10 Aralık İnsan Hakları Günü'nde, Türkiye'de insan haklarının durumunu değerlendiren İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin üzerinden 59 yıl geçmiş olmasına karşın, Türkiye, anayasal ve yasal sistemini, Birleşmiş Milletler sisteminde ve Bildirge ilkelerinde öngörüldüğü şekilde oluşturamadı" dedi.
İHD Başkanı Hüsnü Öndül ve TİHV Başkanı Yavuz Önen'in bugün İstanbuıl'da açıkladığı rapordaki saptamalar şöyle.
Yaşam hakkı: Türkiye yaşam hakkının korunması konusunda yeterli başarıyı sağlayamadı. 2002'de ölüm cezası kaldırıldı, ama güvenlik güçlerinin yasadışı, keyfi infazları, işkenceyle ölümler sürüyor.
İşkence: Türkiye’nin hukuk sisteminde işkence yasağı bulunmasına karşın, gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde ve resmi gözaltı merkezleri dışındaki yerlerde olmak üzere, işkence yaygın ve sistematik olarak uygulanmaya devam ediliyor. Önleyici irade gösterilemiyor, etkili soruşturma yapılmıyor, cezasızlık politikası oluşturulmuş durumda. Türkiye, Birleşmiş Milletler İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesine ek Seçmeli Protokolü onaylamalı.
Kişi özgürlüğü ve güvenliği: Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu (PVSK) değişiklikleri bu hakkı güvencesiz bırakmış ve polise keyfi davranabilme olanağı yaratmıştır. İstanbul ve İzmir’de meydana gelen polisin gerçekleştirdiği infazlar; çeşitli kentlerdeki polisin keyfi biçimde kimlik sorması,üst araması yapması, keyfi gözaltı uygulamaları ve polise bir kentteki herkesi gerekçe göstermeksizin arama,gözaltına alma yetkisi tanıyan yargı kararları bu tehdidin örnekleri.
İfade özgürlüğü: Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) en az 14 madde, Terörle Mücadele Kanunu 6 ve 7. Maddeler ve ceza yaptırımı öngören pek çok kanundaki hükümler, ifade özgürlüğü hakkını tehdit ediyor. Herhangi bir konuda görüş açıklamama, o konuda ifadede bulunmama, suçlama konusu yapılabiliyor.
Adil yargılama: Yargı, insan hakları alanında genellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları doğrultusunda karar vermiyor.Yargılama süreçlerinde etkin soruşturma yürütülemiyor. İnsan haklarının korunması yerine devlet çıkarı,güvenliği anlayışı öne çıkabiliyor.
Kürt sorunu: Anadilinin öğrenilmesi, eğitim kısıtlaması, siyasi partilerde yalnızca Türkçe kullanılması sınırlaması sürüyor. Yerinden edilenlerle ilgili yeterli ilerleme yok. Güneydoğu'nun ekonomik ve sosyal haklar bakımından ihmal edilmişliği sürüyor.
Cezaevleri: Tecrit sürüyor. Bunu hafifletecek genelge uygulanmıyor. İşkence şikayetleri sürüyor. Sivil denetim gerçekleştirilemiyor.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü: Polis barışçıl gösterilere müdahale ediyor, aşırı güç kullanıyor. Irkçı milliyetçi saldırılarsa "gösteri hakkı" kapsamında değerlendiriliyor, haklarında işlem yapılmıyor, korunuyor.
Laiklik, dini özgürlükler: Diyanet İşleri'nin varlığı, zorunlu din dersi, kılık kıyafet zorunlulukları sorun olmaya devam ediyor. İslam dışındaki dinlerin mensuplarına saldırılar sürüyor. Cemevleri hâlâ "kültür yerleri" olarak kabul ediliyor.
İnsan hakları savunucularının korunması: İHD yöneticileri ve üyeleri hakkında davalar sürdü. Adana Şube Başkanı hakkında hapis cezası verilirken, Mersin Şubesi'nin kapatılmasıyla ilgili dava İnsan hakları Günü'nde başlıyor. Yargıtay Başsavcısı, Demokratik Toplum Partisi'ne (DTP) kapatma davasını açarken İHD'yle ilgili yargı veriyor. (TK)