Demokratik Toplum Partisi (DTP) Eşbaşkanı Ahmet Türk, hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan'ı kast ederek "İmralı sıradan bir cezaevi, Öcalan da herhangi bir tutsak değil. Sağlık koşulları, yaşamı ve güvenliği Türkiye'deki gelişmeleri derinden etkileyecek öneme sahip. Buna göre hareket edilmesi gerek" diye konuştu.
Türk, bugün partisinde yaptığı basın açıklamasında, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi'nin (CPT), ayrıca sivil toplum örgütü ve siyasetçilerden oluşan bir grubun İmralı'yı incelemesini istedi.
Öcalan, geçen haftaki avukat görüşmesi notlarına göre, adada yapılan yeni F Tipi cezaevindeki hücresinin eskisine göre daha küçük olduğunu, sağlıklı nefes alamadığını, sağlık koşullarının kötüleştiğini söylemişti.
Hükümet, CPT'nin Öcalan'ın tecrit koşullarının insan haklarına aykırı olduğuna dair uyarılarının ardından yeni cezaevini yaptırmış, beş hükümlüyü de buraya nakletmişti.
Türk, bu durumu "Koşullar daha da ağırlaştırılmıştır. Toplumun, demokratik kamuoyunun beklentisi, koşulların düzeltilmesi yönündeyken, tam aksine bir yaklaşım görüyoruz" diye değerlendirdi.
Türk'ün sözlerinden bazıları şöyle.
Kürtlerin gözü kulağı İmralı'da: Kürtlerin gözü kulağı İmralı'da. Kürtler, İmralı'ya karşı geliştirilen olumlu ya da olumsuz bir tavrı kendine karşı alınan bir tutum olarak saymakta ve görmekte. Bu nedenle İmralı, Kürtlerin ve toplumsal barışın en hassas noktasıdır.
Öcalan'ın katkı sunabileceği koşullar yaratılmalı: Öcalan çözüm için yol haritası sunmaktadır. PKK'nin eylemsizlik kararı, barış grubunun gelişi en önemli adımlardır. İmralı sistemine bir an önce son verilmesi gerekiyor. İmralı çözüm için en etkili diyalog kapısı, barışın anahtarı olarak görülmeli. Öcalan'ın yok sayıldığı bir süreç, çözüme hizmet etmez, çözümsüzlüğü derinleştirir. Öcalan'ın barışa ve çözüme katkı sunabileceği koşullar yaratılmalı.
Kürtler barış ve özgürlük taleplerinden vazgeçmez: Yaşananlar, uzun vadeli bir planın, genel bir konseptin hayata geçirilmeye çalışıldığını ortaya koyuyor. Bu konseptin amacı, Kürt sorununu çözmek değil, onun dinamiklerini uluslararası alanın desteğini de alarak tümden tasfiye etmek. Bu tablo karşısında, Kürt halkının ve demokratik kamuoyunun sessiz kalması beklenemez. Kürtlerin barış ve özgürlük taleplerinden vazgeçeceğini sanmak büyük yanılgı. Hükümet ülkemizi yeniden çatışmalı ortama sürükleyecek olan bu politikalardan vazgeçmeli; dış güçlerle tasfiye planı geliştireceğine, iç dinamiklerle çözümü geliştirmeli.
Zamana yayılamaz: Kürt sorunu, oyalamadan, kandırmadan, zamana yaymadan ciddiyetle ele alınmak zorunda. Türkiye ancak kapsamlı bir demokratikleşme hamlesiyle prangalarından kurtulabilir. Sorun, CHP ve MHP'nin statükoda ısrarıyla, AKP'nin tasfiye mantığı ile çözülemez. Sorun, Kürt halkının varlığının anayasada kabul edilip edilmeme sorunudur. Köy, kasaba isimlerinin geri verilmesi gibi değişikliklerden bahsediliyor. Halkımız zaten bu yerlerin Türkçe isimlerini kullanmıyor. (TK)