İsveç'in Avrupa Birliği dönem başkanlığı programları çerçevesinde Türk-İsveç İnsan Hakları Komitesi Stockholm'de Türkiye'de demokrasi ve fikir özgürlüğündeki son gelişmeler konu alan bir toplantı yaptı. Toplantıya Diyarbakır Barosundan avukat Sezgin Tanrıkulu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı eski genel başkanı Yavuz Önen, AKP milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat katıldı.
İsveç'ten ise AB İş İlişkilerinden sorumlu bakan müsteşarı Maria Asenius ile AB Komisyonu Genişlemeden sorumlu genel müdürü Riccardo Serri katıldı.
Toplantının ilk bölümünde katılımcılar Türkiye'deki son duruma ilişkin gözlem ve eleştirilerini kısa birer rapor halinde sunarken ikinci bölümde aralarında İsveç'in önemli politikacı ve yazarlarınında bulunduğu izleyicilerin soruları ile katıldığı İsveç en büyük günlük gazetesi Dagens Nyheter eski genel yayın yönetmeni Arne Ruth başkanlığında bir panel gerçekleşti.
''Hem destekçi hem takipçi olmaya devam...''
Asenius açılış konuşmasında Türkiye'nin AB'ye aday ülkeler arasında stratejik konumu ve tarihi ile en önemli ortak konumunda olduğunu vurguladı. Türkiye'nin son 5 yılda AB standartlarını yakalamak üzere siyasal, sosyal, ekonomik ve hukuksal reformlar yaptığını ancak henüz beklenilen düzeyde bir gelişme sağlayamadığını belirtti. ''Bu gelişme için Türkiye'nin zamana ihtiyacı var ama bizde somut sonuçlar alınıncaya kadar hem yardımcı hem de takipçi olacağız'' dedi.
Serri ise Türkiye'de hükümetin tüm engellemelerine karşı işkence vakalarının devam ettiğini belirtti. Özellikle gösteriler esnasında tutuklanan küçük çocukların tabi tutuldukları güvenlik muamelesi ve hukuk sürecinin insan hakları açısından kabul edilemeyeceğini vurguladı. Ergenekon davasına değindi ve Türkiye'de hükümetin sivil ve askeri darbelere karşı kararlı mücadele etmek iddiası ile bu davayı başlattığını ama henüz davanın hangi kesin delillere göre sürdürüldüğünün tam anlaşılır kılınmadığını ve AB'nin bu konuyu yakından takip ettiğini belirtti. Türkiye'nin Kopenhag kriterlerine uyum sağlamak için çaba sarfettiğini görüldüğünü ancak insan haklarını içeren düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda henüz somut iyileşmeler beklediklerini belirtti.
Tanrıkulu, 29 Mart seçimlerinin ardından olumlu gelişmelerin yaşandığını ileri sürdü. Bunun Kürt siyasi çevrelerinde ve halkta umut yarattığını belirten özet bir konuşma yaptı. ' Türkiye'ye dönen silahlı örgüt mensuplarının sivil siyasete kazandırılması sürecinde şimdiye kadar yargı kazaları yaşanmadı'' dedi.
301. madde ve TMY insan haklarına aykırı
Önen, 2002-2005 arasında çok iyi gelişmelerin olduğu bir süreç yaşandığını vurguladı. "Ama 2005'te üyelik müzakerelerinin başlamasıyla Türkiye'de yeni düzenlemelerle haklar konusunda geri gidildi'' dedi. Önen, cezaevi koşullarının hala iyileştirilmediğini, belirtti.
Görüşlerini vatandaş olarak ifade ettiğini belirten Fırat, AKP'nin iktidara geldikten sonra çok kısa bir sürede aslında Osmanlı'dan kalan köhnemiş bir düşünce yapısını değiştirmek için kolları sıvadığını, yeni bir anayasa hazırlandığını ve vatandaşlık kavramının ve birey haklarının bu anayasada temel olduğunu söyledi. AKP'nin kısa sürede birçok reform gerçekleştirdiğini ileri sürdü.
"Niçin TRT6'nın yanı sıra özel Kürt kanallarına izin verilmiyor" sorusuna ''Özel kanal açmak para meselesidir, henüz TRT6'ya dahi reklam veren bir şirket çıkmadı'' dedi. Kürtlerin varlığının inkar noktasından bu noktaya gelindiğini ifade etti ve sabır istedi. Özel radyo ve kanallara yapılan kısıtlamalar hatırlatıldığında ''Hayır, Kürt kanallarına hiçbir kısıtlama ve yasak yapılmıyor '' dedi.(SN/EÜ)