Bu anlaşmanın temelinde, üç aşamada tesis edilen Gümrük Birliği buluyor. Anlaşma ile birlikte bir Mali Protokol oluşturuldu, ardından ikinci Mali Protokol 1970 yılında, üçüncüsü de 1977'de imzalandı.
Ankara Anlaşması ile ayrıca, periyodik olarak toplanan ve ortaklıkla ilgili konuları görüşen bir Ortaklık Konseyi oluşturuldu. Söz konusu kurumsal çerçeve, Gümrük Birliği'nin nihai aşamasının uygulamaya konulması ile birlikte genişletildi.
Ortaklık Anlaşması, 23 Kasım 1970'de imzalanan ve 1 Ocak 1973'te yürürlüğe giren Katma Protokol ile desteklendi. Katma Protokol, 22 yıllık bir süre zarfında gümrük birliği hedefine ulaşılmasını teminen alınacak teknik önlemlerin zaman çizelgesini sunuyordu.
1987: Tam üyelik başvurusu
14 Aralık 1987'de Türkiye AB'ye tam üyelik müracaatında bulundu; AB Komisyonu müracaata 18 Aralık 1987 tarihli görüşüyle yanıt verdi. Komisyon "Türkiye ile katılım müzakerelerinin hemen başlatılmasının faydalı olmayacağına" kanaat getirerek hem ekonomik hem de siyasi gerekçelerini açıkladı.
Komisyon ayrıca "Kıbrıs meselesinin" ve "Yunanistan ile Türkiye arasındaki ihtilafın olumsuz etkilerinin" altını çizdi.
Bununla birlikte, Komisyon görüşünde "Türkiye'nin genelde Avrupa'ya doğru olan dışa açılımını dikkate alarak, Topluluğun Türkiye ile olan işbirliğini devam ettirmesi gerektiğine inandığını" ifade etti; ayrıca "Türkiye ile olan ilişkileri derinleştirerek ülkenin siyasi ve ekonomik modernleşme sürecini en kısa sürede tamamlamasına yardımcı olmanın Topluluğun da menfaatine olacağını" belirtti.
Konsey, 5 Şubat 1990'da Komisyon'un görüşünde belirtilen hususları esas itibariyle benimsedi ve Komisyon'dan görüşünde belirtilen AB-Türkiye ilişkilerinin güçlendirilmesi gerekliliğine dair ayrıntılı öneriler hazırlamasını talep etti.
Komisyon 7 Haziran 1990'da gümrük birliğinin tamamlanması, mali işbirliğinin başlatılması ve derinleştirilmesi, sınai ve teknolojik işbirliğinin teşvik edilmesi ve siyasi ve kültürel bağların güçlendirilmesi dahil olmak üzere bir dizi öneriyi benimsedi (Matutes Paketi). Bu paket Konsey tarafından onaylanmadı..
6 Mart 1995'de AK-Türkiye Ortaklık Konseyi gümrük birliğinin nihai aşamasına geçmeye ve mali işbirliğini başlatmaya karar verdi. Konsey ayrıca bazı sektörlerde işbirliğini artırma, kurumsal işbirliğini güçlendirme ve siyasi diyalogu derinleştirme kararı aldı.
13 Aralık 1995'de, Parlamento, gümrük birliği için uygun görüşünü verdi. Gümrük Birliği'nin nihai aşamasına geçilmesine dair karar 31 Aralık 1995'de yürürlüğe girdi; kurumsal cephede Gümrük Birliği Ortak Komitesi adı verilen bir istişare mercii oluşturuldu. 15 Temmuz 1996'da Genel İşler Konseyi, Türkiye dahil 12 Akdeniz ülkesi için geliştirilen MEDEA Programı hakkındaki yönetmeliği benimsedi.
28 Kasım 1996'da gerçekleştirilen Başkanlar Konferansı sonrasında, Parlamento'ya Komisyon'un MEDEA programı (375 milyon Euro 1996-99 yıllarını kapsayan dönemde Türkiye için kullanılacaktır) çerçevesinde finanse etmek istediği projelere dair görüş verme olanağı tanıyan özel bir prosedür kabul edildi.
Yeni prosedüre rağmen, 1997 yıl sonu itibariyle taahhüt edilen bütçe 103 milyon ECU'ye ulaştı. 1998-99 dönemi içinde 272 milyon Euro'luk bir bütçe programlandı.
Apeldoorn'daki (16 Mart 1997) gayri resmi Dış İşleri Konseyi sonrasında, 29 Nisan 1997'de AB-Türkiye Ortaklık Konseyi toplantısında Avrupa Birliği, Türkiye'nin AB'ne üyelik konusundaki ehliyetini tekrar yineledi.
AB, ayrıca, Türkiye'nin müracaatının başvuruda bulunan diğer ülkelerle aynı ölçütlere göre değerlendirileceğini belirtti ve Komisyon'dan, AB - Türkiye ilişkilerinin gelecekte gümrük birliği bağlamında geliştirilmesine ilişkin bir belge hazırlaması istendi.
İlişkileri derinleştirmek
Gündem 2000'de "AB'nin Türkiye'nin sorunlarını çözme ve AB ile daha yakın ilişki kurma çabalarına destek olmaya devam etmesi" mütalaa edildi ve bu noktada 15 Temmuz 1997'de Komisyon tarafından Türkiye ile ilişkilerin daha ileri düzeye getirilmesi konusunda kabul edilen belgeye gönderme yapıldı.
Bu belge gümrük birliğinin konsolide edilmesi, yeni alanları (hizmet ve tarım) kapsayacak şekilde genişletilmesi ve bazıları ikinci ve üçüncü ayak kapsamında bulunan çeşitli sektörlerde (çevre, enerji, telekomünikasyon vb.) işbirliğinin arttırılması için bir dizi önlem önermektedir.
Komisyon Türkiye'ye ayrıca insan hakları durumunu iyileştirme konusunda yardımcı olma önerisinde bulundu. Bu amaçla Komisyon, Türk yetkililerinin insan hakları ve hukukun üstünlüğüne olan saygıyı arttırma çabalarına katkıda bulunmak üzere, yetkili Türk mercileri ve sivil toplum örgütleriyle işbirliğinde bulunmayı öneren program taslağını hazırladı.
Aralık 1997'deki Lüksemburg AB Konseyi "Türkiye'nin AB'ne üyelik konusundaki ehliyetini" üst düzey katılımla tekrar teyit etti. Hükümet ve Devlet Başkanları ayrıca "Türkiye'yi her alanda Avrupa Birliğine yakınlaştırarak katılıma hazırlayacak" bir strateji belirleme kararı aldı.
Bu stratejide "Ankara Anlaşması ile tanınan imkanların geliştirilmesi, Gümrük Birliği'nin derinleştirilmesi, mali işbirliğinin uygulamaya konulması, yasaların uyumlulaştırılması ve Avrupa Birliği müktesebatının benimsenmesi; her bir olay bazında kararlaştırılmak suretiyle, çeşitli programlara ve kurumlara Türkiye'nin katılımı..." bulunacaktır.
Ayrıca, AB Konseyi Türkiye ile olan bağların güçlendirilmesine imkan verecek ilkeleri belirlemiştir (sonuçlarda 35. paragraf). AB Konseyi ayrıca Türkiye'nin de diğer aday ülkeler gibi Avrupa Konferansa katılmak üzere davet edileceğini ifade etti. Lüksemburg'daki AB Konseyi'nde yapılan talebi takiben, Komisyon 4 Mart 1998'de "Türkiye için Avrupa Stratejisine" ilişkin ilk önerileri kabul etmiştir.
Genişleme sürecindeki gelişmeler
Helsinki'deki AB Konseyi'nde belirtildiği üzere (10-11 Aralık 1999), "Konsey, Türkiye'de son zamanlarda yaşanan olumlu gelişmeleri ve ayrıca Türkiye'nin Kopenhag kriterlerine uyum yönündeki reformlarını sürdürme niyetini memnuniyetle karşılar. Türkiye, diğer aday devletlere uygulananlar ile aynı kriterler temelinde Birliğe katılmaya yönelmiş bir aday devlettir".
Helsinki'de alınan kararlar AB-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır. Diğer aday Devletler gibi Türkiye de, reformlarını teşvik etmeye ve desteklemeye yönelik bir katılım öncesi stratejiden istifade edecektir.
Üç yıl aradan sonra Ortaklık Konseyi ilk defa Nisan 2000'de Türkiye başkanlığında toplandı. Konsey'de iki önemli siyasi karar alındı; birincisi Ortaklık Komitesi kapsamında sekiz alt-komitenin oluşturulması, ikincisi de AB ve Türk satın alma piyasalarının karşılıklı olarak birbirlerine açılması ve hizmetlerin serbestleştirilmesi amacıyla yapılacak anlaşma müzakerelerinin başlatılması.
AB Konseyi tarafından resmen 8 Mart 2001 tarihinde kabul edilen Katılım Ortaklığı Belgesi, AB'nin katılım kriterlerinin karşılanması yönünde ilerleme kaydedilmesi amacıyla Türkiye için önceliklerin belirlendiği bir yol haritasıdır.
Katılım Ortaklığı'nın amacı Komisyon'un Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda kaydettiği ilerlemeye ilişkin 2000 yılı Düzenli Raporu'nda tanımlanan çalışma gerektiren öncelikli alanları, bu öncelikleri hayata geçirmek için Türkiye'ye sağlanmış olan mali olanakları ve bu yardımların tabi olacağı şartları tek bir çerçeve altında biraraya getirmekti.
Türk hükümeti, bu Katılım Ortaklığı Belgesi ışığında, 19 Mart 2001'de müktesebatın üstlenilmesi için Ulusal Programı (UP) kabul etti.
Eş zamanlı olarak UP'nin uygulanması, koordinasyonu ve izlenmesine ilişkin bir kararname de kabul edildi. 15 ve 16 Haziran 2001'de Göteborg'da yapılan Avrupa Konseyi'nde Ulusal Program "olumlu bir gelişme" olarak tanımlandı ve Türkiye, katılım öncesi stratejisinin mihenk noktası olan Katılım Ortaklığı'nın önceliklerini hayata geçirmek için somut adımlar atmaya teşvik edildi.
26 Şubat 2001'de, Konsey, Türkiye'ye yapılacak olan katılım öncesi mali yardımının koordinasyonuna yönelik bir düzenlemeyi kabul etti.
Konsey, 5 Haziran 2001'de, Komisyon'a Türkiye'nin münferit Topluluk programlarında yer almasına ilişkin yasal prosedürleri basitleştirecek bir çerçeve anlaşmanın Türkiye ile müzakere edilmesi için yetki verdi.(EÜ/BB)