Demokrasi ve Barış Konferansı Koordinasyonu'nun düzenlediği "Demokrasi ve Barış Konferansı", Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleşti.
Konferansta HDP Danışma Kurulu üyesi yazar Murathan Mungan, KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, BDP Milletvekili Gültan Kışanak, Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün ile GABB Yönetimi ve Mezopotamya Ekoloji Derneği’nden Erdal Balsak konuşmacı olarak yer alırken, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP Eş Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Milletvekili Levent Tüzel, SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ve KESK Genel Başkanı Lami Özgen de katıldı.
Kürdistan ifadesi 30 yıl önce kullanılsaydı
Boğaziçi Üniversitesi Uçaksavar Kampüsü Ayhan Şahenk Salonu'nda gerçekleşen konferansta öne çıkan başlıklar çözüm ve barış süreci, yerel yönetim anlayışı, katılımcılık ve demokrasi oldu. Murathan Mungan yaptığı konuşmada yeni bir toplumsal tasarımın hayata geçirilmesi için özerk yönetimlerin sağlanması gerektiğini vurguladı.
Bundan seneler önce Birikim Dergisi'nde yayımlanan bir şiirinde Kürdistan ifadesini kullandığını hatırlatan Mungan, 'Kürdistan ifadesi bundan otuz yıl önce söylenebilseydi, bu kadar can kaybı yaşanmayacaktı" dedi. Başbakan'ın Diyarbakır'da Şivan Perver'in katılımıyla yaptığı açılış törenini işaret eden Mungan, "Şivan Perver'le konser düzenleyen iktidar onu Diyarbakır'da konuşturmakla övünüyor. Abdullah Öcalan'ı konuşturabilseydiniz o zaman demokrasiyle iştikat kurmuş olurdunuz" dedi.
Sabahat Tuncel ise "Bugün Kürdistan diyebiliyorsak bu AKP'nin başarısı değil direnen, bedel ödeyen Kürt halkının başarısıdır" diye konuştu. Türkiye'nin artık eskisi gibi olmayacağının kanıtı olarak Diyarbakır Newroz'unu ve Gezi Direnişini gösterdi.
"Aslolan yerinden yönetim modeli"
Gültan Kışanak,"Özerk yerel yönetim anlayışı, özgür ve demokratik belediyecilik” başlıklı konuşmasında, Türkiye'deki sorunların temelinde halkın yönetime katılamamasının yattığını belirterek "Kürt sorunu da çıkış kaynağı budur. Eğer Kürtler de kendi kimlikleriyle yönetime katılabilseydi kendilerine yönelik asimilasyon ve inkar politikalarının önüne geçebilirlerdi" diye konuştu.
Yerel yönetimin de tek başına yeterli olmadığını yerinden yönetimin gerekli olduğunu dile getiren Kışanak, "Mevcut idari yapılanmaların dışında başka bir sosyal ve siyasal alana ihtiyacımız var. Kent meclisleri köy meclisleri, işçi ve kadın meclislerine ihtiyacımız var" dedi.
Kışanak, özerklik kelimesine karşı bir önyargı olduğunu belirtirken şunları söyledi: "Türk, sünni, erkek egemen bir ulus yaratma çabasında olanlar kendi bu dışlamak bastırmak asimile etmek istedikleri grupların tamamının yönetime katılmalarını engellemek için özerklik kelimesinden kaçınıyorlar".
"Kürtler kendi kimlikleriyle sürece katılamadı"
Yerinden yönetimin özerkleşmesinin önüne engel olarak Kürt meselesininin konulduğuna dikkat çeken Bekir Ağırdır ise Kürt meselesini, Kürtlerin, Türkiye'nin batılılışma sürecine kendi kimlikleriyle katılamamanın bir sonucu olarak değerlendirdi.
Devletin merkezi yapısını eleştiren Ağırdır, "Siyasi aktörlerin yurttaşa güveni yok. Onun için de her şeyi merkezden yönetiyor" dedi.
Seçim barajının sosyal demokratçası
Sırrı Süreyya Önder ise kentsel dönüşümle ilgil yapılan yolsuzluklara ve afet yasasının yarattığı olumsuz sonuçlara değindi. Oylar bölünmesin, diyenleri eleştirdi.
"Bugün her kim oylar bölünmesin diyorsa, seçim barajını savunuyor demektir. Bunu söylemek seçim barajını savunmanın sosyal demokratçasıdır, sosyalistçesidir”.
Kadınlar ölmeye devam ediyor
Toplantının son bölümünde Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün konuştu. Üstün, farklı belediyelerinin kadın politikalarından bahsederek, yerelde yürütülen politikalarını kadınlar üzerindeki olumlu ve olumsuz sonuçlarına değindi.
"Bütün yerel yönetimlerin cinsiyet eşitliği perspektifinden geçmeleri gerektiğini" belirtti. Barışın sadece tarafların müzakaresi ya da ittifakı olmadığını belirten Üstün, "Biz kadınlar için barış, şiddetin durmasıdır. Belli bir tarihte gerilla ölümleri durduğu halde, kadınlar ölmeye devam etti. O zaman hala barıştan çok uzağız demektir.". (DBN/ÇT)