanışma olmasa derginin editörleri olarak biz de devam etme motivasyonunu bulamayız herhalde kendimizde.
Günümüzde ortaya çıkan sinema dergileri veya yayın hayatına tutunamayan dergilerden bazıları e-dergi olarak devam ediyor, hiç dergiyi e-dergi olarak devam ettirmeyi düşündünüz mü?
Biraz nostaljik bir bakış gibi görünebilir ama bizim için matbu dergiyi yaşatmak öncelikli. Sadık okurlarımızın da ellerinde tutabilecekleri, sayfalarını çevirebilecekleri dergiden vazgeçmek istemediğini biliyoruz. Buna karşılık, günümüzde çevrimiçi mecranın çok daha canlı olduğunu, çok daha fazla etkileşime alan açtığını, çok daha fazla insana ulaşabildiğini inkâr etmenin âlemi yok. Dolayısıyla matbu derginin alternatifi olarak değil ama onunla diyalog hâlinde bir dijital versiyon geliştirmek için çabalarımız devam ediyor. Yine ekonomik sebeplerle, bunu çok yakın bir gelecekte hayata geçirebileceğimizi sanmıyoruz ama bu konu hep kafamızın bir kenarında duruyor.
"Uzmanlaşmış yazarlarımız var, işin zor kısmı maddi"
Türkiye’de her şeyi ile sinemaya dair basılı bir dergi çıkarmanın zorlukları nelerdir?
Altyazı 2015'te Türkiye Sinema Sözlüğü yayınlamıştı. Mayıs 2018'de ise Dünya Sinema Sözlüğü'nü yayınladı. |
Ekip olarak belirli bir deneyim kazandıktan, düzenli yazan yazarları bir araya getirdikten sonra, planlama ve içerik üretme anlamında çok zorluk yaşamadığımızı söyleyebilirim. Sinemanın farklı dallarında, farklı ülke sinemaları konusunda, farklı yönetmenler konusunda uzmanlaşmış yazarlarımız var ve bu da kendi kriterlerimize göre nitelikli bir dergi çıkarabilmemiz anlamında yeterli oluyor. İşin zor kısmı, yukarıda da değindiğim üzere, maddi kısmı. Döviz kuruna endeksli kâğıt fiyatlarının sürekli artması da, dağıtım alanında bir tür tekele mahkûm olmak da, her yayıncı gibi bizi de çok zorluyor ekonomik olarak. Tüm bunların üzerine bir de Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetilen bir ülkede yaşıyor olmanın getirdiği keyfiliği ekleyince, Türkiye’deki pek çok şey gibi Altyazı’nın geleceğinin de güvencede olmadığını tahmin edebilirsiniz. Ama bu, mücadele etmeyi sürdürmeyeceğimiz anlamına da gelmiyor elbette.
Bu durumda içeriği belirlemek zorlu bir süreç haline geldi. Derginin içeriğini oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz?
Altyazı’nın kurulduğu günden bugüne Türkiye sineması önemli bir mesafe katetti, dünya çapında görünürlük kazandı. Biz de doğal olarak, “Yeni Türkiye Sineması” olarak tanımlanan, sınırları muğlak olsa da, bu dönemde adını duyuran, dünya festivallerinde ödüller kazanan yönetmenlerin hemen hepsiyle röportajlar yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Yönetmenlerin sinema maceralarını, filmleriyle ilgili görüşlerini ilk ağızdan dinlemek bizim için hep önemli oldu. Genel olarak günceli yakından takip etmeye özen gösteriyoruz. Buna dünyanın sayılı festivallerinin ödüllü filmleri kadar Star Wars ya da Avengers gibi popüler kültüre mal olmuş gişe filmleri de dahil.
Son dönemde, büyük bir emekle hazırlanan, aradan zaman geçtikten sonra bile başvuru kaynağı niteliği taşımasını umduğumuz geniş dosyalara da daha çok yer veriyoruz. “Sinemada ‘68” gibi toplumsal bir arkaplanı olan, teorik bir derinlik gerektiren konulara da giriyoruz, David Lynch’in Twin Peaks’i gibi kült mertebesine ulaşmış, çok çeşitli okumalara açık fenomenlere de.
Altyazı KünyeGenel Yayın Yönetmeni: Fırat Yücel Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu): Berke Göl Editör: Ayça Çiftçi Yayın Kurulu: Senem Aytaç, Abbas Bozkurt, Ayça Çiftçi, Zeynep Dadak, Övgü Gökçe, Berke Göl, Enis Köstepen, Gözde Onaran, Nadir Öperli, Ali Deniz Şensöz, Aslı Özgen Tuncer, Fırat Yücel İdari Koordinatör: Aslı İldir Grafik Tasarım : Ahmet M. Öğüt Ayın Kısası: Dilek Aydın, Düzelti: Abbas Bozkurt İnternet Editörü: Ali Deniz Şensöz Reklam ve Marka Sorumlusu:Yetkin Nural |
Bunun yanı sıra son dönemde büyük yönetmenlerin sinemalarını ayrıntılı olarak incelediğimiz dosyalara da daha çok yer vermeye başladık. Alfred Hitchcock, Krzysztof Kieslowski, Abbas Kiarostami, Jean-Luc Godard, Agnes Varda gibi büyük yönetmenlerle ilgili dosyaları büyük bir heyecanla hazırladık. Son olarak Temmuz-Ağustos sayımızda da doğumunun yüzüncü yılı vesilesiyle İsveçli büyük usta Ingmar Bergman’ın tüm önemli filmleriyle ilgili yazılara yer verdiğimiz yirmi sayfalık bir dosya yer alıyor.
Aylık derginin yanında, özel sayılar da yayımlıyoruz. Son olarak Mayıs sonunda yayımladığımız “Altyazı’nın Gayri Resmî ve Resimli Dünya Sinema Sözlüğü”, sinema tarihinin kilit kavramlarını, bilinmeyen olaylarını, kıyıda köşede kalmış isimlerini ansiklopedi formatında bir araya getiriyor. Ağustos sonuna kadar bayilerde ve kitabevlerinde bulunabilecek “Dünya Sinema Sözlüğü”nün ardından, en yakın zamanda yeni bir özel sayı hazırlamak için kolları sıvayacağız. (ED/HK)