HDP Adana milletvekili ve Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları, Pazartesi günü TBMM'de düzenlediği basın toplantısında Hatay kentindeki deprem ve deprem mağdurlarının karşı karşıya bırakıldıkları terkedilmişlikle ilgili gözlem ve deneyimlerini aktardı.
Kendisi de Hatay'ın Samandağ ilçesinde doğup büyüyen Hatimoğulları yaşanan felaketin büyüklüğüne karşın, Erdoğan yönetiminin Hatay'daki arama-kurtarma çalışmalarını kasıtlı olarak geciktirmesi ve duraksatması sonucunda kentte enkaz altında kalanların hemen hepsinin ölmeye terk edildiğini söyledi.
Bilerek ve isteyerek
bir cinayete göz yumuldu
Hatimoğulları "Deprem değildi bizi öldüren" dedi. "Saray rejiminin bize karşı niyetiydi, deprem bölgesindeki insanlara karşı niyetiydi ve koltuğunu koruma sevdasıydı. Bilerek ve isteyerek bir cinayete göz yumuldu. Bilerek ve isteyerek bir seferberlik ilan edilmedi. Bilerek ve isteyerek gönderilen yardımlar engellendi. Sınırda askerler tarafından bekletildi.
"Ülkenin başına gelen en büyük felaket Saray rejiminin, tek adam rejiminin ta kendisidir. Bütün yetkileri kendine bağlayan, kurumların özerkliğini kendine bağlayan, Kızılay'ı, AFAD'ı iyice içi bomboş kurumlara çeviren bu rejim katliamın altına imza atanın ta kendisiydi."
Cumhurbaşkanı ve
yetkililer derhal istifa etmelidir
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı, Erdoğan'ı ve süreçten sorumlu bütün yetkilileri istifaya çağırdı: "Cumhurbaşkanı ve yetkililer derhal istifa etmelidir. AFAD ve Kızılay başkanları dahil olmak üzere bütün yöneticileri de derhal istifa etmelidir. Çünkü sadece sınıfta kalmadılar, bu cinayetin aynı zamanda ortağı konumundalar."
Depremin hemen ertesinde Adana'dan Hatay'a karayolundan ulaşmaya çalıştığı sürede tanık olduklarını aktaran Tülay Hatimoğulları "Bu deprem 04.17'de gerçekliyor. Akşam karanlık çökene kadar bir polis ve jandarma yoktu sokakta" dedi. "Orada yerel yetkililerle yaptığım görüşmeler sonucunda, yerel yetkililerin de merkezi hükümeti çaresizlik içinde beklediğinin canlı tanığıyım. 'Lütfen Meclis'te bir şeyler yapın, hükümet devreye girsin' sözlerini oradaki birçok insandan duydum."
Ölüme terk edildik
HDP Adana Milletvekili Milli Savunma Bakanının, "Biz bütün askerlerimizle birlikte arama kurtarma çalışmaları, yardım ulaştırma dahil alanda, sahadayız" dediğini aktardı. "Bu, yolda giderken ilk gün yapılan açıklamada duyduklarımız. Bugün Milli Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, 'İlk gün saat 10.00'dan itibaren depremden etkilenen Hatay'daki 8'inci Komando Tugayı'nın arama kurtarma çalışmaları başladı' denildiğini de aktaran Hatimoğulları tek kelimeyle özetledi tepkisini: "Külliyen yalan!"
Devlet bu depremde yoktu, devlet adeta buharlaşmıştı ve bizler ölüme terk edildik. Bilerek ve isteyerek ölüme terk edildik.
"AFAD ekibinin sadece önlüğü vardı"
Hatimoğulları depremin ilk gecesine kadar olanları şöyle aktardı:
"Birinci günün gecesinde saat 3 sularında bir AFAD ekibi en çok zarar gören mahallelerden birine, benim olduğum mahalleye geldi. İlk AFAD ekibini biz karşıladık ve birlikte olduğumuz arkadaşlarla arama kurtarma çalışmalarına fiilen katıldık. Kepçe yoktu. 40 dakikayı aşkın, bir kadını kurtarmak için bizzat kepçe bulma işini ben üstlendim. Bunu büyük bir onur ve mutlulukla söylüyorum. Bir kadını kurtarmayı başarabildik. Oraya kepçeler seferber edilseydi, yakın illerden o kepçeler gelebilirdi.
"AFAD'ın elinde ilk ekipte birkaç makas, birkaç kazma vardı. Küreği de bizden istediler, o saatte kürek bulduk. Daha sonra başka bir ekibin intikal ettiğini duyduk, onlara da yardım ettik. 15 kişilik AFAD ekibinin üstünde sadece AFAD önlüğü vardı. Temsilcilerini sordum bir kişi benimle muhatap oldu. Kendimi tanıttım ve konuştum. İçeride feryat figan bizi kurtarın diyen bir anne baba, dışarıda da ağlayan bir genç çocuğun haykırışları karşısında AFAD'dan bir kadının hüngür hüngür ağladığına tanık oldum. Biz elbette kurumların yapısını eleştiriyoruz ama orada gönüllü olarak bulunan bütün yurttaşlara, destek için gelen şahıslara minnettarız. Ama AFAD ekibi eli boş gelmişti. AFAD yönetimi derhal istifa etmelidir, asla onlara teşekkür etmeyeceğiz. AFAD çalışanlarına yurt dışından gelen ekiplerin mühimmatlarını kullanacaksınız demişler. Bize şunu söylediler. "Biz buraya bırakıldık, hiç muhatabımız yok. Ne yapacağımızı bilmiyoruz, elimizde hiçbir şey yok." Bunu bizzat kendilerinden duyduk.
Cumhurbaşkanı'nın cesareti varsa
tebdili kıyafet halka sorsun
"devlet yanınızda mıydı" diye
"İkinci gün [...] arama kurtarma çalışmalarına gelen belediye ekiplerinin İstanbul Havalimanında 6 saat bekletildiğini öğrendik.[...] içinde araç ve gereçlerin olduğu kamyonlar, Hatay il sınırında bekletilmiş. 'Şimdi size ihtiyaç yok, burada bekleyin' demişler [...] Hala çıkıp utanmadan sıkılmadan ihmal yok, biz halkın yanındaydık deme cüretini gösteriyorlar." diyen Hatimoğulları, yetkililere seslendi.
"Cesaretiniz varsa İçişleri Bakanı da Milli Savunma Bakanı da Cumhurbaşkanı da [...] kendisini alkışlatacak bir senaryo [ile] değil gerçekten gelişigüzel, herhangi bir deprem bölgesine gitsin ve sorsun devlet yanınızda mıydı diye. Tebdili kıyafet yaparak gitsin ve sorsun oradaki gerçekleri görecektir. Bu gerçekleri bir ben anlatmıyorum. Depremde yakınlarını, arkadaşlarını, çevresini, kentini kaybetmiş bir insan olarak burada konuşuyorum. Kime mikrofon uzatırsanız burada söylediklerimin hepsini onlardan duyacağınızdan emin olabilirsiniz.
Enkaz altında kalan insanların
bir mezar taşı olsun istiyoruz
Hatimoğulları, bölge halkının "[...] depremzedeleri ölüme terk eden bu iktidar anlayışından hiçbir şey beklem[ediğini]" dile getirdi. Ama [...] yıkılan binalarda önce enkaz altında kalan canların, mümkünse vücut bütünlüğü bozulmadan, çıkarılması zaten birinci ve en acil görevlerimiz arasındadır" dedi.
"[...] Şu an dışarıda yakınlarının enkaz altından çıkarılmasını bekleyenler bari bir mezar taşları olmasını istiyor. Bu o kadar insani ve o kadar anlaşılabilir bir şey ki! Ancak buna da hizmet etmeyen bir enkaz kaldırma çalışması yürütülüyor. Bu konuda bir kez daha uyarıyoruz. Enkaz altında kalan insanların vücut bütünlüğünün mümkün mertebe bozulmadan çıkarılmasını, bir mezar taşlarının olmasını istiyoruz.
Topraklarımıza sonuna
kadar sahip çıkacağız
Tlay hatimoğulları, iktiarın enkaz kaldırıldıktan sonra Hatay topraklarını "5'li çetesine şimdiden peşkeş çekmeye çalıştığının farkındayız" dedi ve uyardı: "[...] Sakın ve sakın orada insanları ölüme terk ederek ve bölgeyi insansızlaştırarak bir demografik yapı değişimine ya da oradaki tarihi kentin dokusunu daha da bozmaya çalışan bir plan ve projeden, bir ticaret alanı gibi göreceğiniz plan ve projeden uzak durun. Buna asla müsaade etmeyeceğiz" dedi.
Samandağ'da doğup büyümüş bir vekil olarak Hatimoğulları halkının duygu ve düşüncelerini şöyle özetledi: "Bizler topraklarımızı seviyoruz. Bizler yeniden döneceğiz, o topraklarda hayatlarımızı kuracağız, yeniden inşa edeceğiz."
"Yaşanan kısmi göçün önemli oranda geçici olacağı kanaatinde" olduğunu ifade eden Tülay Hatimoğulları, yurttaşlara seslendi: "Lütfen topraklarınızı satmayın, topraklarınızı terk etmeyin. Topraklarımıza sonuna kadar sahip çıkacağız, kentimize ve yaşam alanlarımıza yeniden sahip çıkacağız."
Kentimizi asla terk etmeyeceğiz:
Asi Nehri asi asi ters akmaya devam edecek
Hatimoğulları sözlerini şöyle sonlandırdı: "Antakya [...] tarih boyunca defalarca yıkılmış ve tekrar tekrar tarih boyunca küllerinden yeniden kendini yaratmıştır. İnsanlar bütün bu yıkımlara rağmen asla kenti terk etmeden, adeta o topraklara tutunurcasına tekrar yaşamı yeniden diriltmiş ve günümüze kadar getirmiştir.
"Yaşadığımız bu büyük depremde çok canımızı kaybettik, evlerimiz yıkıldı. Aynı zamanda antik tarihimizde de yıkım yaşandı. 21'inci yüzyılda, bilimin ve teknolojinin bu kadar geliştiği bir çağda, kentimiz büyük bir göçük altında kaldı. Kentimizi asla terk etmeyeceğiz. Bizden önce terk etmeyip kenti yeniden küllerinden yaratanlar gibi kentimizi terk etmeyeceğiz. Asi Nehri bütün kayıplarına rağmen asi asi ters akmaya devam edecek. Kiliselerimizin çanları, minarelerimizin ezanları, hazanlarımızın ilahileri ve Hazreti Hızır Türbesi'nden yükselen "Ya Ali ya Emirü'l Mü'minin" duaları birbirine karışmaya devam edecek.
"Göçük altından yükselen sesleri hiçbir zaman unutmayacağız. "Bizi kurtarın, sesimizi duyan var mı?" seslerini hiçbir zaman unutmayacağız. Toplum bizim sesimizi duydu, devlet bizim sesimizi duymadı. Ama toplum bizim sesimizi duydu ve bize yemyeşil bir dal uzattı yeniden hayata tutunmak için. Bu uzatılan dalı bizler tuttuk, tutmaya devam edeceğiz ve kentlerimizi yeniden küllerimizden inşa edeceğiz. Buradan bir kez daha diyoruz ki; kentimizi toplum merkezli bir anlayışla yeniden inşa etmek için toplumsal dayanışmayı büyütmeye, örgütlenmeye ve tek vücut olmaya devam edelim."
(AEK)