İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’la Gezi direnişi sırasında Eskişehir’de öldürülen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’la ilgili davada verilen kararı “cezasızlık” bağlamında konuştuk.
Cezasızlığın adaletsizlikten daha ağır bir durum olduğunu ifade eden Türkdoğan, mahkemelerin olası adaletsiz kararlarında diğer mercilere başvurarak adalet sağlanması şansı olduğunu ama cezasızlığın bir politika haline gelmesi durumunda adalet aranamayacağını, cezasızlığın adalete ulaşmada en büyük engel olduğunu belirtiyor.
“Cezasızlık davanın Kayseri’ye nakledilmesiyle başladı”
“Davanın Eskişehir'den Kayseri'ye nakledilmesi cezasızlık politikasının bir sonucudur. Nakledilen davalarda yargılanan kamu görevlileri ile ilgili etkili soruşturma ve kovuşturma yöntemlerine başvurulmaması için bu yapılıyor. Bu bir devlet politikası ve yıllardır bunu eleştiriyoruz.
“Türkiye'de bir davanın olayın olduğu yerde görülemeyeceği yoğunlukta güvenlik sorunu varsa o ülkede zaten demokratik kurallar yok demektir. Bu ülkede sıkıyönetim de olağanüstü hal de yok.
“Şerzan Kurt davası Eskişehir'de görülüyor da Eskişehir'de öldürülen Ali İsmail Korkmaz'ın davası niye Eskişehir'de görülmüyor?
“Demek ki niyetleri başka, demek ki sanıkları korumak için böyle bir yönteme başvuruyorlar. Çünkü dava nakledildiği zaman davayı takip edecek olan mağdur yakınlarının, davayla ilgilenecek kesimlerin ilgisini azaltmak istiyorlar.
“Ayrıca dava bir başka yere nakledildiği için delillerin dikkatlice değerlendirilmesi yerine daha üstün körü değerlendirilmesini amaçlıyorlar. Dolayısıyla mahkemenin sanıklarla ilgili verdiği kararlar beni şaşırtmadı.”
“Benzer olaylar tekrarlanabilir”
“Gezi sürecinde bu polisler kahramandı, bu polisler destan yazdı, başbakan polislerini yedirmedi. Bütün bu siyasi ve hukuk dışı söylem çerçevesinde gereği yapıldı.
“Bir cinayet davasında bir genci öldürenlere cinayetten dolayı değil, yaralamadan dolayı hapis cezası verildi.
“Ali İsmail'in yaşam hakkını ihlal eden polisler etkili bir şekilde yargılanmadılar ve cezalandırılmadılar. Bu da benzer olayların tekrar edebileceği anlamına geliyor.”
“Tam bir polis devleti…”
“Türkiye'de yargısız infaz da cezasızlık da var. Türkiye'de polisin silah kullanma yetkisi oldukça geniş. Bir yandan da daha fazla otoriterleşmek isteyen bir siyasal iktidar var. Demek ki bütün bu mevcut Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu (PVSK), Terörle Mücadele Kanunu (TMK) yetmiyor, mevcut cezasızlık da yetmiyor ki anti demokratik uygulamaları daha da pekiştirecek, otoriterliği daha da pekiştirecek iç güvenlik paketi getiriyorlar.
“Bu paket şu anki haliyle yasalaşırsa Türkiye tam bir polis devleti olacak. Polise bu kadar geniş yetkiler veremezsiniz, çünkü Türkiye'de zaten polisin sicili kötü.
“Sadece hukuki mücadele yeterli değil”
“Bu bir toplumsal mücadeledir. Toplumsal mücadele ne kadar yükseltilirse ve bununla bağlantılı olarak siyasal mücadele ne kadar gelişirse bütün bu cezasızlıkla ilgili politikalarla baş edebiliriz.
“Bu davada da Ethem Sarısülük davasında olduğu gibi temyiz aşamasında Yargıtay'ın kararı bozması yüksek olasılık. Ama bu durumda da Pınar Selek davasında olduğu gibi uzun zamana yayılan yargılamalar karşımıza çıkıyor. Dosya, Yargıtay mahkeme arası gidip geliyor.
“Cezasızlık politikası komplike bir politika olduğu için sadece hukuk yoluyla mücadele vermek yeterli olmayacaktır. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal mücadeleyi yükseltmekten başka seçeneğimiz yok.
“Hakimlerin güvencesi yok”
“Hakimlerin sürekli yerlerinin değiştirilmesi de bu gibi kararlarda ve cezasızlık politikasının devamında etkili oluyor.
“Türkiye'de hakim güvencesi yok. Hakimin güvencesinin olmadığı bir ülkede adaletin nasıl dağıtılacağı belli olamaz. Bu ciddi bir problemdir. Hakimlerin güvencesi olmadığı zaman siyasal iktidar politikalarından çok kolay etkilenebiliyorlar.” (EKN)