Tunceli'de Jandarma Alay Komutanı Albay Namık Dursun'un, Hozat ilçesi köy muhtarlarına yönelik konuşmasını böyle özetliyor altı muhtar.
Altı muhtarın ifadeleri 28-29 Aralık tarihlerinde Tunceli'de insan hakları ihlallerine ilişkin araştırma yapan; İnsan Hakları Derneği (İHD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Tunceli Dernekleri Federasyonu'nun oluşturduğu heyetin raporunda yer alıyor.
Olay, Hozat'ta görev yapan 28 muhtarın, Kaymakamlığın köy ve mahallelerine hizmet götürmesi ve alt yapı sorunlarını tespiti talebiyle, 10 Kasım 2004'te öğretmen evinde yaptığı toplantıda meydana geliyor.
Kaymakamla birlikte toplantıya katılan ve Vali adına konuştuğunu söyleyen Albay Namık Dursun'un muhtarlara yönelik ifadelerini Belediye Başkanı Cevdet Konak da doğruluyor.
İnsanlar üzerinde baskı var
Raporu hazırlayan heyette yer alan İHD Genel Başkan Yardımcısı Kiraz Biçici'nin Tunceli ve ilçelerindeki görüşmelerden edindiği izlenimler şöyle:
"Genel kanım, burada yaşananlar anlatılanlardan daha ağır ve vahim. Kesinlikle insanlar üzerinde baskı var. Özellikle şehir dışındakiler, mezralarda ve köylerde yaşayanlar, şehirdekilere göre çok güç durumdalar."
"Çünkü JİTEM (Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele) görevlileri bir gece yarısı geliyor, insanları dövüyor, tehdit ediyorlar; kimsenin haberi olmuyor. Örneğin Dayılar köyü muhtarı Haki Çelik'i ölümüne dövüyorlar. Öldü diye bırakıyorlar; Çelik ancak daha sonra gidip suç duyurusu yapabilmiş. Köyünü terk edip gitmiş. Nerede olduğu bilinmiyor. Vali 'duyduğumuza göre yurt dışında' diyor. Aslında şu anda kayıp."
Görüşmek için Mazgirt Kaymakamlığına gittiklerini, ancak Kaymakamın "Ben susma hakkımı kullanıyorum" dediğini belirten Biçici'nin anlattığı bu olaya ilişkin Tunceli Valisi'nin raporda yer alan ifadesi şöyle:
"Dayılar köyü muhtarı Haki Çelik yurtdışında. Savcılığa müracaat etmiş. Savcılık idari soruşturma için dosyayı valiliğimize intikal ettirdi, ancak biz soruşturmaya gerek görmedik, itiraz yolu halen açık..."
Mazgirt Savcılığındaki iki savıcının da inanılmaz derecede gergin oldukları izlenimi edinen Kiraz Biçici, köy ve mezralarda da aynı tedirginliğin yaşandığını kaydediyor.
Örnek olarak muhtarlıktan el çektirilen Zülfü Aslan'ı heyet olarak nasıl arayıp bulduklarını anlatıyor Kiraz Biçici: "Köy kahvesine gittik. Zülfü Aslan'ı aradığımızı anlattık. 20 dakika konuştuk ve 20 dakika sonra Zülfü Aslan arkadan bir yerden ayağa kalkıp 'benim' dedi."
Savcı ve kaymakamdan "suç duyurusu yapma" tavsiyesi
Kızılcık Köyü Eski Muhtarı Zülfü Aslan'ın raporda yeralan ifadesi şöyle:
"Alay Komutanı askerlerle birlikte gece saat 1.00'de köye geldiler. Saat 01.00 - 05.00 arasında köyümüz abluka altına alındı. Köy yakınında 'terörist var duyumu aldıklarını ve çatışma çıktığını' söyledi. Sonra bana evimde eşim ve çocuklarımın yanında yarım saat boyunca küfür ve hakaret ederek tartakladı. Muhtarlık mührünü zorla elimden aldı. Daha sonra benim adıma 'çocuğum dağda olduğu için muhtarlık yapamam' şeklinde muhtarlıktan istifa ettiğimi belirtir dilekçeyi yazdı ve zorla bana imzalattı. Mührü 1. aza'ya vermek istedi. O almayınca okuma yazması olmayan 2 aza'ya mührü zorla verdi. Suç duyurusu yapmak için Savcılığa gittim, ilçe kaymakamı da o sırada savcılıktaydı. Savcı ve kaymakam suç duyurusunda bulunursam daha kötü olayların olabileceğini belirterek beni vazgeçirdi etti.Kaymakam görüşme sırasında "alay komutanı ne diyorsa doğrudur" dedi. Olayları basına aktarmamdan sonra defalarca JİTEM'ciler beni evimden alarak veya karakola çağırdılar. Namık Dursun da Alay Komutanlığına çağırdı ve gittiğimde 'neden beni basına verdin, çocuğun dağda olduğu sürece Türkiye Cumhuriyetinde yaşama hakkın yok' diye tehdit etti."
Devletin manevi şahsiyetine hakaret davası
Elinden zorla muhtarlık mührü alınan ve istifa dilekçesi yazdırılan bir başka muhtar Balkan köyü eski muhtarı Haydar Kaplan.
Kiraz Biçici, gerek Aslan'ın gerekse Kaplan'ın hayatlarından endişe ettikleri izlenimi edindiğini söylüyor.
Biçici, bu olayların bir başka vahim yanının, suç duyurusunda bulunan köylülerin hakkında suç duyurularından bir müddet sonra "devletin manevi şahsiyetine hakaretten" hem ceza hem de tazminat davası açılması olduğunu vurguluyor.
"Köylüler birkaç milyar lira manevi tazminata mahkum edilebiliyor; bu köylü için ödenmesi çok zor bir meblağ" diyor Biçici ve endişelerini şöyle sıralıyor:
"Özellikle Tunceli'de çok sayıda kayıt dışı kaçırma olayı var. İnsanlar ormana götürülüyor. Köylerde mezralarda olanlardan kimsenin haberi olmuyor. Askerin baskısı her türlü. Örneğin bir bakkalın 6 milyar değerinde sigarasına el konuluyor. Benzin istasyonu soyuluyor. Halk JİTEM diyor. Ama kimse kimseyi şikayet edemiyor korkusundan, Tunceli'de böyle bir tablo var." (YS/BB)