Türk Tabipleri Birliği (TTB) "Kompozit Doku Nakilleri Raporu"nu, TTB Genel Merkezi'nde saat 11.30'da düzenlenen bir basın toplantısıyla açıkladı.
Son dönemde gündeme gelen kompozit doku nakilleri üzerine hazırlanan raporun basın toplantısına, Türk Psikiyatri Derneği'nden Behçet Coşar, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği'nden Sühan Ayhan, El ve Üst Ekstremite Cerrahisi Derneği'nden Sinan Bilgin ile TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu'ndan Dilek Aslan ve TTB Merkez Konseyi Başkanı Eriş Bilaoğlu katıldı.
Basın açıklamasını okuyan Eriş Bilaoğlu, organ nakliyle ilgili yürütülen tartışmaların organ bağışını etkilememesi gerektiğini belirtti.
"Organ bağışı ve bağışlayanlar hiç kimsenin, hiçbir kurumun 'malzemesi' olmayacak şekilde ortak bilinçle toplumun koruması altında olmalıdırlar.
Türkiye'de konunun olması gereken insani değerler ışığında ele alınması, 'medyatik bir tüketim gündemi' olmaması için herkesçe özen gösterilmesi gerekmektedir."
"Kompozit nakil işlemi bir ekip işidir"
Bilaoğlu, hasta açısından kompozit doku naklinin ancak tüm tedavi seçenekleri tükendikten sonra verilmesi gerektiğini söyledi.
Bu konuda hastaların detaylı bir şekilde bilgilendirilmesi gerektiğini ifade eden Bilaoğlu "Hastalar görünümle birlikte ciddi işlevsel kayıplar olduğu takdirde böylesine riskli bir işlem uygulanabileceğini bilmelidirler" diye konuştu.
Kompozit doku naklinin yalnızca cerrahi bir işlem olarak algılanamayacağını belirten Biloğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kompozit doku nakli işlemi, psikiyatrik, immünolojik, metabolik, hastanın genel sağlığı, sosyolojik, etik yönleri olan ve ameliyat sonrası yoğun bakım ve uzun süreli rehabilitasyona ihtiyaç gösteren tam uyumla çalışması gerek önemli bir ekip işidir.
Yüz ve kol-bacak nakilleri, nakil yapılan kişinin hayatını kurtarmak amacıyla değil, bağımsız yaşayabilmesini kolaylaştırıp hayat kalitesini artırmak için planlanan girişimlerdir.
Nakilde başarıdan söz edebilmek için alıcı vücut tarafından reddedilmemesi kadar fonksiyonel olarak da hastanın yaşamına katkıda bulunması gerekir."
Raporda, Kompozit Doku Nakillerine ilişkin dünyadan ilk örneklere yer veriliyor. Bu anlamda ilk nakiller 1998 yılında Fransa ve ABD'de yapılan el nakilleri başlıyor.
"Tüm dünyadaki olgular göz önüne alındığında, günümüze kadar 50'den fazla hastaya el ve ön kol nakli, 23 hastaya da yüz nakli gerçekleştirilmiş durumdadır."
Raporda, dünyada yapılan ilk önkol naklinin ölümle sonuçlandığı bilgisine yer veriliyor.
"Fransa'da yapılan ilk önkol naklinin hasta uyumsuzluğu nedeniyle, ampütasyonla, Çin'de yapılan yüz naklinin de bir yıl sonra hastanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlandığı bilinmektedir."
Hukuksal değerlendirilmeye de yer verilen raporda "Yaşam hakkı kişinin kendini gerçekleştirme hakkını da içinde barındırmaktadır. Ekstremite ve yüz nakilleri, kişilerin kendini gerçekleştirme hakkını da sağlama amacı taşımaktadır" denildi.
"Kat edilmesi gerekilen uzun bir yol var"
Dünya Tabipleri Birliği'nce yayımlanan 191 sayılı Organ ve Doku Nakillerine ilişkin Tavsiye Metnine de yer verilen raporda ayrıca şu ifadelere yer verildi:
* Bu tavsiye metnine göre, yüz ve kol-bacak nakli başvurulabilecek son yöntem olmalıdır. Yalnızca estetik bir problemi ortadan kaldırmak için değil ciddi bir fonksiyon kaybını önlemek için de başvurulmalıdır.
* Organ doku ve nakillerine ilişkin tüm oluşumlar ve süreç şeffaf ve incelemeye açık olmalıdır.
* Hekim açısından temel yükümlülük tıbbi nakil işleminin tıp bilimin esaslarına ve özen borcuna uygun biçimde gerçekleştirilmesidir.
Raporda "Medyaya Yönelik" isimli bir alt başlıkta bulunuyor. Buna göre medyada "mucize" olarak adlandırılan kompozit doku naklinde kat edilecek daha uzun bir yol olduğu belirtiliyor.
"Kompozit doku nakli ile medyaya yansıyan kimi haberler, kamuoyunu yanıltabilmekte ve bilgi kirliliğine sebep olabilmektedir. Kompozit doku naklinin tam olarak ne olduğu ve ne olmadığı detaylarıyla kamuoyuna anlatılmalıdır." (SK/HK)