Eğitimci-yazar Nevzat Süer Sezgin, yeni çıkan derleme hikâye kitabı "Haydi Tut Elimi"yi, çocuklar için yazmayı, çocuk edebiyatını, çocukların haklarını ve Eksi 18 oluşumunu anlattı.
Her çeşit çocuk ve gençlik edebiyatı ürününün, çocukların düşlerini yok etmemek, tersine beslemek durumunda olduğunu belirten Süer-Sezgin, "Tüketim kültürü bütün silahlarıyla çocuk kültürünü yok ediyor" diyor.
Nevzat Süer Sezgin kimdir?İvriz Öğretmen Okulu ve Ankara Fen Fakültesi mezunu. Devletin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Özel Koru Anaokulu ve Etüt Merkezi'ni kurdu. Özel Ekin Lisesi'nin kurucuları arasına katıldı ve eğitim danışmanlığı yaptı. 2009'da emekli oldu. Eğitimle ilgili pek çok sivil toplum kurumunda çalıştı. "Ezbersiz Eğitim" ve "Bütünsel Eğitim" projelerinin mimarlarından. Anne-babalara, öğretmenlere çocuk gelişimi, iletişim, insan gelişiminde medyanın etkileri, demokratik yaratıcı kişilik gelişimi, çocuk edebiyatı ve kadın sorunları üzerine pek çok çalışması var. Çeşitli dergilere eğitim ve çocuk edebiyatı hakkında yazılar yazdı. Bilgi Toplumunda Okul ve Eğitim (Etki Yayınevi, 1998) adlı baskısı tükenmiş bir kitabı var. Çocuk edebiyatı ile ilgili olarak çeşitli yayınevlerinin ön seçici kurullarında çalıştı. "Yetişkinler İçin Çocuk ve Gençlik Edebiyatı" atölyeleri düzenliyor. KYD-Kadın Yazarlar Derneği ve EKYAZ-Egeli Kadın Yazarlar Platformu'nun ortak yapıtları arasında öyküleri var. | |
"Çocuk edebiyatının sorumluluğu büyük"
Eksi 18 Edebiyat Topluluğu nasıl kuruldu? Biraz kuruluş sürecinden söz eder misiniz?
Bence günümüzde çocuk ve gençlik edebiyatı hiçbir zaman olmadığı kadar önemli ve değerli bir eğitim aracına dönüştü. Sorumluluğu ve görevi her zamankinden büyük. Çünkü Lukens'in de dediği gibi "Edebiyat, okurda, yaşamın bir bütün ve anlamlı olduğu duygusunu yaratır."
Yeni yetişmekte olan çocuklarımızın ve gençlerimizin edebiyatın sihirli gücünden yoksun, düşsüz, geleceksiz, tüketime yönelik değerlerle kaplanmış yürekleri ve zihinleri onları gelecekte ya topçu, ya da popçu olmaya, mafya içinde yer alarak aidiyet duygularını tatmin etmeye özendiriyor.
Çocuklarımıza ve gençlerimize yaşamın bütünlüğünü, anlamını ve güzelliğini öğretebilmek, onları yaşama sağlıklı bir gelişimle hazırlayabilmek için edebiyat hiç vazgeçemeyeceğimiz ve çok özenli bakmamız gereken bir sanat ve bilim dalı.
Bunları bilen birisi olarak 7 yıldır 12 kişilik gruplarla haftada bir gün olmak üzere 16 haftalık Çocuk ve Gençlik Edebiyatı atölyeleri düzenliyorum. Bu atölyelerde, çocuğa göre yazabilmek için okurda yaş gruplarına göre gelişim boyutları hakkında bilgilenme, kitabın çocuk gelişimine olumlu ve olumsuz etkileri, çocuk edebiyatında dil ve anlatım, konu, kurgu, mekan, zaman, ileti, karakter oluşturma, görsellik, şiir, masal konularını irdeliyoruz.
Şiddet, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, aşırı tüketicilik v.b.konular nasıl yazılmalı gibi çalışmalar yapıyoruz. 2020 yılında benimle çocuk edebiyatı çalışmış olanlarla sevgili Yusuf Çağlayan'ın çağrısıyla bir araya geldik ve eksi 18 Edebiyat topluluğu oluştu.
Barıştan, paylaşımdan yana iletiler
Topluluk içinde Eksi 18 Kampüs de var. Burada neler yapıyorsunuz?
Kampüste ayda bir toplanarak ülkemizde ve dünyada çocuk edebiyatıyla uğraşan yazar, çizer, yayıncı, akademisyen, çevirmen gibi insanlarla buluşuyoruz ve ufkumuzu genişletiyoruz.
Proje kapsamında çıkan kitaplardan söz eder misiniz? İçeriklerde nelere dikkat ediyorsunuz?
Eksi 18 topluluğuyla da "Ah Korona Vah Korona", "Haydi Tut Elimi," "Geliyorlar" derlemelerini yaptık. Uzaktan eğitimi mizahla anlatan öykülerden oluşan "Çevrimiçi Gülmece" yayınevinde. Ayrıca "Kent ve Çocuk", "Mor Masallar" derleme çalışmalarını yapıyoruz.
Dijital ortamda iki ayda bir Kıpırtı çocuk dergisini yayınlıyoruz.
Bütün yayınlarımızın içeriğinde atölyelerde çalıştığımız özelliklerin yer almasına özen gösteriyoruz. Temel ilkemiz barıştan, sevgiden, paylaşımdan yana iletilerle, dilimizi doğru kullanarak, onları geleceğe hazırlamak.
"Çocuk penceresinden dünya, eğlenceli ve korkutucu"
Türkiye'de çocuk edebiyatının geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle dönem dönem "Muzır Neşriyat"ilan edilen kitaplar oluyor. Bu, çocuk edebiyatını nasıl etkiliyor?
Çocuk ve genç penceresinden bakılınca günümüz dünyası alabildiğine zengin, eğlenceli, karmaşık ve korkutucu bir öğrenme ortamı. Bir yanda, bin bir çeşit yiyecek, giyecek, bin bir çeşit oyuncak, bin bir çeşit olay, bin bir çeşit kitap, bin bir çeşit müzik, bin bir çeşit eğlence, diğer yanda savaşlar, ölümler, doğal afetler, açlıklar, yoksulluklar, umutsuzluklar, korkular, korkular, korkular...
Bir yanda doğruluk dürüstlük, çalışkanlık gibi erdemler diğer yanda paranın, silahın ve kas gücüne olan tapınma. Çocuk ve genç intiharlarının, depresyonlarının, çocuk bombacılar ve genç katillerin katlanarak arttığı dünyamızda bu karmaşanın payı büyük.
Çocuk Edebiyatı bir dizi sorunu içinde barındırıyor. Ülkemizde çocuk ve gençlik edebiyatı yıllardır inanılmaz bir aldırmazlıkla başıboş bırakılmış, adeta yok sayılmış.
Eğitimbilimciler, sosyologlar, psikologlar, sanatçılar hâsılı çocukluk ve gençlik kültürüyle doğrudan ilişkili yetişkinler bilimin ve sanatın işbirliği ve güç birliği yapmasını ülke çapında sağlayamamışlar.
Ne zaman ki tüketim kültürünün doğal sonucu olarak çocuk kitaplarının kolay satılan bir ürün olduğu fark edilmiş, ne zaman ki çocukluk ve gençlik çağlarında kullanılan eğitim araçlarının geleceği yarattığı fark edilmiş, işte o zaman çocuk ve gençlik edebiyatında yayın anlamında bir patlama ile karşılaşılmıştır. Bu patlama zaten mevcut olan sorunları, bir sorunlar yumağına dönüştürmekte gecikmemiştir.
"Sorun çözememe her geçen gün artıyor"
Yetişkin dünyasının, vahşi kapitalizmin çıkarlarına göre koşullanmış her türlü ideolojisi çocuk ve gençlik kitaplarına yansımaya, sorunlara, sorunlar eklemeye başlamıştır. Küresel sermayenin güdümünde değişen toplumsal ve bireysel değerler en önce dili bozarak, yasaklayarak, yozlaştırarak gelişmekte olan zihinlere çakıyor.
Edebiyatın sihirli gücünden uzak kalmış zihinlerin ve yüreklerin yetişkinlere dönüştüğü günümüzde doğal sonuç olarak şiddet, iletişimsizlik, bir takım hurafelere, fallara, büyülere inanma ve sorun çözememe her geçen gün daha fazla artıyor.
Çocukluk ve gençlik nasıl süreçlerdir? Çocuk gelişimi nedir? Nasıl oluşur? Hangi süreçlerden geçer? Genç nasıl bir varlıktır? Çocuklukta ve gençlikte alınan travmalar yetişkin olunca nelere dönüşür? Çocuklukta kazanılan doğru davranışlar nasıl yetişkinler oluşturur? vbbir dizi soru ve yanıtları... Yaklaşık 50 yıldır önemsenmiyor.
Yetişkin dünyasındaki çocuk ve gençlik edebiyatını önemsememe, çocukları ve gençleri birer tüketim metaı ve yetişkinlerin beynindeki ideolojileri bir sonraki kuşağa aktaracak hamurlar olarak algılama tavrı, çocuk ve gençlik edebiyatındaki sorunların temel nedenidir. Günümüzde bu temel nedenin doğurduğu sorunların birçok yan nedenleri kendiliğinden oluşmuş ve adeta kemikleşmiş, yeniden yapılandırılması çok zor bir oluşum yaratmıştır.
Her neden bir sorunu yaratırken beraberinde diğer sorunların da oluşmasına katkı koyuyor ve sorunlar karmaşık bir yumak haline geliyor. Sebepler sonuçları, sonuçlar sebepleri beslemeye devam ediyor ve yumak her geçen gün biraz daha büyüyor.
"Eğitimciler edebiyatın sihirli gücünden bihaber"
Çocuk ve gençlik edebiyatındaki sorunlar yumağına şöyle bir baktığımızda, ilk akla gelenler eğitim sistemimizin kendisi, aile yapıları, toplumsal ortam, yayınevleri, yazarlar, ressamlar, kitap evleri, edebiyat dergileri, gibi başlıklar altında sıralanabilir.
Çocuk ve gençlik edebiyatı alanında pedagojik formasyon sahibi, çocuk kültüründen haberdar eleştirmen yokluğu, edebiyat dergilerinin kendi bindikleri dalı kesmek pahasına çocuk ve gençlik edebiyatının sorunlarına sayfalarını ayırmaması, eğitimcilerin edebiyatın sihirli gücünden bihaberliği, sorunların yok sayılmasına neden oluyor.
Bugün çocuk yazınında karşımıza çıkan fiyat, pazar, görsellik, konu, sözcük seçimi ve tümceler, düzeye uygunluk, kurgu, anlatım, ileti ve dil sorunları çocuklarımızın gelişiminde bir kısır döngü yaratarak kendini tekrar ediyor, kuşakların kimlik oluşumunda adeta bir çığ etkisi yaratıyor.
Türü ne olursa olsun biz yetişkinler tarafından yazılan, basılan, resimlenen, dağıtılan, her çeşit çocuk ve gençlik edebiyatı ürünü, çocuklarımızın düşlerini yok etmemek, tersine beslemek durumundadır. Yetişkinlerin belleği ile çocukların düşlerini birleştirebilen çocuk ve gençlik edebiyatı eserlerinin ölümsüzlüğü bundandır.
"Tüketim kültürü bütün silahlarıyla çocuk kültürünü yok ediyor"
Çünkü insanın diğer canlılardan en büyük farkı düş kurabilme özelliğidir.
Tüketim kültürü bütün silahlarıyla çocuk kültürünü yok ediyor. Dolayısıyla insanlığın düşlerini çalarak, dilini bozarak, sermayenin düşlerini silahla, şiddetle, kanla gerçekleştirecek bireyler yaratmak için edebiyat gibi sinema gibi en etkin sanatları kullanmaktan sakınmamaktadır.
Bize düşen sorunlarımızı tek tek ele alıp, nedenleri ve çözüm önerilerimizle birlikte önce tartışmak, sonra şimdimiz ve yarınlarımız için çözme koşullarını yaratmaktır. Biliyoruz ki sorun nerede ve nasıl olursa olsun çözüme giden yol, sorunun varlığını kabul etmekle başlar.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin barış için, çevre için, aşk için, sevgi için, dayanışma için, bağımsızlık için düş kurabilmesinin yolu çocuk edebiyatının değerini fark etmekten geçer.
"Haydi Tut Elimi", sağlık hakkı eğitim hakkı, özel alan hakkı gibi konulara değinen farklı hikayeleri kapsıyor. Biraz kitaptaki öykülerden ve yazarlardan söz eder misiniz? Derlemedeki yazarları nasıl belirlediniz?
"Haydi Tut Elimi" Eksi 18 kurulmadan önce birlikte çalıştığım ve şimdi hepsinin Eksi 18 çatısı altında buluştuğu Martı grubu yazarlarıyla yaptığım bir projeydi. On sekiz yazarın çocuk haklarıyla ilgili öyküleri kitapta yer aldı. Sevgili Hicabi Demirci kitabın kapağını çizdi ve NEZİH-Er yayınları çocuklara ulaşmasını sağladı.
"Yetişkinler çocuk haklarının farkında olmadığı için..."
Çocuklara kendi haklarını anlatan hikâyelerden oluşuyor "Haydi Tut Elimi." Çocuklar haklarının neden farkında değil?
Çocukların gelişiminde etkisi olan ebeveynler, öğretmenler, doktorlar, yani kısaca çocuğun çevresindeki yetişkin dünyası haklarının farkında olmadığı için. Zaten vahşi kapitalizmin en büyük kötülüğü insanları öğrenilmiş çaresizlik içine sokmasıdır. Eğer yetişkin dünyası haklarının farkında olabilseydi, dünyamız böylesine yaşanılması güç bir yer olmazdı.
Çocuklar için yazmayı, iyi çocuk edebiyatını nasıl tanımlıyorsunuz? Çocuk kitabı yazmayı düşünen yazar adaylarına ne önerirsiniz?
Ben öğüt vermeyi pek sevmem, ama kendi yaşam felsefemi sürekli anlatırım. Çünkü tek bir kitabın bile insanın yaşama bakış açısını değiştirebileceğine inananlardanım. Edebiyatın dönüştürücü gücü benim için çok değerlidir. Barış, adalet, özgürlük ve demokrasi için uğraşan bir eğitimci olarak beni olumlu ve olumsuz etkileyen kitaplar hakkındaki düşüncelerimi ve duygularımı paylaşmayı seviyorum. Edebi eserler üreten yazarlara olan saygım beklentilerime uyup uymamalarıyla doğrudan ilişkili. Piyasa koşullarına göre üreten, toplumsal sorunları göz ardı eden, dili ve anlatımı bozuk, konuları mistisizm ve ayrımcılık içeren, şiddet dolu eser sahiplerine saygı duymuyorum.
Çünkü insan denilen varlığın şu anda olduğundan daha masum, daha temiz doğduğuna ve şiddeti, hırsı, sömürüyü, ötekini yok saymayı kapitalist sistemin dayattığı gündelik yaşamdan ve ezberci eğitim sisteminden öğrendiğini düşünüyorum. Bu nedenle de düşünen ve hisseden herkese kapitalizmin ve emperyalizmin dayattığı her tür sömürüye, insanı ve doğanın diğer parçalarını yok eden her tür baskıya karşı durmak, çözümler üretmek ve yeni temiz bir dünya için uğraşmak düşer diyorum. Çocuklar için yazmak da bence bu uğraşların en değerlilerindendir.
Bana göre edebiyatın en zor dallarından birisi Çocuk ve Gençlik Edebiyatıdır. Çünkü hem o yaş gruplarının bilişsel, duygusal, cinsel, sosyal ve dilsel gelişim boyutlarının evrelerini bilmeyi, hem de edebiyatın estetik gücünü geliştirmeyi gerektirir. En önemlisi de dilimizi en iyi bir biçimde kullanabilmektir. Çocuğa yazmak isteyenlerin içlerindeki çocuğu diri tutmalarını, edebiyatın dönüştürücü gücüne inanmalarını, iyi gözlem yapmalarını, öğrenmeyi sevmelerini ve yazmaktan haz duyarak, çok okuyup, çok çalışmalarını öneririm.
Bir eğitimci olarak günümüzde çocuklar açısından en büyük hak ihlali sizce nedir?
Yukarıda da anlattığım gibi çocuklara yönelik her türlü şiddet, baskı, yersizlik, yurtsuzluk, kötü beslenme, cinsel taciz, eğitimsizlik, bakımsızlık kısaca sağlıklı bir yaşam becerisi edinmelerini sağlayacak olan haklarının yok sayılması çok büyük hak ihlaldir. Ancak en büyüğü yaşam haklarını ellerinden alan savaşlardır elbette.
(AÖ)