Halkların Demokratik Partisi Van milletvekili Aysel Tuğluk, kendisine “densiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan; “edepsiz” diyen Başbakan Davutoğlu ve “nankör” diyen Başbakan Yardımcısı Akdoğan’a cevaben yaptığı yazılı açıklamada “Elit ya da klasik siyasetçiler değiliz. Şiddete asla meyletmez ya da yönlendirmeyiz. Ama bir saldırı olunca da halkımızla birlikte kendimizi de savunuruz” dedi.
Tuğluk kendine yönelen hakaretlerin taş atmasından değil, Kürt direnişine olan öfkeden kaynaklandığını söyledi.
Tuğluk’un açıklaması şöyle:
IŞİD çetesinin Kobanê’ye saldırısından sonra HDP ve DBP’nin öncülük ettiği demokratik ve sivil direniş eylemleri, sınırda nöbet tutma ve oturma eylemi ile devam ederken, asker ve polisin alışıldık bir öfke ve nefretle yaptığı saldırılar sonucu onlarca insanımız yaralandı. Saldırılara karşı kendini savunmak zorunda kalan halkımızla aynı safta yer alan biri olarak ben de o ortamın etkisiyle bilinen “taş atma” ediminde bulundum. Attığım o “küçük” taşın bu kadar büyütüleceği, polemik konusu haline getirileceği, siyaset gündemine oturacağı tarafımdan pek de beklenen bir durum değildi. Ki, ihtiyacımız olan tartışma da bu değildi. Bir siyasetçinin ya da milletvekilinin taş atması elbette eleştirilebilir. Eleştirileri saygıyla karşılarım. Ancak, halkımıza karşı korkunç şiddetli bir saldırının gerçekleştiği bir ortamda atılan bir taşı bahane ederek şahsımda Kürt siyasetine ve direnen özgür kadına hakaret ve küfür edilmesine asla müsaade etmem, suskun kalmam, kalamam. Kalmamı da kimse beklememelidir. IŞİD gibi vahşi bir cinayet şebekesinin Kürt halkına dönük kıyımını ve Rojava Kürdistanı’nı işgal harekatını destekleyen, bunun için lojistik destek sağlayan ve bizzat ‘siyasi-diplomatik’ işbirliği içinde olan AKP Hükümeti ve onun sözcülerinin bu denli pervasız bir dil kullanmaları Türkiye’de totalitarizmin ulaştığı düzeyi göstermesi bakımından da çarpıcıdır. Bir yandan “çözüm” için görüşmeler yürütüp, diğer yandan geçtiğimiz aylarda basına da sızan Dışişleri’ndeki gizli toplantılarla Kobanê’yi indirme ve Kürtlerin kazanımlarını imha etme girişimlerinde bulunanların, şimdi beni ve şahsımda Kürt kadınını “edepsiz”, “densiz“ , “nankör” diye nitelemeleri riyakarlığın belki de en bayağı halidir. Esasında burada sorun benim taş atmam değildir. Öfke direnişedir. Direnişte olan Kürt siyasetine ve özgür Kürt kadınınadır. Telaş; asker ve polisin halkımıza zulmünü gizleme telaşıdır. Amaç; Kürt siyasetini baskılamak, kriminalize ve pasifize etmektir. Bu kadar öfkeyle, kibirle, küfürle konuşmalarının ve saldırmalarının sebebi budur. Kürt siyasetinin vekilleri olarak halkımız ne yapıyorsa içinde olur, birlikte davranır ve ortak hareket ederiz. Elit ya da klasik siyasetçiler değiliz. Şiddete asla meyletmez ya da yönlendirmeyiz. Ama bir saldırı olunca da halkımızla birlikte kendimizi de savunuruz. O gün “hepinizi geberteceğiz” anonslarıyla saldırdılar. Sayın Akdoğan “asker gelen Rojavalılara yardım ediyor” diyor, ama burada olan- biten hiç de o bir-iki karelik mizansen değil. Vahşi bir saldırı yapıldı ve bunun görüntüleri de, tanıkları da, mağdurları da mevcut. Bir Başbakan’ın bir kadın milletvekiline “edepsiz” demesi, AKP siyasetinin duygu ve düşünce yapısıyla, tarz ve üslubuyla nasıl lümpenleştiğinin bir kanıtı gibidir. Rüyalarında bile Hegel’le tartıştığını söyleyen Başbakan Davutoğlu’nun uyandığında kafasındaki sorunlu fikirlerle yüzleşmesi kaçınılmaz bir hal almıştır. Teorik derinlikten yoksun, yaratıcı pratikten uzak, taklitçi, demokratik değerlere yabancı, kendileri dışında herkese şüpheyle yaklaşan bir duygu haline sahip; çapsız, beceriksiz, hırslı ve maddiyat tutkusuyla yanıp tutuşan bir siyasal hareketin Kürt siyasetine ve Kürt kadınına başka türlü yaklaşması zaten beklenemezdi. Sayın Davutoğlu da bunun istisnası olmadı, olamazdı. O halde soruyorum: “Edepsizlik” tam olarak ne demek sayın Başbakan? Siz kime hitap ediyorsunuz? ” Hırsızlığı, yolsuzluğu, yalanı ve riyakarlığı, IŞİD gibi vahşi bir cinayet şebekesiyle ilişki ve işbirliği bu kadar ayyuka çıkmış bir iktidarın başkasını “nankör, edepsiz, densiz” diye suçlamasının ahlaken/siyaseten bir izahı ve kıymeti harbiyesi yoktur. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve yardımcısı böyle düzeysiz bir üslupla gündem oluşturacaklarına, çözüm sürecini nasıl kurtaracaklarını ve yakında gelip onları da vuracak olan IŞİD belasından nasıl kurtulacaklarını düşünmeliler. Zira, IŞİD ve Kobanê’den sonra “çözüm süreci ve demokratik Türkiye” tamlaması Kürtler için artık tebessümle karşılanan bir oksimorona dönüştü. AKP iktidarı ve onun kurmay sözcüleri unutmasınlar ki; Kuzey Kürdistan’ın istikrarı artık Rojava’dan geçer. Ve kendilerini kandırmasınlar; Kobanê düşerse, en çok Türkiye kaybeder, AKP iktidarı kaybeder, ama asla Kürtler değil. Kürtler, 40 yıllık deneyimleriyle çok daha farklı ittifaklara yönelip kendilerine pekala yeni mevziler açabilir. Bir kez daha ifade ediyorum: Taş atma eylemi halka karşı fütursuzca gerçekleştirilen saldırı karşısında yansıyan bir savunma refleksidir.Bu asla saldırı niyetiyle değil, tamamen savunma amaçlıydı. Halkımız ve partimiz bu davranışımı tasvip etmediyse, eleştiriye tabi tutuyorsa, kendilerine özeleştiri vermeye de hazırım. Ancak durmadan şahsımda Kürt kadınına hakaret eden ve halkımıza ve Rojava Devrimi’ne karşı pervasızca saldıran iktidar sahiplerinin yönelimine karşı da hep bir demokratik direniş içinde olacağımızın bilinmesini isterim. Herkes emin olsun ki, Kürtler kaybeden taraf olmayacaktır! |
Ne olmuştu?
Tuğluk, Suriye sınırındaki Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'nden Kobani'ye geçmek isteyenlere öğle saatlerinde güvenlik güçlerinin biber gazlı ve basınçlı sulu müdahalesi sırasında taş atarken görüntülenmişti.
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, basın kurul şlarının Ankara temsilcileriyle TRT Genel Müdürlüğü Lokali’nde bir araya geldiği kahvaltıda “Eski Türkiye manzarasıdır, bir eski bir milletvekilinin taş atması. Bu nasıl bir nankörlüktür? Karşıdaki insanı bağrına basan Mehmetçiği siz öbür tarafta taşlayacaksınız, bu çok fazla çok büyük bir nankörlüktür” demişti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu Ahi Evran Külliyesi'ndeki 27. Ahilik Haftası töreninde yaptığı konuşmada, “Bir vekil tuttu, o kardeşimizi, o kardeşlerimizin elinden tutarak, sınırlarımızın içine çeken o aziz Mehmetçiğe taş atma edepsizliğini gösterdi” demişti.
Türkiye İhracatçılar Meclisi “Türkiye Markası” tanıtımına katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Türkiye'de üretilen ürünlerin üzerinde yazacak logo ve sloganları tanıttıktan sonra sözü Tuğluk’a getirmiş, “Mehmetçik sınıra gelen o mağdur insanların can güvenliği için çırpınırken birilerinin çıkıp Mehmetçiğe taş atması maalesef büyük bir densizliktir” demişti. (ÇT)