12. AWİD Uluslararası Kadın Hakları ve Kalkınma Forumu'nda "Kadına Yönelik Şiddete Dair Feminist Politiklar ve Somut Öneriler Geliştirmek" panelinde Kadın Dayanışma Vakfı'ndan Gülsen Ülker, Mor Çatı gönüllüsü Ülfet Taylı, Kadın Merkezi'nden Ömür Yılmaz ve İzmir Kadın Dayanışma Derneği'nden Nihal Yakın konuştu.
Devlet kadın mücadelesi basitleştiriyor
Kadına yönelik şiddetle mücdelenin 80'li yıllarda başladığına dikkat çeken Ülker, "Darbe koşullarında artan baskı bizi biraraya getirdi ve kadınlık deneyimleri üzerine başlayan bir hareket olarak doğdu" dedi
Kurulduklarından beri mücadelelerine devam ettiklerine dikkat çeken Ülker, kadına yönelik şiddeti devlet gündemine sokmayı başardıklarını fakat devletin bunu herhangi bir hizmet olarak gördüğünü ve basitleştirdiğini ifade etti.
Ülker, devletin kadın mücadelesine yeteri kadar bütçe ayırmadığını söylerken, fon kuruluşlarının kaynaklarıyla faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini, şans oyunlarının bütçeye değil, tekrar kurullara dağıtılmasını gerektiğini belirtti.
Hukuk sistemi kadını korumuyor
Son düzenlnen kadına şiddetin önlenmesi yasasına değinen Taylı "Aile içinden gelen şiddetin yoğunluna rağmen, politikalar aileyi korumaya yönelik şekilleniyor" dedi, şiddete maruz kalan kadınları görünür kılmak için çalıştıklarını söyledi.
Hukuk sisteminin kadını korumadığını, kadını yanlızlaştırarak kocasına muhtaç hale getirdiğinin altını çizen Taylı, "Şiddete uğrayan kadın boşanınca, düşük ücretli işlerde çalışmak durumunda kalıyor. Geçmini sağlayamayınca tekrar şiddet gördüğü eve geri dönüyor. Çok az kadın bireysel olarak yaşamlarını devam ettirebiliyor" dedi.
Ciddi ve sistematik bir sorun var
Yılmaz, "Çalışmalarımız daha çok doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan kadınlarımız içindi. Bu çalışmalarımızda dezavantajlı kadına ulaşmadığımızı görünce, mahalle mahalle gezip onları dinledik, kadınların haklarından bahsettik" dedi.
Yaptıkları çalışmalarda elde ettikleri sonucun devletin sonuçlardan çok daha kötümser olduğuna dikkat çeken Yılmaz, baz aldıkları mahallerdeki yoksulluk oranının Türkiye İstatistlik Kurumu (TUİK) hesaplamasına göre yüzde 18 olduğunu, kendi sonuçlarına göre ise bu oranın yüzde 79 olduğunu vurguladı.
"Ciddi ve sitematik bir sorun var" diyen Yılmaz, geliştirilen feminist politikaların faklı dezavantajlı grupları da göz önünde bulundurması gerektiğinin altını çizdi.
Farkındalık arttı
Yılmaz bu konuda farkındalığın artmaya başladığını söylerken, "Namus cinayetlerinde artık aile fertlerinden ihbar alıyoruz. Eskiden anneler direnemiyordu, şimdi ise direniyor. Bu gelişmeler kadın hareketi üzerine çalışan kadın örgütlerinin başarısı" dedi.
Hükümet söylemleriyle eşitsizliği destekliyor
Yakın ise, "Kadına yönelik şiddet katlanarak artıyor. Kadın ve erkeğin eşit olmadığını vurgulayan bir hükümet ve militarizm var. Türkiye'de artan yoksulluk ve işsizliğin kadına yönelik şiddeti artırıyor. Erkek işsiz kalınca kendi açmazlarını kadına şiddet olarak yöneltiyor" diye konuştu.
Televizyonlarda verilen şiddet sahneleri, insanların durumu kanıksamasına neden oluyor diyen Yakın, hükümetin toplumsal cinsiyet eşitsizliği vurgusunundan vazgeçmesi gerektiğini belirtti. (RYD/ÇT)