Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), 28 Eylül Dünya Bilgi Edinme Hakkı Günü kapsamında “Türkiye'de Bilgi Edinme Hakkının Mevcut Durumu: Hesap Verebilirlik ve Şeffaflık İçin Etkili Bir Araç (Mı?)” başlıklı bir rapor hazırladı.
Rapor, Türkiye'de bilgi edinme hakkının yasal çerçevesini, sınırlamaları, uygulamada yaşanan zorlukları ve tıkanma noktalarını inceliyor.
Bununla birlikte derinlemesine görüşmeler yapılan gazeteciler ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin bilgi edinme hakkı başvuruları raporda yer alıyor. Başvurusuna detaylı cevap alanların iyi örneklerinin yanı sıra cevap alamadığı için yasal itiraz hakkını kullananların dava süreçleri de inceleniyor.
Rapora göre bilgi edinme hakkı, Türkiye'de yeterince tartışılmayan ve bilinmeyen bir konu olarak kalmış durumda. Oysa bu hak demokratik bir toplumun temel taşlarından biri.
Türkiye'de bilgi edinme hakkı, 2003’te kabul edilen 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile yasal güvence altına alındı. 2010’da bu hak anayasal bir statü kazandı. Kanun, yurttaşlara kamu kurumlarından bilgi talep etme hakkı tanırken, kurumlara da bu talepleri yanıtlama yükümlülüğü getiriyor. Ancak, uygulamada birçok zorluk ve sınırlama mevcut.
Kurumların başvuruları yok sayarak cevaplamamasının yanı sıra kanunun özellikle 7., 8., 25. ve 26. maddelerini istismar ederek başvuruları reddetmeleri de hakkın kullanımının önünde ciddi bir engel oluşturuyor.
Kanunun 7. Maddesi, “ayrı veya özel bir çalışma gerektiren bilgi taleplerini” kapsam dışı bırakıyor. 8. Maddesi, daha önce yayımlanmış veya kamuya açıklanmış bilgi ve belgelerin bilgi edinme başvurularına konu olamayacağını belirtiyor. 25. Madde “Kamuoyunu ilgilendirmeyen uygulamalar” ve 26. Madde "Kurum içi uygulamalar" diyerek bilgi taleplerini kapsam dışı bırakabiliyor.
Rapor kapsamında yapılan ankete 26 sivil toplum örgütü ile 26 gazeteci-medya çalışanı katıldı. 26 STK’nin yüzde 77'si, 26 gazetecinin de yüzde 80’i son üç yılda bilgi edinme hakkı başvurusu yaptığını belirtti.
Son üç yılda bilgi edinme hakkı başvurusu yapan gazeteci ve STK’lerin yüzde 72’si Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) başvuru yaptı. Yüzde 69’u 1 ile 11 arasında bilgi edinme başvurusunda bulundu.
Bilgi edinme hakkı başvurularında gazetecilerin, medya çalışanlarının ve sivil toplum örgütlerinin yarısından fazlası sordukları soruya net bir yanıt alamadıklarını söyledi. Başvuru yapanların yüzde 26’sı bazen, yüzde 45’i nadiren olumlu sonuç aldığını belirtti. Yüzde 21’i ise hiçbir zaman olumlu sonuç almadığını aktardı.
Başvuru sonucunda sorduğu soruya net bir yanıt alamayan katılımcıların yüzde 64'ü ilgili kuruma itiraz ederken yüzde 25'i Bilgi Değerlendirme Kurulu'na (BEDK) itirazda bulunduğunu belirtti. Reddedilen başvurusuna cevap alabilmek için dava açanların oranı ise yüzde 13. Bunların ise yalnızca 1'i gazeteci.
Yaman Akdeniz, depremde BTK'nin X sansürüne karşı açtığı 'bilgi edinme' davasını kazandı
Son 3 yılda en çok bilgi edinme hakkı başvurusu yapılan konuların başında kadın, çocuk, LGBTİ+ ve mülteci hakları (yüzde 42) ile çevre ve iklim krizi (yüzde 39) geldi.
Daha önce bilgi edinme hakkı başvurusu yapanların yüzde 10,5’i başvuru yapmaya devam etmeyi düşünmediğini belirtti. Ayrıca daha önce bilgi edinme hakkı başvurusu yapanların yüzde 87’si kurumların paylaştığı bilginin niteliği konusunda geliştirmeler yapılması gerektiğini düşünüyor.
Cevaplanmayan veya reddedilen başvurulara itirazları değerlendiren Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu (BEDK) önemli bir merci, ancak bağımsızlığı ve etkinliği tartışmalı. Kanunu özgürlükçü olarak yorumlamadığı çok sayıda kararı var. BEDK'ya sadece posta yoluyla başvurulabilmesi de önemli sorunlar arasında.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) sitesi başvuru takibini kolaylaştırmış olsa da günde bir başvuru limiti olması kullanımı kısıtlayan bir engel.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun uygulanması noktasında başvuranların karşılaştığı engeller, zorluklar ve bunların sonuçları raporda şu şekilde özetleniyor:
Cevapların niteliği: Bilgi edinme başvurularına kurumlar tarafından zamanında tatmin edici cevaplar verilmemesi sorunların başında geliyor. Bu durum, özellikle acil bilgi ihtiyacı olan gazeteciler için ciddi bir engel teşkil ediyor.
Hak kullanımının yaygınlığı: Ankete katılan gazetecilerin yüzde 80'i son 3 yılda en az bir bilgi edinme başvuru yaptığını söylüyor. Bunların 3'te 1'i başvurularına cevap alamadıklarını söylerken yalnızca birisi cevaplanmayan başvurusu için dava açtığını söylüyor. Yalnızca gazetecilerin değil, sivil toplum örgütlerinin de çok uzun sürdüğü ve sonuca varılamadığı gerekçesiyle itiraz süreçlerini başlatmadığı görülüyor.
Güvenlik gerekçesiyle reddetme: Kamu kurumları, "devlet sırrı", “ticari sır” veya "ulusal güvenlik" gibi geniş ve muğlak kavramları kullanarak bilgi taleplerini reddetme eğiliminde. Bu durum, özellikle insan hakları ihlalleri veya yolsuzluk iddialarıyla ilgili araştırma yapan STÖ'ler ve gazeteciler için büyük bir zorluk oluşturuyor.
Dava süreçleri: Ankete katılanların yalnızca 7'si başvurusuna cevap alamadığı için dava açtığını belirtti. Katılımcılardan Yaman Akdeniz, Anayasa Mahkemesi’nin olumlu kararına rağmen davasının 15 yıldır sürdüğünü ve talep ettiği veriyi hala alamadığını paylaştı. Dolayısıyla Türkiye’de gazetecilerin, sivil toplum örgütlerinin ve hatta hukukçuların dava açmalarına rağmen talep ettiği bilgiyi edinemediği bir sistem mevcut.
Verinin niteliği ve güncelliği: Verilen bilgilerin eksik ve genelgeçer olması veya güncel olmaması hak savunucularının, gazetecilerin ve araştırmacıların çalışmalarını zorlaştırıyor. Bu durum, kamu politikalarının etkin bir şekilde izlenmesini ve değerlendirilmesini engelliyor.
Oysa 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, çeşitli devlet organlarına spesifik sorumluluklar yüklüyor. Bu sorumluluklar, kanunun etkin bir şekilde uygulanmasını ve yurttaşların bilgi edinme hakkının korunmasını amaçlıyor.
- Kamu kurum ve kuruluşları:
- Kurum ve kuruluşlar, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler.
- Bilgi Edinme Değerlendirme Kurumu:
- Bilgi edinme başvurusuyla ilgili yapılacak itirazları inceleme ve karara bağlama.
- Bilgi edinme hakkının kullanılmasına ilişkin görüş ve öneriler sunma.
- Kendi belirleyeceği konularda komisyonlar ve çalışma grupları kurabilme.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)
- Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'nun yıllık raporlarını değerlendirme ve yayınlama
- Bilgi Edinme Hakkı Kanununa göre yapılacak bilgi edinme başvurularına yönelik eş güdümü sağlamak.
- Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığı
- Vatandaşların şikayet, talep, görüş ve önerilerinin derhal işleme alınıp değerlendirilmesi, sonuçlandırılması ve ilgilisine süratle cevap verilmesini sağlamak.
- Bilgi Edinme Hakkı Kanununa göre yapılacak bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru bir şekilde sonuçlandırmak üzere gerekli tedbirleri almak.
- Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)
- Yurttaşların bilgi edinme başvurularını almak ve ilgili kurumlara iletmek.
- Başvurulara en kısa sürede cevap verilmesini sağlamak, gecikme halinde birimleri uyarmak.
- İstatistiksel raporlar almak.
Örnekler
Raporda Tuğba Tekerek, Emre Kızılkaya, Elif İnce ve Ezgi Koman'dan iyi örnekler, Hakan Ataman, Mümtaz Murat Kök, Elif İnce, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST), Yaman Akdeniz ve Türk Tabipleri Birliği'den de (TTB) cevaplanmayan bilgi edinme hakkı başvuruları için açılan davalara örnekler var.
Tuğba Tekerek, 'Taşra Üniversiteleri - AK Parti'nin Arka Kampüsü' kitabını yazarken yaptığı başvuruları anlattığı raporda, Batman Üniversitesi’nden aldığı cevaplar sayesinde kitabında 'kritik' ve 'çarpıcı' bir analiz yapabildiğini söylüyor:
Taşra üniversitelerine yakın plan: "AKP'nin arka kampüsü"
Tekerek, 2022 Ağustos’ta üniversiteye yaptığı bilgi edinme başvurularında kampüste kaç öğrencinin okuduğunu ve kampüs camisinin kapasitesini sordu. Aldığı cevaplar, caminin kapasitesinin üniversitenin erkek öğrenci sayısından fazla olduğunu ortaya koydu. Caminin kapasitesi, kampüsteki kütüphanenin de yaklaşık 10 katıydı:
"Bu, kitaptaki argümanımı kurmama yardım eden, bu üniversitelerin neden yapıldığı ve nasıl işlediği konusunda kritik bir bilgiydi. Erkek öğrencilerin hepsi bir Cuma günü kampüste olsa ve namaza gitse bile caminin kapalı alanını dolduramıyorlar. Üniversitedeki tüm erkek öğretim elemanları da onlara eklense yine camiyi dolduramıyorlar. Kadın öğrenciler de cemaate eklense cami ancak o zaman doluyor ama kadınlar için o kadar yer yok! Kampüste 2 bin 590 kadın öğrenci varken caminin kadının bölümünün kapasitesi sadece 168 kişi."
Rapordaki örnekleri ve tamamanı incelemek için TIKLAYIN
(HA)