Pandemi sonrasında çoğu insan kurumsal hayattan vazgeçip yeni gelir yolları aramaya başladı. Bu yeni gelir modellerinden biri de deneyim turizmi. Bir ülkeye gidildiğinde artık sadece popüler turistik geziler yapılmıyor. Politik turlar, kültür turları ve yemek turlar turistlerin yeni tercihi oluyor.
Mesela İstanbul’da turist olsanız nerelere gitmek istersiniz? Ayasofya, Sultanahmet, Taksim, Kapalı Çarşı mı? Bu klişeler dışında bir de Kurtuluş’un sokaklarında manav, aktar, yufkacı, şarküteri ve mezeci gezip evde yemek yapmak isteyenler var.
Gülşah Ayhan, Türkiye’ye gelen turistlere bu deneyim şansını sunuyor. Ayhan, deneyim turizminin neden tercih edildiğini şu sözlerle anlatıyor:
“Aslında turistler, bizim ne yaşadığımızı bilmiyorlar. Aslında Türkiye'de nasıl yaşadığına dair hiçbir fikirleri yok. Bu yüzden bizim deneyimlerimizi tercih ediyorlar.”
Yıllarca iş geliştirme yöneticiliği yapan Gülşah Ayhan, emekliye ayrıldıktan sonra kurumsal hayattan sıyrılıp seramik sanatçısı olarak yoluna devam etmiş.
Seramikle uğraşırken de ek gelir olarak turistlere Türkiye kültürünü tanıtıyor. Ama bunu Türkiye’deki günlük hayatı deneyimlemeleri sağlayarak yani Kurtuluş’ta marketlerden alışveriş yaptıktan sonra birlikte yemek hazırlayarak yapıyor.
Kurtuluş’un sokaklarında Türkiye
Birçok farklı ülkeden misafir ağırlayan Ayhan’ın Suudi Arabistanlı ve İtalyalı iki çifti ağırladığı gezisine biz de dâhil oluyoruz.
Kurtuluş’ta bir otelin önünde buluşup başlayan etkinlikte ilk durak peynirci oluyor. Dükkândaki peynirlerin çeşitliliği oldukça şaşırtıyor misafirleri. Peynircinin ardından durak aktar. Aktar sanırsam turistler için en ilgi çekici durak.
Çeşit çeşit baharatlar, tarhana, bitki çayları hepsi dikkat çekiyor. Özellikle isota bayılıyor İtalyalı çift. Her birinden biraz alınıp yola devam ediyoruz. Sırayla manav, yufkacı, mezeci gibi dükkanları dolaşıp akşam yemeği hazırlamak için eve geçiyoruz.
Zeytinyağlı fasulye, börek, cacık...
Evde deneyimin ikinci kısmı başlıyor. Gülşah Ayhan misafirlere basit günlük hayatta Türkiyeli insanların yedikleri yemekleri hazırladığını söylüyor. Bunun için akşam yemeği menüsünde; Mercimek çorbası, börek, zeytinyağlı yeşil fasulye, cacık ve irmik helvası var.
Alışveriş sonrası biraz soluklandıktan sonra sıra yemek hazırlamaya geliyor. Türkçe şarkılar açılıyor ve birlikte sohbet ederek yemek hazırlıyor. Birisi börekleri hazırlarken diğeri cacık hazırlıyor başka birisi ise irmik helvası kavuruyor.
Gülşah irmik helvası kavrulurken de irmik helvasının özel günlerde yapıldığını, cenazede yapıldığını anlatıyor.
Tüm bunlar olurken de kendi ülkeleriyle Türkiye arasındaki benzerlikler, farklılıklar konuşuluyor. Günün sonunda sohbet eşliğinde yemekler yeniyor. İşte o zaman anlaşılıyor ki aslında kebap, pide, lahmacun gibi yemeklerin dışında yemekler de varmış. Kendilerinin kolayca hazırladıkları yemeklerin güzelliği ayrı bir hayrete düşürüyor misafirleri.
Son olarak ta bir Türk kahvesi içilip gün sonlandırılıyor.
"Bütün dünya akın akın benim evime geliyor"
Neredeyse haftada 2-3 kez evinde yurtdışından gelen misafirleri ağırlayan Gülşah Ayhan her seferinde de ayrı bir heyecan yaşadığını anlatıyor. Çünkü o da her seferinde yeni insanlarla tanışıyor, yeni kültürler tanıyor.
“Ben gezgin ruhlu bir insan değilim. 47 yaşındayım, hiç yurt dışına çıkmadım ama şu anda bütün dünya akın akın benim evime geliyor.”
İşte bu sözlerle anlatıyor yaptığı işin güzelliğini. Bu güne kadar evine Amerika’dan, İngiltere’den, Almanya’dan, Güney Kore’den, Japonya’dan bir çok ülkeden misafiri olmuş.
Bir de misafirleri ile sonradan iletişimde kalıyor Ayhan, bazen yaptıkları yemeğin tarifini veriyor bazen gezilecek yer öneriyor.
Gülşah, Türkiye’de bu işi tek yapan kişi değil bağlı olduğu toplulukta bir çok farklı deneyim var. Türkiye’de artık evinde ebru sanatı öğreten, halay çekmeyi öğreten, İstanbul’da dolaşılabilecek kuir barları gösteren, vegan kahvaltı hazırlayan gibi birçok deneyim sunuluyor. Derinleşen ekonomik krizde bu sayede yurttaşlar da kendine yeni gelir kapıları yaratıyor.
(AD)