Sabancı Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren politika araştırma merkezi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Türkiye-Avrupa arasındaki akademik, politik ve sosyal bağları güçlendirmeyi hedefleyen İPM–Sabancı Üniversitesi–Stiftung Mercator Girişimi, "Türkiye'de Binek Otomobillerden Kaynaklanan Emisyonların Azaltılması: Vergilendirme Politikalarının Rolü" konulu çalıştaya ev sahipliği yaptı.
İPM Kıdemli Uzmanı Dr. Ümit Şahin'in açılış konuşmasıyla başlayan çalıştay ICCT Direktörü Dr. Peter Mock'un yanısıra, (ICCT) Bilim Kurulu Üyesi Murat Şenzeybek ve Almanya Çevre Bakanlığı'ndan Mareike Welke'nin katılımıyla gerçekleşti.
Çalıştayda, Türkiye'de binek araç pazarının mevcut yapısı ve sadece elektrikli araçlarla sınırlı olmayan bir çerçevede emisyon seviyeleri ile düşük emisyon seviyeli araçların payının artırılmasına yardımcı olabilecek politika seçeneklerine genel bir bakış sunularak araç vergilendirme politikaları vurgulandı.
Çalıştayda Peter Mock imzalı rapordan başlıklar şöyle oldu:
Her yıl 1.1 milyon araç üretiliyor
- Türkiye dünyada araç üretiminde en önemli ülkeler arasında. Her yıl (yolcu arabaları, hafif ve ticari araçlar dahil) Türkiye'de 1.1 milyon araç üretiliyor. Bunların dörtte üçü dışarıya ihraç ediliyor.
- Olası senaryolara göre Türkiye'deki ulaşım sebebiyle havaya salınan emisyon oranı 2030'da iki katına çıkacak.
- AB, 2021'e kadar yeni otomobillerin ortalama 95 g/km'den (gram bölü kilometre) fazla karbondioksit emisyonuna izin vermiyor. Bu da 2015'e göre %21 oranında bir azaltma seviyesine denk gelmekte ve yıllık %3,8 azaltma oranını temsil ediyor.
- Türkiye, yeni otomobiller ve hafif ticari araçlara yönelik zorunlu karbondioksit standartlarını henüz belirlemedi. Karşılaştırma açısından, taşıt filosunun yapısı ve vergilendirme seviyelerinin Türkiye'yle benzerlik gösterdiği Hollanda'da, yeni otomobil filosu karbondioksit emisyon seviyesi Türkiye'dekine göre önemli ölçüde daha düşük ve yıllık karbondioksit azaltma oranı da büyük ölçüde daha yüksek.
- Türkiye'de yürürlükte olan etiketleme sistemi diğer ülkelerle karşılaştırıldığında geliştirilmeye açık bazı alanların olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun örnekleri arasında, web sitelerinin müşteriler için piyasadaki araç modelleri ve bu araçların karbondioksit seviyelerine ilişkin bilgileri sağlayacak şekilde revize edilmesi ile etikete araçların vergilendirilme seviyelerinin ve karayolunda sürüş emisyon seviyelerinin yazılması sayılabilir. Aracın karbondioksit etiketinin tek başına müşterinin satın alma davranışı üzerinde önemli seviyede etkili olmasının beklenemeyeceği, ancak etiketleme sistemiyle birlikte uygulandığında karbondioksit standartları ve karbondioksit emisyonunu baz alan taşıt vergisi gibi başka politika önlemlerinin etkilerinden faydalanılmasına yardımcı olabileceğinin altının çizilmesi gerekiyor.
- Türkiye'de binek otomobillerin satın alımı ve mülkiyetiyle ilgili vergiler diğer ülkelere göre daha yüksek ve araç piyasasının satış yapısı üzerinde güçlü etkiye sahip. Özellikle ÖTV çok güçlü etkiye sahiptir, çünkü bu tutar aracın net fiyatı kadar,
hatta daha da yüksek olabilmektedir. Bununla birlikte, söz konusu vergi motor hacmi ile satın alma fiyatını baz almaktadır ve yeni araçların karbondioksit emisyon seviyeleri üzerinde ya hiç etkili değildir ya da çok az etkilidir. Türkiye'de yürürlükte
olan taşıt vergilendirme sisteminin kısmen araçların karbondioksit emisyonları bazında olacak şekilde güncellenmesinin üreticilerin düşük emisyonlu araç teknolojilerini pazarlamalarını kolaylaştırması beklenmektedir. Bu durum müşterilerin piyasadaki diğer araçlardan daha düşük emisyonlu olan otomobilleri seçmeleri için güçlü bir teşvik sunacaktır. Taşıt vergilerinin Türkiye'deki devlet makamlarının gelir bütçesinin önemli bir bölümünü oluşturduğu göz önüne alınarak, karbondioksit emisyonunu baz alan bir taşıt vergilendirme sistemine geçişin, bütçenin dengesini bozmadan, devletin gelir akışını herhangi bir şekilde azaltmadan yapılabileceğinin de vurgulanması gerekir.
"Almanya DieselGate'den sonra önlemleri artırdı"
Almanya Çevre Bakanlığı'ndan Mareike Welke ise ülkede DieselGate skandalından sonra alınan önlem planlarına değindi.
"Sıfır emisyon için öncelikle etkili ve karbon salınımı yaratmayan teknolojilerin geliştirilmesi" gerektiğini" vurgulayan Melke, insanların toplu taşımaya teşvikin artırılması ve ulaşıma yönelik alışkanlıkların da değiştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Welke, yaptığı sunumda "anahtar bir elemen olarak elektrikli araçların artmasına" değindi. Hem toplu taşımada hem de bireysel araçlarda elektrikli otomobillerin artması için çalışmalar yürüttüklerini söyledi. (PT)