Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yoksulluk sınırının altında yaşayanların azaldığını söylese de, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu'ndan (SPF) Prof. Dr. Ayşe Buğra'ya göre diğer ekonomik veriler bunu desteklemiyor. Buğra'ya göre, hükümet yolsullukla mücadeleyi yardımseverlğe indirgedi. Oysa, yoksullara nakit transferi yapılmalı, sosyal hakların kapsamı genişlemeli ve iyileşmeli.
TÜİK, 2008 Yoksulluk Çalışması sonuçlarına göre açlık sınırının altındakilerin çoğaldığını, yoksulluk sınırının altında yaşayanlarınsa azaldığını açıkladı. TÜİK dört kişilik aile için açlık sınırını aylık 275, yoksulluk sınırını da 767 TL'den hesap yapıyor. Sendikalar ve iktisatçılar bu değerlerin de gerçeği yansıtmadığını belirtirken, Buğra da kira, ulaşım gibi harcamaların da hesaba katılması gerektiğini, "yoksulluğun ne anlama geldiğinin" açıkça tanımlanması gerektiğini vurguladı.
Kırsala dönüş yoksulluk göstergesi
İş gücü istatistiklerine bakıldığında istihdam da düşüş olduğunu, öte yandan yıllardır ilk kez kırsal kesimde istihdam da artış yaşandığını belirten Buğra'nın yorumu şöyle:
"Tarımdaki istihdamın toplam istihdama oranında bir artış var. Bu düşündürücü bir şey. Bu insaların tarım işçisi olarak kırsala dönmeleri mümkün. Bu da yoksullukla çok yakından bağlantılı bir konu. Yoksulluğun artışına işaret ediyor. Verilere bakınca, yoksulluğun azalması için hiçbir somut neden görünmüyor."
TÜİK'e göre ağustosta tarım sektöründe çalışan sayısı bir önceki yıla göre 232 bin kişi artarken, tarım dışı sektörlerde çalışanların oranı 192 bin azaldı.
"Hükümet sorumluluk almıyor"
Kapsamlı bir sosyal yardım politikası gerektiğini belirten Buğra'nın pratik önerisi yoksulluk sınırının altında kalanlara düzenli nakit transferi yapılması.
"Bu yapılmadığı gibi, yaşlılara, engellilere bağlanan aylıklarda büyük bir kesintiler yapılıyor. Örneğin işe girebilen engellilerin aylıkları kesiliyor. Sosyal yardım bürokrasimiz mükerrer yardımları kesmekle uğraşıyor. 'Yoksula nasıl ulaşırız, nasıl yardım ederiz, mevcut yardımlardan nasıl yararlandırız'ı düşünmek yerine, hak etmeyen almasın, bunu nasıl önleriz diye düşünüyorlar."
Hükümetin politik sorumluluk almak yerine çözümü "sadaka müessesine bağladığını" söyleyen Buğra, bunun siyasi bir getirisi olduğunu, "düzenli yardım yerine sadaka mahiyetinde kefye kalmış yardımlar verildiği zaman seçim dönemlerinde bunun siyasi olarak daha iyi kullanılabildiğini" belirtti. (İP)