Yazarı diğer insanlardan farklı kılan, diğer insanların sesi olması değil midir? Tülin Tankut da ‘Elim kalem tuttuğu, aklım yettiği sürece yazacağım” diyen bir yazar.
Tankut’un son kitabı "Çocuk İnadı", Yeni Ülke Yayınları’ndan çıktı. Çocuk kitabı yazanların sayısının çığ gibi arttığı günümüzde; çocukların duygularını yönetebilmelerine, öz farkındalıklarının artmasına yardımcı olan, çocuklara zorlu duygularla baş edebilmeleri için yollar öneren, hayal güçlerini besleyen kitaplar hala ne yazık ki parmakla gösterilecek kadar az.
Görselliğin, dijital platformların çocukları kıskacına aldığını da göz önüne alırsak, çocuk kitaplarının içeriği, daha büyük önem kazanıyor.
Yazı yolculuğu boyunca kalemini ezilenden, ötekiden, kadından, çocuktan yana kullanmaya önem veren Tülin Tankut’la yoksulluk, özgürlük, mutluluk, özlem gibi izlekleri farklı bir bakış açısıyla ele aldığı, bu nedenle de her yaşa hitap edebilen son kitabını konuştuk.
"Yoksulluk belli bir zamana ve coğrafyaya özgü değil"
Bir büyüme öyküsü olarak da okuyabileceğimiz Çocuk İnadı’nda Altınbaş, Keke ve Yeter’in yaşamlarından bir kesiti okuyoruz. Kitapta zaman ve mekân belirtilmemiş. Özel bir nedeni var mı?
Çocuk İnadı’nın öyküsü yirmi otuz yıl önce Anadolu’nun, ücra bir köyünde geçiyor. Altınbaş, Keke ve Yeter, bir çocuğun yetişmesini zorlaştıran doğa ve yaşam koşullarına rağmen, düş kurma ve yaratıcılıklarının yeşermesini kısıtlayan engellere karşı direnmektedirler.
Öyküyü zaman ve mekân belirtilmeden kurgulamamın nedeni, yoksulluğun belli bir zamana ve coğrafyaya özgü olmadığını göstermekti ki bu da günümüze hiç yabancı değil.
Özellikle bu düşünceden yola çıkarak kitabı yoksulluk izleği çevresinde yazdım. Diyelim, doğası gereği sömürücü ve baskıcı binlerce yıllık feodalizmin sona erdirilmesi bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde kolay olmuyor; peki ya ileri teknolojinin damgasını vurduğu çağdaş toplumda önlenemeyen (!) yoksulluğa ne demeli?
Kadınların dostluğu!
Baba, geçim derdi nedeniyle gurbete gidiyor. Yoksulluğun yol açtığı baba- çocuk ayrılığının çocukta yarattığı, adeta travma niteliğindeki ruh durumuna dikkat çekerken, çocuk kitaplarında sık rastlanmayan bir yaklaşımla kapak resminden de anlaşıldığı üzere, anne karakterine yoğunlaşmayı seçmişsiniz.
Baba ait olduğu yere dönme sözü verir eşine ve oğluna. Köyüne tutkuyla bağlı; dönüp köyünün kalkınmasına hizmet edecektir. Çocuk, babasının yokluğunu nasıl karşılaması gerektiğini bilecek yaşta değil. Bunu yazgı olarak da kabullenemez; zorunlu bir ayrılık olduğu için isyan eder, kentten babasını geri ister.
Anne, "gelin" geldiği köyde, coğrafyaya özgü geleneklere uyum sağlamaya çalışmıştır, eşinin hatırı için hayatını kısıtlamaktan da gocunmaz.
Karı- koca arasında sevgiye dayalı, karşılıklı anlayış ve dönüşüme açık bir ilişki vardır. Eşinin yokluğunda kendi yağıyla kavrulmaya çalışan anne, oğlunu da en iyi şekilde yetiştirmeye çabalar. Oğluyla ilişkisinde ikna yöntemini kullanır. Yükümlülüklerini taşıyamaz hale gelince, iç hesaplaşmasını yapar.
Dostluk kurduğu kadınlar, gerçeklikle yüzleşme korkusunu yenmesi için onu güçlendirirler. O da oğlu gibi isyan halindedir. “Yoksulluk ailemi ayırıyor,”der.
Köydeki yoksulluğun dramatikleştirilmemesi de kitabı farklı kılıyor. Peki, bu konu neden çocuk kitaplarında sıkça ele alınmıyor?
Yazar ve yayınevleri serbest piyasa baskısı yüzünden orta ve üst sınıf ailelerin isteklerini dikkate almak zorunda bırakılıyor. Kitabın satması için konusu da önemli.
Örneğin, yoksulluk satış açısından tercih edilecek bir konu değil. Az önce sohbetimiz sırasında hikâyede ev yerine neden kulübeyi kullandığımı sormuştunuz. Kulübe genelde, kırsal kesimde, su, elektrik gibi olanaklardan yoksun, genelde derme çatma malzemelerden kotarılmış sade evler için kullanılır.
Ben de gerçekçi olmak için kitapta ev yerine kulübeyi tercih ettim. Sözü kitabın konusuna getireceğim: Günümüz tüketim toplumunda kulübedeki yaşamı merak edecek okur, fazla olmasa gerek. Yayın dünyasının bu tür “alışılmadık” konulardaki “sessizliği” düşündürücü; dahası ayrımcılığa girer. Ama maalesef gerçek bu…
Sonra da çocuk kitabı kendi seçsin, deniyor. Çocuk kendisine “sunulanlar” içinden yapıyor seçimini, dolayısıyla bu gerçek anlamda bir seçim olmuyor. Piyasaya direnen yazarların kitaplarına nasıl ulaşılacak peki?
"Cinsiyet artık bir "spektrum" gibi kabul ediliyor"
Kitaptaki yaşlı adam sırlarla dolu; kafası bulanık… Savaştan söz etmesi… Yörenin güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili diye düşündüm.
Günümüzde yerel savaşlar dur durak bilmeden canlara kıyarken, ülkelerin sözde savunma bütçeleri katlanarak artarken, tamahkârlığın yol açtığı “gezegen elden gidiyor” çığlıkları arasında çocuklara barışı nasıl anlatacağız diye düşünüp duruyorum sürekli. Yaşlı adamın aklından da neler geçtiğini bilemiyoruz. Belki o da çatışmanın yöredeki yaşamın bir parçası olduğu gerçeğini dillendirmenin bir yolunu arıyordur kafa karışıklığı içerisinde.
Sizce çocuk edebiyatı çağın entelektüel düzeyini yakalayabildi mi?
Çocuk edebiyatımız, son otuz yıldır çeşitlendi. Teknoloji, uzay, çevre, göç gibi popüler izlekler revaçta. Ancak tabu konulara hâlâ dokunulamıyor.
Tabu derken?
Toplumsal cinsiyet kavramının çocuk, ilk gençlik ve gençlik kitaplarına girmesi bile oldukça yeni. Örneğin, kız çocuklarının kâbusu olan çocuk yaşta zorla evlilik konusu ilk gençlik edebiyatında yer alabilmeli.
Genel olarak çocuk, kendi iradesini kullanacak olgunluğa erişemediğinden, çocuk yaştaki kız çocuğuyla evlenmek, hukukta suç kapsamına alınmıştır. Hal böyleyken ondan eş ve anne olması bekleniyor. Asıl sorun, ders kitaplarının içeriği yenilenmiyor. Okullarda okutulan kitapların milliyetçilikten, cinsiyetçilikten arındırılacağı yok gibi görünüyor. Çocuk onlarla haşır neşir, haliyle etkileniyor. Bu durum dünyada da böyle ne yazık ki.
Köydeki çocuklardan her biri yaşadığı deneyimlerle, çevresini kişisel bir yaşam alanına dönüştürüyor. Bunu nasıl başarıyorlar?
Ülkenin toplumsal birikiminin yansıması… O coğrafyada gelmiş geçmiş kuşakların belleğinde yer etmiş değerlerin taşıyıcısı bu çocuklar. Keke’nin resimleri yaşını aşmış. Ama desteğe ihtiyacı var.
Ne yazık ki yeteneği heba ediliyor. Altınbaş “aykırı” çocuk; hayallerine dokunulmasına izin vermiyor. Yeter, bağımsız bir benlik geliştirme çabasında; bu yolda türlü özveri gösteriyor. Tökezliyor oluşuna bakıp bu çabasının beyhude olduğu düşünülmemeli; engeller karşısındaki kararlı duruşundan ders çıkarılabilir kanımca.
Yeter’le ilgili bir sorum olacak. Çevresindeki kadın ezilmişliğine tanık olduğundan erkek davranışları gösteriyor. Mâlum, defans mekanizması… Sizce bir queer karakter olabilir miydi?
Yazar, çocuk kitaplarında “alışılmamış” konulara yer vermeli. Ebeveyn, ister okutur, ister okutmaz. Batı’da bu tür kitaplar yayınlanıyor. “Tabulaştırılmış” konuları yasaklamakla çocukların ahlakı korunmaz. Unutmayalım ki, çocukların yeni yeni keşfedilen sorunları, bilimsel yöntemlerle gün yüzüne çıkarılıyor ve bu sorunlara yönelik önyargılar kırılıyor.
Ayrıca ebeveynleri bu konuda bilgilendirici kitaplar yazılıyor. Mızrak çuvala sığmıyor yani. Gelelim sorunuza. Çok isabetli bir soru sordunuz. Queer Kuramı ülkemizde de biliniyor. ( Hatta “Kuir” olarak geçiyor) Merak edenler için başvuracakları oldukça geniş bir bilimsel kaynakça oluşmuş durumda. Ben ancak kaba hatlarıyla şunu söyleyebilirim. Araştırmalara göre cinsellik, artık “toplumsal cinsiyet” kalıbına sığmıyor. “Kadın ve erkek” tanımları sorgulanıyor.
Cinsiyet artık bir “spektrum” gibi kabul ediliyor. Judith Butler, Kuir Kuramının öncülerinden; kitapları Türkçeye çevrilmiş. Konuyla ilgili kuramsal tartışmalar hâlâ sürüyor.
Ancak gerçeklikten kaçılmıyor. Bu konuda da ebeveynleri bilgilendirecek kitaplar yayımlanıyor. Örneğin, “İnterseks, Aile Rehberi” adlı bilimsel bir kitap yayımlanmış. Kuir karakteri siz aklıma getirdiniz. Edebiyat, sanat, esinini gerçeklikten alıyorsa, neden her tür karakter konu edilmesin?
Okur, özellikle çocuklar, mutlu son bekler. Ama siz açık kapı bırakıyorsunuz Çocuk İnadı’nda.
Bu da çok sorulan bir soru. Kentte de her şey güllük gülistanlık değil. Belki de köydeki yaşlı adam doğruyu söylüyordu kim bilir? Açık kapı, çocukları aktif okur yapma konusunda bir adım olabilir bence. Kitabı bitirip kapağını kapatınca, düşünmesini sağlamak son üzerine yorumlar yapmak iyi olur diye düşündüm.
Hakkındaİstanbul’da doğdu. Öğrenimini gördüğü yüksek kimya mühendisliğini yaptıktan sonra 1982’de emekli oldu ve yazmaya başladı. 80 sonrasında hafızalardan silinmeyen “Dayak Kampanyası”ndan itibaren Türkiye’de sesini duyuran kadın hareketinin etkinliklerine katıldı. Bir kadın dergisinin yayın kurulunda yer aldı, dergiye makaleler yazdı. Yine bir kadın kuruluşunda yıllardır gönüllü olarak çalışıyor. Bir kadın derneğinin danışma kurulu üyeliğini yürütüyor. Makaleleri gazete, dergi ve kadın sitelerinde yayınlanıyor İlk oyunu “Kız Doğdu” 1993’de Ankara Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne’de; “Rüya” adlı oyunu 2006’da Cem Safran Sahnesi’nde Oyuncular Tiyatro Grubu tarafından sahnelendi. 1993’de “Kültür Bakanlığı Sinema Eleştirisi Ödülü”nü aldı. 1994’te öykülerinden oluşturduğu “Kadınname” adlı okuma tiyatrosu, 8 Mart’ta, Esin Afşar ve Savaş Dinçel’in yorumlarıyla Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Kitapları: Kınalı ile Kocaçam (Çocuk oyunu, 1998 Kültür Bakanlığı Başarı Ödülü), Ver Elini Avrupa, Gülün İçindeki Ses (Bu yayınevi), Miyav ( Esin yayınları), Hoş bulduk Viyana, Hoş bulduk Prag ( Bu yayınevi /1999 Gençlik Romanı Övgüye Değer Ödülü), Gelincik Arkadaş Arıyor (Bu yayınevi/2001 Çocuk Romanı Yarışması İkincilik Ödülü), Alt Tarafı Bir Film mi? / Kadın bakış açısıyla film izlemek (2004, Papirus yayınları, eleştirel düşünce serisi), Kız Doğdu, Kız Kulesi (2005 Özel İsviçre Hastanesi, 2. Sanat- Edebiyat Ödülleri Yarışması, birincilik ödülü. Basım: 2008 Mitos -Boyut), Yaz Kızım, Kız Doğulmaz( 2009, Mitos- Boyut) Kelebek Olabilir miyim? (Altın Kitaplar) Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı 2009 İlkgençlik Romanı Seçici Kurul Özel Ödülü.), Eşeğin Keyfi Yerinde ( 2010, Bu Yayınevi) Aydınlık Gecelere Yolculuk ( Gençlik romanı, 2012 Evrensel Basım), Şenlikli Fırın (2014 Bu Yayınevi), Kumsaldaki Kız ( 2014 Kaynak Yayınları) Ne Zaman ki İçime Bir Kurt Düştü (2015 Ayizi Kitabevi), Yalnız Bir Kadının Denge Arayışları (2016 Yazılama Yayınevi), Serbest Düşüş (2018 Kadın Yazarlar Yayınevi) |
(SÇ/EMK)